- 954 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
-MARJİNAL BİR AYDININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ-
Hiç kuşkusuz bir düşünce adamını bir cümleye hatta kendi sunduğu bir önermeye indirgemek spekülatif bir yaklaşım olmanın ötesine geçmeyeceği gibi o fikir adamının taşıdığı mânâyı sınırlandırırken anlatımını daraltacaktır da. Bu tip aforizmik sözler vurucu etkisiyle dikkat çekerler. Ancak şok edici etkisiyle detayları kaçırmak gibi bir neticeyi bağırlarında taşıyabilirler de. Ne var ki, bu tarz sözler gerçekliğin kimi yönlerini veya bir kısım ögelerini etkin biçimde önümüze koyabilirde.
Bu tip çarpıcı söylemlerden biri de yakın tarihimizde öz ifadesini bulmaktadır. ‘Türkiye’de sağ sol, sol da sağdır. Türkiye’nin "solcuları” gericidir. Türkiye’nin ilericileri "sağ” cenahta görülen geniş islamcı halk kitleleridir.’
Günümüzde bildik gelebilecek bu sözler 1960’larda özgün bir duruş sergiler. Kim mi söylüyor? Bir devrin önde gelen iktisatçı ve düşünce adamlarından İdris Küçükömer. Elbette döneminde şok etkisi yapan ve sonrasında ise hocayı yalnızlığa sevk eden bir yaklaşımdır. İdris Küçükömer sosyalist bir fikir adamıdır. Dolayısıyla ülkemizdeki ideolojik yapılanmayı ters yüz eden, yerleşik paradigmayı alt üst eden yaklaşımını sosyalizm adına öngörmektedir.
Hocaya göre Osmanlının son dönemlerinden kendi yaşadığı döneme kadar uzanan süreçte şekillenen bürokratik, merkeziyetçi, devletçi-seçkinci siyasi yapılar tutucu hatta gerici nitelik gösterir. Buna karşı halk kesimlerinde karşılığını bulan siyasi yapılar ise ilerici karaktere sahiptir. Sözgelimi Jöntürkler, İttihatçılar ve tek parti döneminin CHP’si ile 27 Mayıs ihtilalini izleyen dönemin Milli Birlik Komitesi statükocu bir duruş sergiler. Oysa Jöntürklerin Prens Sabahattin kanadı ile çok partili dönemin Demokrat parti-Adalet partisi deneyleri ise gelişmeci formasyona sahiptir.
Ünlü iktisatçımız önceleri dönemin popüler dergisi Yön’de yazarken sol kesimde hızla erozyona uğrayacaktır. Hoca deyim yerindeyse sükût ablukasına alınır. Kendi ideolojik muhitinde bir yalnız adamdır artık ve buhranlı yıllar kendisini bekleyecektir. Açıkçası, ne kadar bilimsel düzeyde tartışılabilecek önermeler geliştirse de yazdıkları ve söyledikleri belirli bir aydın zümrede ‘bir delinin hatıra defteri’ Misali karşılanacaktır. Aynı zamanda öğrencisi de olan ve günümüzün ünlü iktisatçılarından Asaf Savaş Akat’ın bir sohbette söylediği İdris hocamızı cuntacı aydınlar yedi sözü manidardır. Eleştirilmek yerine, adı konmayan bir yok sayılmayı yaşayacaktır.
İşin ilginç yanı günümüze doğru gelindikçe de kimi ideolojik çevrelerde Küçükömer fikirleri garipsenen biridir. Örnek mi? Doğu-Batı dergisinin geçtiğimiz yıllarda yayınladığı “Araftakiler” başlıklı sayısında siyaset bilimi hocalarımızdan Nuray Mert tarafından kaleme alınan bir makalede yapılan değerlendirmeler aklıma gelir. Nuray Mert’in öğrencilik yıllarından tanıdığı hocası İdris Küçükömer’i insan olarak çok sevdiği, sosyalist bir fikir adamı olmasıyla saygı duyduğu ancak fikir örgüsünü anlaşılmaz bulduğu ve yadırgadığı söylenebilir. Açıkçası Nuray hoca Küçükömer’in öne sürdüğü tezlerle mantıksallığı alt üst ettiği kanaatindedir. Türkiye’de ki sağ ve sol yapıları ters yüz etmeye gerek olmadığını ülkemizin özgün şartlarının ürünü olan siyasi yapıları kendi özellikleri içerisinde kabul ederek sorgulayabileceğimiz, eleştirebileceğimiz hususu üzerinde durur. Pek ala bir sosyalistin sağ eğilimlerin kimi yanlarını kabul edebileceği, bunu yapmak için sağı sol, solu da sağ olarak tanımlamaya gerek olmadığını söyler.
