- 860 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
0046 - BANA BİR GURBET ADI GÖNDER – BANA BİR MEKTUP GÖNDER
BANA BİR GURBET ADI GÖNDER
"Bana bir gurbet adı gönder
Her yolda bir yürüme isteği
Bir de anımsamak için sevdiklerimi
Sarışın kızların gözleri gibi açılan
Bir harnup çiçeği..."
Abdülkadir BULUT
ACINASI ŞİİRLER
Bakalım bu şiiri kim açıklayacak! Ne demiş şair?
Şair nerede olabilir?
Sevgili nerde?
’Bana bir gurbet adı gönder’ ne demek?
Neden harnup çiçeği?
’Kuşların ağzını açarak ölmesi’ ne demek?
’Ve dünyadaki çiçekler içinde fesleğenin örselenerek koklanması…’ Ne demek istemiş burada?
Neden sulara hasretmiş?
’Çoktandır kimsenin yüzüne bakmıyorum...’ Neden?
’Uyuyup kalıyorum oturduğum her yerde…’ Acaba neden?
Haydi bakalım! Sayfa sayfa döktürüp duruyordunuz ya her fırsatta... Şimdi yazın! Bakalım dersinize iyi çalıştınız mı! Merakla bekliyorum.
Yanlış cevap verenler kavga etme haklarını kaybedecekler. Tamam mı?
***
GÜNÜN ŞİİRLERİ
Onca kişinin onca emekle seçip buraya getirdiği şiirleri üstün körü okuyorsunuz. Şiire gereken önemi vermiyorsunuz. Çamur atıp gitmek kolayınıza geliyor. Oysa bu şiir burada yirmi dört saat kalıyor. Arz-ı endam ediyor. Kendisiyle ilgilenilmesini istiyor.
Önce şiir ne diyor? Ne demeye çalışıyor? Doğrudan söylerse, mektup gibi oluyor. Dolaylı söylerse anlaşılamıyor. Ne yapacağını, okura nasıl yaranacağını bilemez halde...
Bir bulmaca için bile dakikalarca kafa yoranlar, şiirin sadece siluetine bakıp yorum yazıyorlar. Nasıl bir giysiyle önlerine çıktığına bile dikkat etmiyorlar. Kaldı ki onun, bedensel ve ruhsal iki varlığı var. Okur bunu önemsemiyor. O zaman kusuru şiirde değil, okurda aramak gerekiyor.
Hem imgeli simgeli şiir istiyorlar hem de imge simge çözmekle uğraşmaya gerek görmüyorlar. "İnsanoğlu nankördür." diyor, Yaratan. O bilmeyecek de yarattığını kim bilecek!
Bir şair bir şiiri yazmak için ne kadar düşünüyor, emek harcıyor! Okunması üç beş saniye... Üstünde kafa yormaya gerek yok. O zaman neden yazılıyor? Bu bir çeşit tatmin yolu mu? Sanat nerde kalıyor?
Günün ilk yarısı bitti. İkinci yarısı da böyle geçeceğe benzer. Şaire politik açıdan bakılır. Şiire hiç bakılmaz. Bir taraf göklere çıkarır, bir taraf yerin dibine batırır, perde kapanır. Şair de şiir de araya gider.
Lütfen tekrar okuyalım, anlamaya çalışalım. Ya işe yarar bir şey söyleyelim, ilim alsınlar, ya da susalım da âlim sansınlar.
***
"Bir de anımsamak için sevdiklerimi
Sarışın kızların gözleri gibi açılan
Bir harnup çiçeği"
Siz bu dizelerden onu mu anlıyorsunuz? Aşk mı içeriyor? Cinsellik mi? Yeğenleri sarı sarı kızlar olamaz mı? Çocukları... Mutlaka esmerlerden oluşan bir aileye mi mensup olması gerekiyor? O çiçekte sarışın kızların bakışlarını, kahverengimsi kirpiklerini kırpıştırmalarını anımsıyor olabilir.
