- 1574 Okunma
- 7 Yorum
- 2 Beğeni
Gittikçe Dizileşiyoruz
Uzunca bir zamandır gerek kendim gerek çevremdekilerin gözlemleri ile dizileri takip ediyorum. Aşkların şırınga yöntemi ile zihinlere aktarılan kısmı ne kadar gelenek göreneklerimize uygun. Soruyorum sizlere hangimiz geceleri öylesine dışarıda rahat gezerek büyüdük, ya da erkek arkadaşlarımız ki… Bu cıs kelimeydi böylesine ailelerimizle içli dışlı hatta aşikar ortalardaydı.
“Zaman değişti” der gibi mi geldiniz bana. Hayır, zaman değişmedi aslında düşmanın topla tüfekle yapamadığını biz dizilerle yapıyoruz. Bir toplumu yaşatan onu ayakta tutan etkilerin başında gelenek göreneklerimiz gelmiyor mu? Ayak ayak üstüne atıp babalarımızın yanında oturmazken, şimdi babaların yanında bırak öyle oturmayı onlarla içki sofrasında oturup sigara içmeyi bile anlayışla karşılayan bir topluma doğru gider olduk. Ve bunu sosyal medyada paylaşıp altında yorumlarla zevk almaya başladık.
Bizi bunlar nereye götürür ya da bize neler getirir. Boşanmaların hızla çoğalmasının sebeplerinin başında düşünürsek neler neler yatıyor.
TV yapımcılarını suçlamıyorum. Bizler talep ediyoruz onlar o konuyu işliyor. Dün iş nedeniyle engelli bir vatandaşımızı ziyarete gittiğimde içim acıdı. Teyzemin sol tarafı tutmuyordu. Biz içeri girince gelini doğal olarak TV yi kapattı. Teyze anlayamadığımız bir takım seslerle isyan etti. Gülümsedim zira anlamıştım kapattığı televizyonu açmasını istiyordu. Açtığında seyrettiği kanal evlilik programıydı.
Bizler 7 den 77 ye bay olsun bayan olsun kendimizi dizilere bağladığımız müddetçe, gençlerimizin giderek gelenek ve göreneklerimizi unutması çok doğal. Zira yaşamıyor yaşatmıyoruz.
Aşk dizilerde ki gibi büyük konaklarda yakışıklı erkek ve kadınlarla yaşanmaz sadece. Ama yeni nesil için yaşam dizilerdeki gibi lüks bir hayat yakışıklı bir erkek, göz kamaştırıcı! Bir kıza duyulan adı aşk olup tamamı ihtiras olan şey. Seyrettiğimiz dizilerde ki gibi bir yaşam tarzını hayatımıza oturtmaya çalıştıkça mutsuzluğa kucak açıyoruz. Zira hayat hiçbir zaman o kadar tozpembe değil.
Gelenek ve göreneklerimiz bizim varoluş teminatımızdır. Geçmişine köklerine sahip çıkmayan, çıkamayan bir millet kum tanesi gibidir.
YORUMLAR
Toplumu yozlaştırmanın en etkili yolu, nitelik ve nicelikten uzak saçma-sapan taklit diziler ve bir de evlilik programlarıdır. Ne yazık ki binlerce yıllık Türk gelenek ve görenekleri gözardı edilmiş yerlerine Brezilyavari salya-sümük ağlayıp zırlayan programlar konmuştur. Kurtuluş savaşı döneminde İzmir'de geçen bir dizi vardı bazı bölümlerde baştan sona ağlamalar yahu biz bu vatanı ağlaya zırlaya değil, ozanın dediği gibi, taşınan, sopayınan vuraaa vura kazandık.
Saygılarımla..
