- 598 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ŞIPSEVDİ
Sonbaharın yaprakları dökmeye başladığı eylül ayının ortaları idi. Yıllardır arkadaşlarıyla toplandığı çay bahçesine götürmüştü yalnızlığı. Masaya oturdu bir çay söyleyerek. Birkaç dakika sonra tanıdık bir dost sesi ile bir masaya davet aldı. Üniversiteden yıllardır görüşmediği arkadaşıyla ve onun masada ki iki arkadaşıyla selamlaştı . Davet üzerine çayını alarak o tarafa geçti. Kısa bir muhabbet sonrası masada ki bir erkek kısa bir süzmeden sonra gözlerine derin derin bakarak "siz evli misiniz" dedi. Kadın "hayır oda nereden çıktı" dedi gülümseyerek.. ilk defa böyle damdan düşer gibi sorulan bir soru ile karşılaştı. "Epey hızlı biriymiş" dedi içinden. "parmağınızda ki yüzük" dedi erkek.. kadın ters çevirdi alyans gibi görünen yüzüğünü "taşı arkada kalmış" dedi gülümseyerek, erkeğin gözlerinin içi güldü. Güçlü ve kendinden emin bir ses tonuyla konuşuyordu adam. Sosyal meseleleri ülke sorunlarını konuşuyordu. Kadın aniden etkilenmişti adamdan ama belli etmemeye çalışmıştı. Haftalar sonra tekrar karşılaştılar kadın baktı erkek bakmadı, ilgisiz etrafı seyrediyordu üzüldü kadın. Daha haftalar sonra tekrar karşılaştılar kadın dayanamadı gitti yanına, sıcak bir tonda "nasılsınız" dedi ve muhabbete daldılar. Erkek "siz kaç yaşındasınız" dedi. Kadın "yolun yarısı" dedi. Erkek gülümseyerek "ben sizi küçük sanmıştım" dedi gözlerinin içi parlayarak...
Seviyor sevmiyor çiçekler bile bunu bilmiyor kendi gibi.. En güzel çiçekli örtülerini serdi kadın ve uzandı yatağına. Takıldı gözleri tavana, boş boş bakarak... hayallerinde olumsuz beklentiler avutuyordu yüreğini ve içine düşen varlığı düşündü tebessümle. Dudakları tavanla konuştu adeta.. "birini sevmek istiyorum" dedi sesli bir şekilde, ardından içinden gülerek " O sevmesede olur" dedi, kendi kendine gülümseyerek uykuya daldı, çiçek kokan çiçekli örtüler içinde kadın...
Bazen kendi kendine gizemli aşklar yaratır insan. Bazen yarattığına kendisi bile aşık olur. Şıpsevdilik bazen tatlı bir kaçamaktır. Aslında kendine ihanet eder insan. İşte Nalan’ın hikayesi tam burada başlıyordu. Onun hikayesinde içilen bir kahvenin her türlüsünü tadacaksınız. Önce şekerli sonra orta şekerli ve sonrada şekersiz bir kahve... Birde en son üzerine içilen bir bardak su... Peki bu son içilen su her şeyi silip süpürecek miydi ?
(Şimdilik benden bu kadar)