Belki de doğrudan söyleyemiyordur ama yavuklusu öyle bakıyordur. Aralarında daha önceden dile getirilmiştir. Onu hatırlatarak özlem duyduğu gözlere gönderme yapıyordur.
Şair yüreği bu! Sıradan yürekler gibi atmaz ve onun atışlarına herkes anlam veremez. Sevdiğine başka kızların gözlerini ve bakışlarını anlatacak kadar düşüncesiz değildir herhalde. Şiiri süslemek amacıyla yazmıştır veya yöredeki parlak güneşe bakamayan sarışın kızların kısık gözlerini, anımsıyor, anımsatıyordur. Üstelik harnup çiçekleri açık yeşilimsi ve küçüktür. Bilindiği gibi açık yeşil gözler de genellikle sarışınlarda bulunur. Belki de şair, sevgilinin açık yeşil, gözlerini kastetmiştir. Harnup çiçekleri kırmızıya çalan açık yeşildir. Ağıt yakanların, ağlayanların gözleri de kan çanağına döner, bilirsiniz. Nihayet konu ve kasıt aşağı yukarı anlaşıldı sanırım.
Zihniyeti ne olursa olsun kimseye ırz düşmanı gözüyle bakmak doğru değildir. Nice solcular vardır ki arkalarında namaz kılınır! Nice sağcılar vardır ki adama feleğini şaşırtır!.. Tanımadan bilmeden çamur atmayalım. Hapishanelerde ne mazlumlar yattı, yatıyor! Parası olan düdüğü çalıyor, elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyor. Garibanın her bela ayağına dolaşıyor. Ön yargılı olmamak lazım! Öyleyse dedikodu, değilse iftira olur. Kendi günahını çekemeyecek kimseleriz. Bir de o günahları yüklenmeyelim, okuyanlara da yüklemeyelim. Doğrusunu Allah bilir.
“Mümin, suizan etmez, hüsnü zan eder.” Hatırlatırım. Bu da hadistir.
***
BANA BİR MEKTUP GÖNDER
Anamur, Akdeniz’in kıyısında… Anamur ovası, Sultansuyu ve Anamur’la sulanan bereketli bir ova… Şair köy çocuğu… Denize, suya, yâre hasret… Sevgili sılada. Anamur’da… Tek iletişim yolu mektuplaşma…
Şair gurbette. Gurbetin neresi olduğu zarfın üstündeki adreste… Muhtemelen cezaevi adresi…
“Bana bir mektup gönder. Kaderin her yolunda ve tercih ettiğim yolda azimle yürüyebilmem için bana güç verecek bir şeyler yaz. Bir harnup çiçeği gönder. O, sarışın kızlar gibi bakar.” demek istiyor.
Bir çiçekten, bir yapraktan medet umuyor. Doğduğu yerlere ait en küçük, en aciz maddeden yardım alarak özledikleriyle berabermiş gibi olacağına inanıyor. Kendisini o denli yalnız ve naçar hissetmekte… Ailesinden, yakınlarından, sıladan, en çok da sevdiğinden uzakta, hayat yolunda dayanaksız yaşayamayacağını şiddetle duyduğu bir dönem yaşamakta… Kalabalığın içinde yalnızlaşmış. Çevresindekiler ona hitap edememekte. Anlaşabileceği, konuşup tartışabileceği düzeyde kişiler yok. Onun için kimseyle kaynaşamamakta… Konuşmamayı tercih etmekte… Saatlerce suskun oturuyor, içinin gurbetinde uyuyup kalıyor. Kendisini dış dünyadan soyutlamak istiyor. Uykuya kaçıyor. Yoğun yalnızlık duygusu içinde… Depresyonda…
Beraberlikleri esnasında, aşkın en güzel ve en yoğun yaşanmakta olduğu zamanlarda, yârin ıstırapla ilk kez ağladığı yeri anımsıyor. O ikisine ait olan en duygusal ânı… Kendisine olan aşkını ve yokluğunun acısını ölüm gibi iliklerinde hissederken, duygularını yüreğinin en derinlerinden çıkararak kâğıda aktarmasını, gözyaşlarıyla ıslanan bir mektup yazmasını diliyor. Çekilen acının, o şiddetli azabın bir ağıt halinde dile gelmesini, sözcüklere dökülüp gönderilmesini, işte öyle bir iletiyi okumayı şiddetle arzu ediyor.
