- 1800 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DİN DON
Dindon... Elimdeki kâğıda bakıyorum daha 17 kişi var. Mesai bitimine yarım saat var. Sıra gelmeyeceğini düşünüp endişeleniyorum. Trafik cezasını bugün ödemezsem indirimsiz haliyle ödemek zorunda kalacağımı biliyorum.
Dindon... Kaldı 16 kişi. Dakikalar 16.38 i gösteriyor. Sekiz dakikada bir kişi. Çok yavaş ilerlediğini düşünüyorum sıranın. Elimde iki sayı numarası var. Her ihtimale karşı aldığım. Biri olmazsa diğeri gelir diyorum kendi kendime. Bankolarda çalışan memurlara sövüyorum içimden. Çok yavaştan alıyorlar işi. Bir gözleri saatte. İçim daralıyor her gecen dakika ile. Camekânın içindeki para sayan adamın bilerek yavaş saydığını düşünüyorum. Dakikaları tüketmekte pek bir maharetli görünüyor.
Ardı ardına çalan iki dindon umutlandırıyor beni. Acaba diyorum. Beklemeye devam etmekten başka çarem yok. Ne yapıp edip bugün ödemeliyim bu cezayı. Bir dahaki vergi affı kimbilir ne zamana çıkar diye düşünüyorum.
Dindon sesini kısa aralıklarla üç kere duyuyorum. Üç sayısında bir keramet arıyor zihnim. Beş olmadan sıra gelsin diye dua ediyorum. Sırada bekleyenlerin nasıl oluyor da bu kadar kayıtsız kalabildiğine şaşırıyorum. Biri elindeki sıra kağıdını iki dudağının arasına almış, elindeki telefona bakıyor. Adeta hipnoz olmuş. Bankadaki işi yarına kalsa da olurmuş gibi hiç bakmıyor yanıp sönen sayılara. O sırada kapı açılıyor. Görevli ile tartışa tartışa içeri giriyor otuzlarında bir kadın. Üzerinde boynundan göğsüne doğru çizgi çizgi inen bir elbisesi var. Saçları dağınık, yüzü rastgele ilk bakışın ardından ikinci kez bakılmak isteyecek kadar farklı.
Kendine has bir havası var. Kendimi atmosferinde buluyorum birden. Ne banko kalıyor kafamda ne endişe ne memurun yavaşlığı. Güvenlik ile tartışmaya devam ediyor. İşim acele diyor rica ediyorum diyor biraz sonra beni kızdırma bak burayı dağıtırım diyor. Yanlarına gidiyorum. Güvenliğe elimdeki sayı numaralarını gösteriyorum. Hanımefendinin sırası alindi kâğıdı burada diyorum. Yedi kişi kaldı diye ekliyorum. Güvenlik bırakıyor kadını. Gözlerinin güzelliğini ilk defa o anda görüyorum bana teşekkür ediyor. Rica ederim deyip gözlerine bakıyorum iyice. İçinde kaybolmak geçiyor içimden.
Oturuyor bir boş koltuğa. Yanına oturmak istiyorum ama cesaretim yok. Panoya bakıyorum kalmış üç kişi. Karşısına oturuyorum. Elinde verdiğim sayı numarasını döndürüp duruyor küçük kâğıdı. Keşke sırada bekleyen daha çok kişi olsa diyorum içimden. Uzun uzun seyretmek istiyorum. Saçlarını omuzlarını üst üste attığı bacaklarını Dindon diyor pano benim numaram yanıyor. Gidip işlemimi yapıyorum. Memur neden bu kadar hızlı anlam veremiyorum. Bir gözümle arkamda kalan kadının arkamdan bakıp bakmadığını kontrol etmiyorum tabi ama göz göze gelmek için fırsat kolluyorum. Memur isi halletmek üzere. Diğer panoda kadına verdiğim numara yazıyor dindon sesi ile birlikte. Kadın yanıma geliyor. Küçük bir gülümseme ile karışık baş sallamasını alıyorum. Başarı olarak görüyorum bunu. Kadının gözleri bir harika. Dipdiri vücudu dikkatimi çekiyor. İşim bitmesin diye bakıyorum. Ya da işimiz aynı anda bitsin aynı anda çıkalım bankadan ve neden bir kahve içmiyoruz diye sorayım. Olmuyor. İşim bitiyor. Bankodaki görevli kadını üst kata yolluyor. Ben dışarı çıkarken kadın üst kata çıkıyor. İçimden keşke bankacı olsaydım diye düşünüyorum.
YORUMLAR
"Din don"...
Bu elektronik teknik ses, aslında bizim oralarda(Erzurum' da) "rezillik, rezil olma, rezil etme" anlamında bir nevi argo sözcüktür. Örneğin:
1: Komşu Fadik' in oğlu yaptıklarıyla "Din don (rezil)" oldu millete!
2:Alkolü fazla kaçırınca sergiledikleri hareketler tam bir din donluktu!
3: Kadın, kendisini aldatan kocasını milletin içinde din don etti!
Gibi...
Yazı başlığını görünce bu anlamda bir içerikle karşılaşacağımı düşünürken, nereden nereye...
Sevgili "lMetin Kenar" kardeşim...
Can' sınız, canımsınız ya...
Nasıl istedim boynunuza sarılıp dostça kucaklamayı...
Ta öte kıyılarını gördüğüm yüreğinizin - insani bütün duygu esintileriyle- duyarlılığını, asabiyetini ama en çok da dürüst, dost,paylaşımcı iyiliğini, duruluğunu...
İlk kez bir yorumu bu şekilde yazıyorum; içimin izdüşümlerini izdüşümlerinize katarak ve kısacık...
Koşullar, beklentiler, sorunlar ne/nasıl olursa olsun;
yine de bir başkasını düşünebildiğimiz, iyilik yapma duygumuzu yitirmediğimiz, -paylaşmanın güzelliğiyle- insanların müşkül durumlarında " acaba yapabileceğim bir şey var mı?" veya " Ne yapabilirim?" diye kendimizi sorgulayarak -nokta kadarcık da olsa- katkıda bulunduğumuz sürece insanız!
Bu sayfalarda çok önceden de hissediyor, biliyordum o naif yanınızı. Sizi seviyorum güzel insan, dost yürek...
Lütfen, iyi yanınızı özenle koruyun, iyilik yapmaya (karşılığı ne olursa olsun) devam edin! Zira siz, böyle mutlu olan mutlu insanlardan bir nakışsınız!
Tanrı güzel yüreğinize kem değdirmesin, dostlukla, esenlikle...
not: yorumda sehven adını yazdığım sevgili "lacivertiğnedenlik" ismi dolayısıyla affınızı rica ediyorum değerli kardeşim...
Bu arada sevgili lacivertiğnedenlik' e de en içten sevgilerimle selam olsun...
RefikaDoğan tarafından 3/25/2017 12:23:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
RefikaDoğan tarafından 3/25/2017 12:25:30 AM zamanında düzenlenmiştir.