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Dediğiniz gibi gerçek hayatla alakası olmayan şeyler dizilerde sanki olmak zorunda gibi gösteriliyor.Lise çağındaki bir öğrenci iseniz en büyük derdiniz aşktır, üniversiteye giden genç bir kızsanız okulun zengin ve popüler çocuğuna aşık olmak zorundasınız, eğer bir işe girmişseniz patronunuzla aranızda bir şeyler olmak zorundadır gibi... Bunları bile bir kenara bırakın son zamanlarda yayınlanan sözde toplumsal mesaj veren diziler daha da sinir bozucu... Yetimhanede büyüyen çocukların hayatını yansıttığını iddia eden saçmalıklar gibi...Mafya dizilerine girmiyorum bile...Dizilerin reyting aldıkça izlendiği tabi ki bir gerçek ama dizilerde yansıtılan hayatların toplum üzerindeki etkisi de ayrı bir gerçek...En basit örneği sevgilisi olmadığı için intihar eden lise öğrencileri... Saygılarımla...
anlamlı gerçekçi bir sorunun paylaşımı güzeldi.
evlat bilgisayara ana baba televizyona mahkum...
nerede dostluk sevgiler yardımlaşma ve hayaller
haklısınız böylesi kendini kaybeden toplumlar kültür emperyalizminin çarklarında toz olurlar ve olacaklardır.
sahip çıkılmazsa.
memleketimizde mutsuzluk hakim,insanlar ruh hastası, sapıklık kol geziyor, Cumhurun başı ve başbakan ağızlarını her açtıklarında din kitap dökülüyor dillerinden
ne garip tezatlar. demek ki işin aslına varamamışız
saygılarımla
Nurefşan.
Yazının başlığını önce yanlış okudum. Gittikçe dilsizleşiyor muyuz diye.
Ülkemiz insanları için bunu da söyleyebiliriz.
Bu dizileri görüyor, kendi kendimize eleştiriyoruz ama iş bir şey yapmaya gelince hep başkaları yapsın diye bekliyoruz.
Ben dizi ve evlilik programlarını seyretmiyorum ama anneme gittiğimde kardeşlerimin açtığı
kanalları seyretmek zorunda kalıyorum. Bin bir türlü entrika sonra geçim sıkıntısı olmayan tek dertleri aşk olan( hiç bir sorun yokmuş gibi) diziler gösteriliyor.
Anlamlı bir yazı bu konuda..
tebrikler canım,
sevgilerimle..
Nurefşan.
Dilimizde sadece aşk var karnı aç kimse kalmadı, işsiz kimse yok
Süper lüks evler hizmetçiler özel otolar.... herkes böyle geçiniyor.
Sevgili Nurefşan
Demek ki bu ülkedeki insanlar işsiz değil,
Demek ki herkes tok
Demek ki ülkede sorun yok
Demek ki cennette yaşıyoruz ve AŞK'IN dışında bir problemimiz yok.
İyi ki TV izlemiyorum böylelikle sinirlerim zıplamıyor en azından.
eee hani RTÜK vardı.
eğer bu kadar pespaye programlara insanlar itibar ediyorsa asıl insanlarımızda bir sorun var demektir.
TV programları da aynı ülkenin durumu gibi hiç iç açıcı değil demek ki.
yadırgamamak lazım çünkü bu ülkede TÜBİTAK gibi bilimsel bir kurumun başına hayvanat bahçesi müdürü atanıyorsa,TV kanallarının kimselere denetimsiz teslim edildiği tartışılır.
Anlamlı ve üzerinde düşünülmesi gereken bir yazıydı
Sevgilerimle
Nurefşan.
Kim getirdi bizleri bu hale SEVDALİNKO DOST ?? Göz göre göre bu hale gelmedik ki. RABBENA HEP BANA DİYEN bir neslin yetişmesi için atılan adımları büyük bir aymazlıkla seyretmedik mi? İnsanalara başkalarını boş ver önce kendini kurtar diye bireysellikleri , bencillikleri aşılarken bizler neredeydik?Bunun adı kültürel yozlaşmadır. Ve soğuk bir savaşın kültür boyutudur bu. Korkarım ki bu günleri de arayacak hala geleceğiz bu gidişle. Haydi kapatalım bu kanalları , yasaklayalım programları ne olacak düzlüğe çıkacak mıyız? Beyinler boş, yürekler sevgisiz. Olmayan şeyin nesini alacaksınız? Yazınızı ilgiyle okudum ama bir de madalyonun bu yüzünden bakalım istedim