”Bir de söğüt yaprağı koy yanıma…” Sevgili, sıladan gurbete mektubu gönderecek, yaprağı şairin yanına koyacak. Nasıl olacak bu? Yanına koymak için yakınında, yanında olması gerek. Oysa uzakta… Yani mektubun arasına konacak. Zarfı açınca alıp, saklayacak. Yanında tutacak. Yaprak, dolaylı olarak yanına koyulmuş olacak. Yanında olacak, yalnızlığında ona eşlik edecek. Zaman zaman bakarak, dokunarak, koklayarak kendisini sılada, yani köyünde, o sulak toprağında hissedecek. Şair onun yanına koyulmasını istediği için öyle söylemeyi yeğlemiş. Zarfa değil, dolaylı bir anlatımla yanına koyulmasını istemiş. Bundan kasıt, arkadaşlık, yoldaşlık… Çünkü oraya sıladan bir kişinin bu amaçla gelmesi imkânsız. Yanına kimse giremez, koyulamaz. Hastane değil. Refakatçi olamaz. Yoldaşlık etmesi için yanına ancak bir nesne koyulabilir. Bu açıdan düşünülünce, refakat etmesi açısından, onu onun yanına koymak, yerli yerinde bir anlatım…
O yaprak, sıradan bir yaprak değil… Değil akarsuların, ağaçların bile olmadığı, çiçeklerin dahi yaşayamadıkları, bir tek yeşil yaprağa bile hasret duyulan bir yer orası. Mahpushane… Soğuk demirlerin, taş duvarların dahi hayattan kopmakta olduğu, ağır çekim ölümün herkesi ve her şeyi teslim aldığı bir mekân ki orada herkes kapana kısılmış fare gibidir! İşte öyle bir yerde, öyle bir zamanda, oraların toprağından gelmiş, deniz havasını teneffüs etmiş, dağ kokusu taşıyan, üstelik yârin elinin değmesiyle kat be kat değerlenmiş bir sıla parçası…
“Kuşların ağzını açarak ölmesi
Ve dünyadaki çiçekler içinde
Fesleğenin örselenerek koklanması”
Şiirin en güzel yeri… Özgürlük arzulayanların söz haklarına el koyulması… Fikirlerini özgürce beyan edememeleri… Haklarını arayamamaları, konuşturulmamaları, nefessiz bırakılmaları, hayatta kalabilmek için son bir gayretle ağızlarını açmaları ve laflarının boğazlarına tıkılması… Ölüm anında öyle kalakalmaları… Bir şey söyleyeceklermiş gibi ağızları açık, sözleri kursaklarında, öylece kalakalmaları…
Yaprakları ve çiçekleri çok güzel bir kokuya sahip olan reyhan, örselenmeden kokusunu dışarıya çıkarmaz. Güzel insanlar da okuyan, düşünen, kendilerince iyi olan fikir ve duygulara sahip kişilerdir. Ne yazık ki onlar da fesleğenler gibi örselenmekte, hapishane köşelerinde sürünmektedir. Örselendikçe güzel eserler meydana getirmekte, insanlığa yarar sağlamaktalar. Mum gibi eriyerek ışık yaymakta, ne yazık ki tüm aydınlatmaya çalışanlar gibi ezilmekteler. Örselendikçe çevrelerine güzel kokular saçmakta ama yavaş yavaş yok olmaktalar...
Şiiri beğendim. Yazılması gerektiği gibi yazılmış. Sanatlı, duygu yoğun…
***
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0046
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.