- 295 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gerçek yaşamda nerede nefes alıyoruz...1
Yolculuk zamanı geldiğinde herkes her zaman birbirine veda edemezdi…
Sanırım düşüncesinde asla bir daha beni görmemek üzere gidiyordu. Ama zaman onu terk etmişti, kendi acımışız özlem kıvrımına alarak benle beraber gücümüzü deniyordu…
Ve ben o acımasızca geçen yıllara direnmek için var gücümle sürtünüyordum…
Ve zaman onla beraber beni de terk etmişti yalnızlığımıza dokunmadan
Yaşam bu sevgili biz sadece kendimize yenilerek, nefes almanın zorluklarına meydan okuyordum tabii ben kendi adıma konuşma düşüncesinde olurken sen düşlerine sadece soru işareti ile meydan okudum…
Belki de nefes almalara çare arayarak, yarınlara sarkan yorgun düşünceler bunlar sanırım…
Gerçek yaşamda nerede nefes alıyoruz veya düşüncede nerede yaşamak istiyoruz ki oradaki bu kadar yaşam yeri düşüncesindeki farkla nefes almalarda ne kadar rahatlık çekiyoruz?
Aslında hayal dünyamızda var olmaya çalıştıkça, her an, her gün, her yıl başka başka yerlerde, başka düşüncelerle, bambaşka isteklerle hep yanlış yerlerde yaşıyoruz veya yanlış veya duygusal düşüncede uyum sağlayamadığım hep başka biri oluyor yanımızda…
Ve çoğu zaman düşüncede uyum sağladığımızla hiçbir zaman belki de yan yana kalamayıp, hep bir yerleri hep biri veya birilerini özleyerek yaşadığımız için ruhsal bir boşlukla özlem içinde nefes alma sonlarında var olmaya çalışıyorum…
Ve ardından içsel sorularla aklıma gelen tüm yaşam şekillerini özlemekle kendi ruhumla işkence çekişerek yaşıyorum…
Neden hep çok sevdiğim dediğimi özlüyorum veya en çok ondan nefret ediyorum…
Bölünmüş uykulardan ara ara uyandıkça, neden hep düşüncede biri veya birileri ile konuşuyorum veya uyku sonrası uyanır uyanmaz ayağa kalkmadan neden hep biri ile ruhsal ruhsal savaş sonunda suçlamalar eşliğinde çoğu zaman kendi kendime “hak etmedim ki tüm bu yaşamın girdaplarında baş dönmeleri ile yaşamın girdaplarında baş dönmeleri ile
Yaşamı derken bile yüzümde peydahlanan gülümseme ilk anlardan itibaren öfkeye dönüşen bir tavra dönüşüyor…
Yaşamın her anında yapılan hatalar ömrüme dağıldıkça çoğu zaman kendime güvenim veya kendime olan sevme duygularım karşımda peydahlanan düşüncedeki bir yüze öfkeye dönüşüyor…
Düşündüm de yaşam hatalarımın en önemli davranışım aşırı güven ve bu güvene bağlı sevgiydi…
Şimdilerde bu iki olgudan ve de davranışımdan nefret ediyorum…
Etrafımda varlığını kabul ettiğim ve yılların ardında kalan o kadar çok çirkin ve kirli yüz varmış ki artık bunları düşünmek bile çözümsüzlüğünü koruyarak nefrete dönüşmesi de ayrı bir olguydu artık yaşamımda…
Ve çok kullandığım bu cümleye dönüşüyordu… Sen sevgili sen, ruhuma eşlik ettiğin günleri düşündükçe bu günlerde sanırım ruh hastası oluyorum ve bu şartları düşündükçe senden nefret etmek bile çok küçük bir duyguydu…
Değer miydi elde ettiklerin ruhumun dağılmalarına demek bile teselli olmaktan dışlanıyordu…
Çaresizlikle garip bir yolculuktu bu…
Aynı zamanda nefes aldığım anın içinde yaşıyorum ve bir an sonra geçmişin düşüncelerinde yolculuk yaparak nefes almaya çalışıyorum…
Adresi bilinen sokak numarası veya cadde adı bilinip sanki sahipsizlikle veya arkında olmadan sadece düşüncelerle yaşamak, hiç kimsesiz olarak sahipsizlikle kulvarlarda adım atmaktı esas olan ve hiçbir şeye yorum yapamadan sadece özlem düşünceleri ile adımlamaktı yolun sonuna doğru…
Adressiz ve de tarifsiz düş yorgunluğu ile başı boş bir zamanın içinde geçmişin izleri peşinde koşarcasına var olmak sonucunda ise sadece hüzün, sadece kayıplık hissi ve sadece yaşamın yanılgılarından usanırcasına pişmanlık hissi ile adressiz bir yer ve hiç kimsesiz varma düşüncesiydi bu düşüncelerin tümündeki umut arayışı…
Galiba çok sevmek tabiri garip bir yalnızlığın anlatımıydı…
Belki de bu, tutsaklığın bileklere vurulan kelepçelenme hikâyesiydi kopuklaşan bu düşüncelerin kayıp zamanlara kaymaları ile belki de bir özlemin bütün bedeni saran, sarmalayan şiddetiyle…
Mustafa yılmaz
Fotoğraf için Zeliha Altındal’a teşekkür ederim...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.