- 803 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
H/İÇİM: ŞEHR-İ İSTANBUL...
Ara durakların çetelesi: Takriben yürüme mesafesinde şehr-i İstanbul’un gizemli yalnızlığına bin bir kılıf geçiren yine yorgun tayfası şehrin…
Hali hazırda semtlere yayılmış o yoğun sis.
Yürekten sızan soluksuzluğumun da önyargılara riayet etmeden, yaşamla ölüm arasında zig-zaglar çizen…
Anlam olmaktansa anlam bulmaya meyyal. Sevmenin de bir sınırı olduğu gerçeği ile yüzleşmek belki de. Tepkisizlik mahal vermezken sunumuna yüreğin yine en büyük tepki, beynin kıvrımlarına hâkim olan cümle sağanağı…
Issızlığın tınısı belki de ya da gamsız bir niyaz iken hicvini sıradan bir günle eşleştirme gayreti.
Nedensiz gözüken nedenler.
Neden bulmak adına nasıl’a rağbet ettiğim.
Hiç denen yargının genelde varlıkla kesiştiği.
H/içim…
Sevdiceğim yine kanarken o kayıtsız mertebede bir izdüşümü belki de kuramların pragmatik düzlemdeki tantanası…
Yokluğumu pay etmişken, İstanbul’un gizemiyle yine de ayrı düşemediğim tarikatı yüreğin.
Bilinmeze saygı duymak olmalı oysa aslolan.
Bilineni ise farklı bir akışla iliştirmek kanun nispetinde hangi anadan üryan cümle ise yine inhisarında da sunum ekli üç beş kendini bilmez cümle.
Tüketmeye dairiz işin aslı.
Türetmeyi ve güncellemeyi mihenk taşı bellemişken yürek, artık hangi manifesto ise bir ikilimden bir iklime geçiş yaptığım ve rüştünü ispatlamakla iştigal eden iç sesim.
H/içim aslında…
Kırık.
Kırgın.
Kayıp. Neden’lerini yüz göz etmişken nasıl’larını da gömmüşken en derine.
Ne amaçla yazdığımın da bilincindeyken.
Niyazın bin bir dili.
Y/aralar deşildikçe:
Duygular kazan, kalem ise kepçe misali belki de üç harfli kelimeler cumhuriyeti.
Aşk.
Kin.
Acı.
Ne gelirse aklıma yeter ki yosun tutmasın kalem.
H/içim alabildiğine bir de notaların tınısında hapsolmuşluğum.
Nice şarkı yürek denen orkestrada dış seslerin asla sonlandırma ihtimalinin olmadığı gerçeği.
Belki de şairin dediği gibi: ‘’Ütüsüz ruhum.’’
Cümleler zaten askıda bense yorgun bir gardırop hangi ara kat ise yine istimlak edilen ruhun güncesinde kayıp bir taş kadar yerine oturtmaya çalıştığım onca taşı kayıp mizacımın.
H/içim fazlasıyla; içli bir şarkıdan çıkıp yola çocuk neşem ile hava attığım o ağır havası yine yarattığım intibaının.
Sıra dışı.
Sırasız bir aşk.
Sıdkı sıyrılmış belli ki hayattan.
Sicim yaş(s)ların da ihlali.
H/içimin rüzgârlarında defolu bir gül belki de solmaktansa soluklandığım her şiir yine h/içimin yorgunluğunda yeniden doğmakla iştigal eden.
Kara kaplı defterime pür-ü pak ruhu ve çürümeye yüz tutmuş ölü kimliklere de aldırmadan, yaşama sevincimi çalmalarına asla izin vermeyeceğim gerçeği.
Çok muyuz yoksa İstanbul gibi taşan sınırlarından?
K/ayıp bir şiirin, yalnızlığın güftesine dâhil ettiği çoğul kişiliğim.
Göreceli aşkları esefle kınadığım; sevgide, saygıda kusur etmediğim.
Küsuratlı bir sayıyım zaman zaman, bölündükçe mutasyona uğrayan; sayılarla kelimeleri dost bilip dostları ise saklı en derinde.
H/içim yangından ibaret.
Aşk’a âşık bir şehirim yine gizemin kucağında parantez açtığım hangi cümle ise rüyalarımda kenetlendiğim…
Doymadığım.
Doyamadığım.
Şükrü eksik etmediğim.
Belki de sabrın sükûtunu milat edindiğim.
Kayıp bir şehirim, İstanbul’un titrinde…
Kayıp bir şiirim, şairin esin kaynağı o duygular cumhuriyetinde yaşamaya a/şık ve sunumunda seçeneklerin, tercihimi hep hiç biri’nden kullandığım:
a/şık.
b/azı.
ç/alıntı.
d/ensiz.
e/nkazından doğmaya muktedir iken her ölümlü gecenin sabahında, DUALARIN GÜCÜ ile hayata ve sevmelere doyamadığım.
H/içimin seslerine yenik düşsem de İstanbul gibiyim işin aslı: Her gün başka bir semtine gönlümün kaydığı ve benliğin yolunun düştüğü ve asılı kaldığım evren; fiziken arşınladığım o ara sokaklar aklımın götürdüğü yerde bir bardak çaya dökerken içimi…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.