Peki, İdris hocanın derdi tasası nedir? Yaşamını anlaşılamamış olmanın getirdiği muztarip hali yaşayarak tamamlayan Küçükömer ile empati kurarsak nasıl bir tablo ortaya çıkar?
Benim anladığım temel nokta şudur. Ünlü iktisatçımız mesleki alanının getirdiği rasyonel yaklaşımla konuları ele alır ve ideolojilerin bizdeki yapılanmasını biz bize benzeriz mantığına hapsetmeden değerlendirmektedir. Bunu yaparken dünyada kabul gören norm ve kıstasları baz alacaktır. Sözgelimi bir sosyalist olarak Marx ve Marxizm’in batı dünyasında oluşan verilerini ölçü alır. Yaşadığı dönemde ülkemiz gibi henüz tam olarak kırsallığı üzerinden atmamış, sanayileşme ve kapitalistleşmesini tamamlamamış hatta belki de büyük ölçüde oluşturamamış yapısal ortamın siyasi oluşumlarını değerlendirirken yerleşik tanımlamanın dışına çıkmaktadır.
Peki, nedir Marxizm’in evrensel ölçütleri? Bilindiği üzere Marx ve Marksçı düşünceye göre insanlık tarihinde çeşitli evreler vardır. Bu evreler zaman içinde bir sonraki evreye dönüşmektedir. Mevcut sistemin iç çelişkileri ilerleyen dönemde eski yapıyı çökertmektedir. İşte bu noktada Marx her iktisadi sistemin ilk zamanlarının o sistemin ilerici aşaması olduğunu savunur. Mesela, sanayi devrimi ve bunun siyasi üstyapısı olarak sahne alan Fransız ihtilali ilerici oluşumlar olmaktadır. Marx kapitalizme karşıdır ama erken kapitalizmi feodaliteyi yıktığı ölçüde ilerici bir süreç saymaktadır. Yani, 20’inci yüzyıl Marxizmi nazarında 1930’ların faşizmi ve nazizmi gerici siyasi yapılar iken Marx’ın ve Marxist ideolojinin tüm katmanlarında burjuva devrimi ve bu devrimin getirisi ilerici hareketler olarak anlaşılacaktır.
İşte, İdris Küçükömer’in 1960’lar ve sonrasındaki yaklaşımları da üstteki perspektifi Türkiye’nin gelişme çizgisine uyarlamaktan ibarettir. Bundan dolayı Küçükömer Demokrat parti ve Adalet partisi dönemlerinin gelişmeci bir yapıya sahip olduğunu söylemektedir.
Elbette İdris hoca da; ülkemizdeki toplumsal siyasal yapıları muhakkak surette bağrına basıp benimsemiş değildir. Örneğin “Türk halkının demokratik yaşamı seçebilmesinin önünde genetik engeller olabilir. Çünkü yüzyıllar boyu sürekli merkezi, topak bir iktidar gücünün önünde “tebaa” ve “kul” olagelmiş insanlarla demokrasi kurulabilir mi? Bu nitelikteki bireyler demokrasiyi isterler mi?” sorgusu da Küçükömer’in bir değerlendirmesi olmaktadır. Yani demokrasinin ülkemiz şartlarında zamana ihtiyaç duyduğunun farkındadır. Bunun gibi yerleşik sola getirdiği eleştirilerde; statükoculuğa, kolaycılığa karşı çıkan, toplumsal müttefikleri belirleyip onlarla yakınlaşarak iktidara yürümek gerektiğine inanan bir fikir adamını karşımızda buluruz.
