- 316 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bu da benim 12 Martım !
Çocukluğumuzda,içersine karpuz,kavun ektiğimiz ve temmuz-ağustos aylarında da harman yaptığımız “Mezarlık Tarlası” dediğimiz bir yerimiz vardı!
Sanırdım burası bize ait ama yıllar geçtikçe “tarla” küçüldü,bizler de büyüdük!
Büyüyünce öğrendik ki burası babamın “tapulu” malı değil;Belediyeye ait bir yermiş.
İki yılda bir “icarla” belediyeden kiralanmaktaymış.Ancak mezarlık içi olunca da pek taliplisi yoktu,korkuyordu insanlar mezarlıktan.
Ama rahmetli babam öyle miydi?
Gider,öğle saatinde,mezarların arasındaki bir ağacın altında uyurdu.Ben o kadar “cesur” değildim ve sorardım tabi babama “Hiç korkmaz mısın,nasıl rahatça yatabilirsin ?” diye…
O da,
-Oğlum korkulursa,insanın dirisinden kork,ölüler insana bir şey yapmazlar derdi rahat rahat!
Pek kabul edemesem de babamı anlamak isterdim çoğu kez.
Önce kavun,karpuz olurdu burası,sonra da harman yerimiz…Yıllarca devam ettik böylece.
Sonra hayat,çoğumuzu “savurduğu” gibi doğdumuzun o topraklardan koptuk.Memurluk sebebiyle de olsa ülkemizin çok yerini dolaştık,durduk!
Ve bir haziran günü anam vefat etti.
Mezarı da harman yaptığımız yerin tam ortasına denk gelmişti.
Hüzünlendim ve yere oturup,bir sigara yaktım!
Heyhat hayat dedim.
Çocukluğumuzda ananı buraya defnedeceğiz deselerdi,olmaz öyle şey diye isyan ederdim.
Ama aynen öyle oldu.
“Öksüzdüm” artık.
Ve bir 12 Mart günü de babasız yani “yetim” kalmıştım.
Anamın hemen yanına da babamı defnettik.Lakin ölenler çoğalınca da “tarla” da bitmiş,kiralanacak kadar yer kalmamıştı.
Şimdi uzun zamandır her 12 Mart geldiğinde aklıma üç şey gelir oldu.
İlki “İstiklal Marşının” 1921’de kabulü gelir.
Sonra burada yazdığım gibi 12 Mart “cuntası” da.
Ve nihayetinde babamın ölüm günü.
Bazen geçmişe yolculuk yapar,o tarlada yediğimiz Kırkağaç kavunları gelir aklıma,harman yaptığımız yığınlar ve savrulan tınazlar da tabi ki.
Şimdilerde “milat” kadar eskide kalan “serenli” arabalarımız da.Ayrıca mezarlıktan topladığımız ve konu komşuya dağıttığımız sepetler dolusu erik,zerdali ve alfatlar...
Ama belki en zoru da şuymuş hayatın.
Öksüz ve yetim kalmanın da yaşı yokmuş,olmazmış da.
Biliyorum belki biraz hüzünlü oldu.
Lakin Ahmet Rasim de şöyle der ya:
-Manzaranın güzelliği hüznünde saklıdır.
Bu sözdeki “manzara” yerine,”hayat”ı koyup,hayallere dalabiliriz belki.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.