- 2057 Okunma
- 8 Yorum
- 3 Beğeni
OKB
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Acaba bana baktı mı ,ya bana baktığını ben görmediysem,ya da ben mi ona baktım acaba,acaba ellerimi bi daha mı yıkamalıyım,kesin bulaşmıştır bir şey bir daha yıkayayım en iyisi diye devam eder, obsesyon ve kompülsiyonlar,halk arasında takıntı olarak bilinen hastalık,tıp ta okb (ocd) olarak geçer,henüz tam olarak nedeni bilinmese de beyin nöronlarının arasında synapslar esnasında serotoninin iletişiminin kesilmesinden kaynaklandığı ama buna neden olan şeyin tam olarak ne olduğu henüz net değil,bu konuda biraz fikir jimnastiği yapalım,
hemen hemen her insan da obsesyonlar mevcuttur,sorun şu ki bir obsesyonla ne kadar vakit geçirdiğiniz asıl sorundur bu tip sıkıntıya maruz kalmayan insanlar genelde takıntıları gelir geçer ve zaman fazla ayırmazlar,ama eğer bir düşünceye takılı kalma süreniz günde 1 saati aşıyorsa tipik okb hastası olmuş olabilirsiniz, okb bir kaygı bozukluğudur, düşünce bozukluğu değildir,ilaç artı terapi ile kontrol altına alınıp iyi bir psiko terapi ile sıfırlama şansı vardır,yapılması gereken (bence terapist eşliğinde ) bilişsel terapi almaktır,
bu konuda en iyi cevabı veren şu an bdt (bilişsel davranışcı terapi ve emdr duyarsızlaştırma terapisidir)
Kısaca bu terapide neler oluyor özet geçelim efendim ;
öncelikle kaygılandığımız şeyler tehdit algısına göre 1 den 10 a kadar numaralandırılır,( aids olmak, eşcinsel olmak eşini aldatmak, tanrıya küfür etmek,kirlenmek, mikrop kapmak,sevdiğine zarar vermek tiplerde olan kaygılar genelde popülerdir)
ondan sonra bilinçaltında yatan hatalı inançlar kognitif bir bakışla düzeltilir,genelde altında yatan hatalı inançlar abartılı tehdit algısı, düşünceyi fazla önemseme,mükemmelliyetçilik ve belirsizliğe tahammülsüzlük v.s olur,
bunlar düzeltildikten sonra erp denilen ( maruz kalma ) terapisine geçilir, bu ne demektir peki ?
Maruz kalma ; cevapsızlıktır, kaygılandıığınız şeyin öyle olmadıgına kendinizi ikna etmeyi bırakıp risk alıp öyle devam etmektir,eğer ki düşüncelere cevap verip kompülsif (rahatlama ritüellerine) devam ederseniz okb ruminasyon (geviş getirme döngüde kalma) 20 yıl bile devam edebilir,
yapılması gereken temizlik takıntısı örneğinde mesela bir yere dokunduğunuzda acaba mikrop kaptım mı sorusuna kesin kapmışımdır ya da kapmadım ya diye cevaplar aramak değil kapmış olabilirim kapmamış da olabilirim deyip ellerinizi yıkamadan hayata devam etmektir,
Şimdilik bu kadar, öptüm sevgimle
YORUMLAR
Çok bilgilendirici olmuş. Şaka yapmıyorum. Teşekkür ederim.
Not: Daha önce okumuştum. Teşekkür etmeye çekinmiştim nedense.
Parlain tarafından 18.3.2021 23:18:48 zamanında düzenlenmiştir.
Not 2: yeni yorumu görünce yazı dirilmesi budur dedim.
Parlain tarafından 18.3.2021 23:20:57 zamanında düzenlenmiştir.
Parlain m
Ciddiyim güzel anlatmışsın. Bak ciddiyim yemin. İki gözüm önüme bla bla.
valla benim takıntılarım çok...bu hastalığın tanısı henüz konmadı...daha doğrusu bu fırsatı onlara vermedim...okb nedir onu bile bilmiyorum ilk sizden duyuyorum...ilk başta öğrencilerin girdiği bi sınav falandır diye düşündüm:)
kış aylarında mesela kaloriferleri en az iki üç kere kontrol ederim...aslında çok iyi biliyorum kapattığımı yine de içimden bir ses sürekli dürtükler beni rahatlık vermez...olsun zararı yok bi daha kontrol et amaçlı çoğu eylemlerim...abuzer kızar bana bu yüzden 'meral saçmalama az önce kapattın ya!' ben de şöyle derim o zaman 'belki kapatim derken yanlışlıkla sonuna kadar açmışımdır!':)
arabayı kilitlerken de öyleyim...düğmesine yine iki üç kere basarım, karşı yola geçmeden önce camdan kırmızı ışığın yanıp yanmadığına bi süre bakıp emin olduktan sonra anahtarı çantama atar sonra da karşıya geçerim...evden çıkınca da öyleyim kapının kilidini iki kere çeviririm kilidi çektikten sonra bile yuvarlak demir tokmağı elimle tutar ileri itmeye çalışırım kapı sağlam kapanmış mı diye...hatta bi ara indiğim merdivenleri geri çıkıyor kapının kapalı olup olmadığını ısrarla gözlerimle görmek istiyordum:)) çok aceleyle çıkıp yapmamışsam eğer bu hareketi huzursuz oluyordum bu sefer de...şimdi bu huyumu bıraktım sayılır...sadece dalgınlığıma gelmişse merdiven boşluğundan kısa bi göz atıyorum kapının örtülü olduğuna dair...