Bu noktada şunu sorabiliriz: İdris Küçükömer’in de hatası yok muydu? Kanaatimce temel hata üslup noktasında ele alınabilir. İdris hoca’nın meşhur Nasrettin hoca fıkrasıyla söylersek kendi bindiği dalı kestiği söylenebilir. Türkiye’de yerleşik solun statükocu ve kolaycı eğilimlerini eleştirirken tümden, bizde ki sol çizgi gericidir dediğinde gerek birey gerekse kitle psikolojisinin şahdamarını kestiğinin acep farkında mıdır? Yoksa neden sonra farkına vardı da iş işten geçti mi? Belki bu direk ve radikal üslubun ardında mert bir kişiliği hani bizdeki bir deyişle adamın özü denebilecek bir şahsiyeti, hatta memleketi bazında bakarsak bir Karadeniz çocuğu edasını da bulabiliriz. Can Yücel’in tanımlaması ne de candır: “İdris adam mıydı? Yoo! İdris bir bilim adamıydı. İdris insan mıydı? Yoo! İdris insan bir insandı...”
Son tahlilde yakın devrin ünlü iktisatçılarından İdris Küçükömer marjinal tezleriyle özgün bir düşünce adamımız olması yanında bugün geriye dönerek baktığımızda ise bıraktığı fikri mirasın ciddiyetle ele alınıp değerlendirilmesi gerektiğini altını çizerek belirtmek isterim.
L.T.
YORUMLAR
Adınıza bundan yüzyıl sonra ondan yüzyıl öncesine tarihe not düşüyorum
Bana temkinli olmayı öneren iyi kalbim sus. Ustura yutkunuyorum tarihte...gün kanıyorum.
levent taner
Geçmiş devirlerin muhasebesini yapabildiğimiz gibi geleceğin gözüyle maziye bakabilsek çok meselemizi hallederiz hocam
Hep olup bittikten sonra farkına varıyoruz
Hani geçmiş bugün gelecek arasında kuşbakışı perspektifimiz olsa
Şu an referandum sürecindeyiz mesela
İnsanlarda tam bir dayatmacılık
Karşı tarafı ya hıyanet ya da gaflet ve dalalet içerisinde görmek misali
Zaman zaman karşılaştığım insanlara şunu diyorum naçizane
Noktayı koymuş, son sözünü söylemiş insanları mezarlıklarda bulabiliriz
Yaşayan insanın düşüncesi değişebilir
Senin ileride olaki düşüncen değişti, 16 nisan referandumunda yanlış yaptım dedin, şu hususu görememişiz dedin, hani oldu ki, senin ileride değişecek olan bugünkü düşüncenle mi rey vermeliyim?
Onu kimse bilemez ki demekten gayrı cevap veremiyor kişi
Hani derim ki, biraz deneyimleri tatbik etmek
Ve güdüklükle hödüklük arasında salınmamak gerek
Nihayet hocam
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Benim yaklaşımım Marxizmi ya da onun belirli bir frekansını haklı bulmak değil kuşkusuz
Ve hatta yakın tarihimizi en iyi değerlendiren Küçükömer'dir demekte mümkün değil, en azından benim açımdan
Yazımın özü bir düşünce adamını kendi kimyası ve doğası içerisinde anlamak ya da anlamaya çalışmak
Kuşkusuz sorgulanmaya açıktır
Yalnız sevgili hocam şu an ülkemizde islami-muhafazakâr gelenekten gelen bir iktidar olmasına dönük hiçbir olumlama yok yazımda
Küçükömer 50'ler-60'lar evresindeki ekonomik toplumsal ihtiyaçlar ve gerekler üzerinde belirli bir açıdan durmakta
Buradan hareketle bugün ya da gelecektede Küçükömer üzerinden sağ siyasi yapılara pay çıkartmak, methiye düzmekse elbette yanıltıcı olur
Nihayet sevgili hocam
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duyduğumu belirtmek isterim
Saygı ve selamlarımla...