- 730 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Eylül dü, Oğul
Yıl 1963 Ağustosun harman olduğu
Güneşin hazan vakti geldim dünyaya,
Fırat nehir boylarına yakındı köyümüz
Beş çocuklu bir ailenin,ortanca çocuğuydum
Paça yırtık,
Kol yırtık,
Fakirliğin kol gezdiği
Şeref dolu alın terinin
Toprakla buluştuğu yıllarda,
Büyüdük, serpildik,
Vatan sevdalısı olduk.
Kış geceleri uzun olurdu,oğul.
Odun sobasının etrafına,kıvrılır
Hikayeler dinlerdik.
Bir parça ekmek,yanında bulgur pilavı şerbet
Yada, bir tabak tereyağı çökelek
Değme keyfime, dercesine
Unutulurdu feleğin prangalı elleri,
İsyanımız olmazdı,
Şükürlerimizi büyütürdük içimizde,
Vatan sağ olsun diye.
Kış geceleri uzun olurdu,
Serilirdi yataklar o küçücük odanın orta yerine,
Yastık savaşı yapardık
Gülüp, ağlardık
Saat 8,30 olunca,Erzurum frekansına ayarlanırdı Radyomuz.
Tiyatrolar dinlerdik,
Günün yorgunluğuna yenik düşerdik,
Sabah olunca,yeni bir güne, pencerenin kenarından
Kara kışın o deli yüzüne, baktıkça içimiz titrerdi.
Ah oğul ah,,,
Yıllar geçti aradan, büyüdük,serpildik
Adam olduğumuzu sanmıştık,
Ama yanılmıştık, önümüzde daha çok ekmek tüketmemiz gerekiyordu,
Hayatı bizden daha güzel yaşayanlarla tanıştık, halimize üzüldük
isyanlar savurmadan,içimize sindirdik
Şehir hayatı meğer, yalancı bir cennet imiş
Sevdalı halimizle,üç hilalle tanıştık
Ocaklarda,kardeş olduk
Ekmeğimizi paylaştık
Yeminler ettik
Vatan bayrak uğruna.
Ah oğul ah,,,
Bu millet ne çileler çekti
Dokuz yüz seksen, mevsim eylül.
Yani olan olmuştu
Kuşlar çoktan uçmuştu göğümüzden
Mısır tarlaları ve buğdaylar kavrulmuştu sıcaktan
Anlayacağın,yine olan olmuştu
Duvarlara yazılan yazılar solmaya yüz tutarken
Hilalime ilk bedelimi ödemeye koyuldum
Tutuklandım hapis yattım
Suçum, faşist miş,
Karşı köyden gelen garip yüzlü fukaram ali ise,
Kahvede çay içerken vurulmuştu
Suçu, Kominist miş,
Zaman içimizdeki yaşattığımız sevda duygularımızı bir bir elimizden almaya başlamıştı.
Bir yaprak daha düşmüştü dalımızdan,
bir şarkı daha susmuştu dilimizden
Bir haller olmuştu sanki bizlere,
Her kes ağlıyordu.
Gülenimiz yoku
Bulanıktı her şey,
Televiziyon,radyo yurttan sesler
Gazeteler boy boy ölüm ilanları
Boşalmıştı kitaplarımızın rafları
Anneler kuşkuluydu,konuşurken terlerdi. Nasırlı elleri,
Asılan peygamber isimli çocukların ardından,
Korkular sarmıştı herkesi,
Sen daha doğmamıştın oğul,
Mevsim yazdı,
Hava sıcaktı,susturulmuştuk
Demir lokma gibi boğazımız düğümlenmişti
Oysa ekmek yine nimetti ve aslanın ağzındaydı
Engin amcan yine tornacı çırağıydı
Ferdi Tayfur,
Müslüm Gürses dinlerdi
Uyurken, kesik kesik öksürürdü.
Utanıyordu mahale bakkalı ahmet efendi,
Bir kuru selam vermekten
Sen daha doğmamıştın..Oğul…
Bir sabah namaz vaktiydi,
Uyandık, radyolarda marşlar çalınırdı
İşte, o dediğimiz eylül kapımızı çalmaya başlamıştı.
ve adlar okunurdu.Radyolarda,
Zaten bir dedem, çanakkale de,
Diğeri ise sarıkamış ta şehit düşmüştü,
Ansızın sokak aralarında boşalan ihanetler gibi.
Sonra günler geçti,
Mevsimler değişti,
Yaralarımız kabuk tuttu.
Türkiye çağ atlar dediler
Avrupa birliği,
Gümrük birliği derken
Anneler yine kuşkulu,
Konuşurken soluklar kesik, eller titrek
Kırmızı çizgiler solmaya yüz tutmuştu.
Şimdi,,,
Hayat toz penbe değil,
Baş ağrısı,öksürük,
Midde bulantısı,
Ney sesi gibi narin olur akşamlar
Ay dolunaydır,
Yapraklar solgun,
İçler çekilir derin derin
Hiçbir mevsim sözünde durmuyor ki oğul,
Anamız aynı ana,
Babamız aynı baba,
Ha bir eksik
Ha bir fazla.
İçimizi yakan kaç eylül geçti ömrümden,
Birine yağmur yağdı
Birine kar düştü,
Birine de,
Sen düştün oğul,
Nihat Kuruyer
YORUMLAR
Kısır siyasi çekişmeler ve ideolojiler uğruna ne çok can gitti sonsuzluğa,ve çok can yandı demir parmaklıklar arasında..
Değerli kalem yazınızı okurken o günlere gittim.Bir hiç uğruna verilen mücadelelerin semeresi acı ve hüzün dolu maalesef.
"İçimizi yakan kaç eylül geçti
Biri yağmur ile
Biri kar ile.
Birinde ise,
Sen yağdın oğul,"
Tebrik ediyorum, o günleri noktası virgülüne kadar onayladığım yazınızı.
Günümün en anlamlı yazısı...
Selam ve sevgilerimle