- 393 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ARİF DAMAR ÜZERİNE
Ana dilini kullanma becerisiyle şiirlerindeki özgünlüğü ile bizleri hayran bırakan, yıldız pırıltısındaki bir şair olan Nazım Hikmet’in otuz yılı hapisanelerde geçmişti.Oysa son yıllarda piyesleri İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahneleniyor, kitapları piyasada satılıyordu. Besbelli ki bu olayın ardında yatan gizli neden, o zamanki egemen sınıfın, Nazım’ın çevresi, özellikle de gençler üzerindeki etkisinden korkuya kapılmasıydı.Kısacası Nazım, bir ’sınıfın’ şairiydİ;emekten, alın ve beyin terinden yana bir sanatçıydı ve bu yoldan geniş halk kitlelerine ulaşıyordu.
Arif Damar da, 1920’li kuşağın, gelecekte kendini kabul ettirmiş nerdeyse bütün şairleri gibi,Nazım’ın şiirinin ve şiirlerine haliyle yansıyan dünya görüşünün etkisi altında kalmıştır.
Nitekim yıllar önce yayımlanan kitabının başına aldığı şu zarif dörtlüğünde bunu anlatır:
Çırak durdum yanında memleketimin
İnancımın halkımın hürriyetimin
Türküler deniz gökyüzü
Bir de Nazım Hikmet’in
Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, Arif Damar olsun, onun kuşağındaki öteki şairler olsun, Nazım’ın etkisinde kalmadılar ama ona öykünmemişler ve zaman içersinde kendi özgün seslerini bulmuşlardır.
Arif Damar’ın şiirleri 1940’ların başında Yeni İnsanlık adındaki dergide yayımlanıyordu:
Şafak vaktidir terket beni hatıra
Bundan böyle ben artık
dağılıp boydan boya mısralarıma
esirler açlar ve mağluplarla
hürriyet ekmek ve zafer türküsünü
gücümün yettiği kadar söyleyeceğim
Sonra bu dehşet ve sefalet içinde
mesut günler va’deden
bir silah gibi titreyeceğim
Arif Damar’ın gerçek soy adı Barikattı. Barikat soy adı bende, Paris Komünü, 1848 ayaklanmaları, 1917 devrimi ile ilgili görsel çağrışımlar uyandırıyor, onu gözümde sert bakışlı, gür bıyıklı eli silahlı, palaskalı bir ’ihtilalci’gibi canlandırıyordum.Ölmeden önce bir ,imza gününde, ilk yüzyüze gelmemizde baktım ona;gayet nazik, çelebi, yüzünde gülümsemesi eksik olmayan bir insan vardı karşımda.
Bu vesileyle, lafı uzatmadan, 2010 yılında kaybettiğimiz şiirimizin bu güçlü Barikatını sevgi, saygı ve rahmetle anıyor, yazıma ’Gitme Kal’ adlı o güzel şiiriyle son veriyorum:
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir
Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir inci ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir
Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir
Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir
Ne çok severdik seni aklına getir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.