balkonun kapılarında da bu sıkıntı var...özellikle yatak odasının kapısının kolunu yatmadan önce mutlaka kontrol ederim ama bi kerecik:)..bunu abuzer de yapar hep bilmez çünkü ondan önce davrandığımı:)
başka hangi takıntılarım var düşünim bir...evet ellerimi iki kere sabunlarım hep...siyah karga veya kedi görsem üç kere saçımı çekerim...yatmadan önce yastığımı üç kere öperim..diğer tarafa kafamı çevirince orayı da üç kere öperim:)
bayat ekmek yerde görürsem üç kere öper, kimsenin üstüne basmayacağı yüksek bi yere koyarım...ama pek nadir olan bi durumdur bu...ya da kurumuş bayat ekmeği kendim çöpe atarsam da üç kere öper alnıma değdiririm ki bu da çok az yaşadığım bi şey...küflenirse sadece atarım...
mutfağın dolabında sakladığım düzgün baba'nın üç tane uğurlu taşını içimi sıkıntı basınca veya içimden dua okuduğumda elime alır 'ya hızır! ya düzgün baba!' diye hitap ederek dilekler arasında üç kere öpüp alnıma değdiririm mutlaka...taşlardan biri elimden kayıp düşecek olursa bunu uğursuzluk sayarım veya ettiğim duaların kabul olmayacağına yorarım...ki bu da oldu bi kaç kere...aile mezarlıklarını ziyaret ettiğimde de mezar taşlarını üç kere öper sonra içimden duamı okumaya başlarım...sıkışık dar alanlarda yerde belki bi yetimin de mezarı vardır, üstüne basmiyim diye çok dikkat ederim...rahmetli ninemin ve yusuf'un mezarı işte böyle hassas bi bölgede ve bunu neden özellikle söylüyorum onu da bilmiyorum...galiba söylemekte fayda var:))
liste çok uzadı ama bunlarla yaşamayı öğrendim...okuyanların içini daraltabilir belki ama benim açımdan bi sıkıntı yok...iyiyiz biz böyle....
isterim ki siz de iyi olun...
p.s. bu takıntılarla ilgili bi program seyretmiştim ve o insanlara gerçekten üzülmüştüm onların ki çok daha farklı boyutlarda ve gerçekten zor bi durumdu...kadının teki mesela her eyleminde içinden belli bi sayıya ulaşana dek işini yapamıyordu...çamaşırları makineye atacak örneğin hangi sayıydı unuttum atıyorum misal elliye kadar saydıktan sonra tek tek giysilerini öyle atıyordu anca...her parça da makinanın kapağını tık tık değdirip öyle sayıyordu...
neyse kafanızı daha fazla şişirmiyim en iyisi...
OKB : Ahlaksız, kirli ve karanlık,pedofili, gay vs vs iğrenç bir insan mısın ? Bunu araştırmaya kalkarsan beyninden gelen OKB nin sesine kulak verirsen hasta olacaksın . Eğer bu sesi dinlemezsen normal kalacaksın...
Ezberci bir doktora denk gelirsen; sen iyi olacaksın ,şu ilaçları da içtin mi tamamdır noktasından sonra ömür boyu ilaç içeceksin.. Ancak OKB 'yi rahatlatmayacaksın. Ona istediğini vermeyeceksin . İşte o zaman OKB iyileşilebilir bir hastalık olacak. OKB'nin SESİNE KULAK VERME....
Sevgilerimle....
Rumination
uzun uzun düşünme uzun uzadıya ya da bizde geviş getirme geviş getirirken sanki bir düşünme hali gibi
uzakdoğu felsefesinin tedavisi aslında
doktora yaptığım dönemde Türki cumhuriyetlerinde ki hem islami hem islami olmayan (islami olmayan ne demekse ben de anlamadım:)her neyse tarikatlarda görmüştüm
bir vesvese ve teslim olma hali ama kendine teslimiyet sadece öze dönüş gibi
ve insanlar mutlu huzurlu ve olduğu gibi
belli bir dönem sonra dini ve ibadetleri devreden çıkarıp kendine kendinle yürümek kendini merkez olarak görmek gibi enel hakk deyimi gibi değil ama islam tasavvufunun
öğretilerin ise mesela Zerdüştün Ahura Mazda'nın huzuruna çıkması Ahura Mazda ile aslında kendiyle yaptığı söyleşi Avestanın özü.
düşünceyi özgür bırakmak gibi görünüşte ise sınırlamak
obsesif-kompülsif bozukluk yok
her neyse konu uzun ve derin yazı kısa ama öz bilgi açısından yeterli
fazlası zararlı bilişsel tedavi terapi diyelim
hayatı oluruna akışına bırakmak doğa gibi doğanın bir parçası olan insanın doğaya karışması panteizm değil ama vahdeti vücud ya da o çok daha ötesi
her neyse:) bu aralar rehabilitasyon merkezlerine ve engelli okullarına gidiyorum sağlık taramasına empatiyle konudan uzaklaşmaya başladım sanırım
yoksa her*okolog değilim (her şeyi her .oku bilenler olur hani konuyla alakalı olsun olmasın:))
yazı güzel bilgi açısından değerli
tebriklerim ve saygımla
geceniz ışıklı ola...
Bilişsel tedavinin daha etkin olduğunu duşunuyorum..aşırı genelleme..buyutme ve kuçultme..kendini gereksiz etiketleme..hep ya da hiç duşuncesi..bunların hepsinin altında yatan nedenler..kişi elini defalarca yıkıyorsa..otomatik duşunceye bağlamıştır kendisini mantıklı bir duşunce tarzı yoktur ve hastalık boyutuna gelmıştir..normalde midemiz nasıl hastaysa dr gidiyorsak..bu tarz takıntılarımızda da tedavi almanın asla ayıbı olmaz..maalesef ruh dunyamıza yeterince eğilim olmuyor..kaçmak sorunu çozmez aksine daha çok derinleştirir..