- 398 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tercihimizi yapmak zorundayız!
Çağdaş ülkelerde ülke aleyhinde faaliyet gösteren oluşumlar, hem yasaların ağır cezai müeyyidelerine hem de devletiyle sıkı işbirliği içinde olan vatandaşın dışlayıcı tavrına maruz kalır. Devlet ile vatandaş arasında zımni bir akit vardır ve aksamaksızın yürütülür. Bu akdin aksamadan yürümesi elbette etnik kökenine bakılmaksızın karşılıklı güven ve “biz” bilincinin gelişmesine bağlıdır. Devlet attığı her adımda vatandaşının çıkarlarını gözetirken, vatandaş da aynı bilinçle ortak kuralların (yasaların) şaşmaz takipçisi olur.
Sağlıklı toplumlarda yanlış eğilimler itibar görmez. En küçük yolsuzluk şüphesi dahi kişilerin toplum içindeki statüsünü zedeler.
Bütün bu bahsettiğimiz özelliklerin dışında kalan toplumlarda ise her şey ters istikamette gelişme gösterir. İnsanların toplum içindeki statüsü; dolandırıcılık, hırsızlık, vurgun, yolsuzluk çizgisindeki becerilerine göre şekillenir ve itibar görür. Hangi yollarla edinildiğine bakılmaksızın ekonomik güç saygınlık kazanmakta belirleyici olur. Toplumu oluşturan bireylerin eğitim düzeyi düşük, telkinlerle yönlendirilmeye açık olması da en belirgin özelliklerden biri olarak dikkat çeker. Feodal yapı koruma altındadır, etnik ve dinsel / mezhepsel farklılıklar sıkça telaffuz edilir. Buna bağlı olarak ülke yöneticileri etnik farklılıkları tanımlarlarken çok kültürlülük olarak bahsetseler de uygulamada; farklılıkları yönetmek yerine farklılıkların yönetime talip olmaları için ortam hazırlarlar. Toplumda biz duygusunu zayıflatacak ve karmaşa yaratacak bu uygulamalar yolsuzluklar için uygun zemin hazırlar.
Bütün bu sağlıksız gelişmeler ortak değer yargılarının çürümesine yol açar ve her türlü olumsuz eğilimler kanıksanır hale gelerek, sıradan eğilimler olarak görülmeye başlar.
Kısaca özetlemek gerekirse;
Çağdaş hiçbir ülkede ülke yönetimine yolsuzluk, kalpazanlık gibi yüz kızartıcı suçlardan yargılanan isimler talip olamazlar. Hasbelkader seçilmiş olsalar dahi suçsuzlukları ispatlanıncaya kadar her türlü hakları mahfuz kalmak koşuluyla görevden uzaklaştırılmalı ya da yetkileri kısıtlanmalıdır. Aksi halde ülke bütünlüğü ciddi anlamda tehdit altına gireceğinden bu konu önceliklerin en başına alınarak gereği yerine getirilmelidir.
Tercihimizi yapmak zorundayız;
Millet olarak ya devleti derleyip toparlayarak ciddi yönetilen güçlü devlete dönüştürmeli ya da global modaya ayak uydurup emperyalizmin sömürü düzenine boyun eğmeliyiz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.