FAŞİZM
Bir insanın toplumdan,çevresinden,anasından babasından onları ezerek te olsa zorbaca destek alarak,ya da tam tersi büyük tepkiler görse bile aldırmadan sahiplenebildiği, kendi kişilik epitellerini kazıyıp,bir yeni deri gibi, hatta azgınlaştığı oranda bir sırtlan postu gibi giyindiği,kuşandığı bir kavramdır faşizm...
Faşizmin kapsama alanı içine rahatlıkla bütün insani sapkınlıklar girer; ve bu sapkınlıklar kişinin gücüne göre bir çocuğa saldırmaktan başlayıp bir devlet yönetmeye kadar yayılır.
Faşizm bir toplumun sosyal yapısını oluşturamaz aslında...Çünkü bireylerin güdümü ve bireylerin yönetim biçimi olarak topluma enjekte edilir...
Yöneten faşistler yine kendileriyle aynı karakter özelliğini taşıyan aracı-uygulamacı faşistler kanalıyla oluşturdukları piramidi, yarattıkları korkunun etkisiyle birer köle haline getirdikleri toplumlarla beslerler,örerler...
Tıpkı Mısır Piramitleri yapımında olduğu gibi; milyonlarca köle Firavun denen ilk faşistin emri komutası altında insanlığın en acılı toplumlarını oluşturmuştu...
Böylesi bir insan kullanımını kendi bilinç altında hazmedememiş olan hayalperest bir yazarın,Erich von Danike"nin tanrıların arabalarında piramitleri uzay inşaat şirketlerine yakıştırdığını hatırlayınız...
Bu insanlar elbette faşist olamayanlardı...Buna gücü yetmeyenler ya da duygusal anlamda karşı çıkanlardı...Ama faşistin kötülük yapma gücüne normal insanın duygu yüklemeleri olan sağduyu,acıma,empati gibi özelliklerle doğanlar ulaşamaz.
Bu yüzden onlar tarihe ezilenler olarak geçerler ve geçmekteler...Onlar faşist yönetimlerin, alnının teriyle çalışan fakir işçi, vatanı koruyan kahraman asker, tarlasını süren aç ama onurlu köylü yaftalarıyla sıska sırtlarını okşadığı birer toplum eklentileridir sadece...
Faşizmin bir karekter özelliği olması onu çağlar boyunca ayakta tutabilmiştir...
İşte bu yüzden toplumlar, ataletsizlik,aydınlarının popüler kültüre yalaka olmaları,para kaynaklarının birdenbire insani ya da hukuksal anlamda illegalize olması süreçlerinden geçerek faşizme ve faşizmin insan türevlerine davetiye çıkartırlar...
Toplumun duyarsızlığı sürdükçe ve yaşam savaşı yüzünden bireylerin ilgi ve uğraş alanlarından onurlu ve bütünlüğü olan toplumsallık çabaları koptukça faşizm adımlarını hızlandırır.
Ya demokrat maskeli sivillerle ya da tanklarla tüfeklerle gelir...
Bizim toplumumuzun çok garip bir yapısı vardır.Tek başınayken boyun eğeriz, sonra gidip en yalnız köşede bu boyun eğmişliğimize lanet ederek içimizde fırsat kollayan bir canavar yaratırız...
Canavar diyorum çünkü bu yaratık sadece kendi gibi ezik ruhların toplum tarafından da gizli onay göreceğini bildiği eylemlerde ortaya çıkar.
Linçler,hırsız yakalamacalar,muhbirlikler ,çevredeki korunmasız canlılara eziyet, ya ölmeye ya da öldürmeye gidilen maçlar, bu doğrultuda asker uğurlamalar, kalabalıkta tacizler, düğün cinayetleri...
Törelerin kanlı törenleri vs vs... İşte bu teklerimiz kendilerinden daha afralı, tafralı, raconlu birisinin kanatları altına hemen girerler.
Kendi kişiliklerini onun karşı konulmaz karizmasına ve otoritesine teyelleyip, onun etekleri ya da paçaları altında yerlerde sürünürler.
Hele vatan millet gibi, hayatlarının gerçek dramında boy veren gizli intihar eylemlerine neden olabilecek kavramları öne çıkaran bu lidere adeta tapınırlar, hukukun tanımadığı tüm zorbalıkların adresi olurlar...
Hitler in müritleri gestapo timleri gibi örneğin...
Türkeş in komando taburları,Aponun dağ keçileri, Kurtlar vadisi Polatın sanal salakları vs vs...
Bunların dini kolu da bütün tarikat ayinlerinde sağlarını sollarını keserek vecde erdiklerini sanan azgın libidotip türlerden oluşur.
Anatomisinde bu kadar bozukluk olan,tek başına incelendiğinde karşı konulması bir insanlık borcundan çok kendi varlığımızı koruma içgüdülerimizi harekete geçiren;kısaca en paspal insan özürü olan faşizmle mücadele ancak va ancak şöyle olabilir bir uzak zamanda:
İnsan denen akıllı varlığın faşizm nedeniyle kendi neslinin yok olduğunu gördüğünde alacağı son karar olan ve belki de tüm insanlığı- karşı güçlerinde çok zalim olması nedeniyle -yok edecek bir kıyamet günü riskiyle şaha kalkması...
Bu yeni bir evrimi de getirecektir. Faşizm insan kanından temizlendiğinde meydana gelecek tüm insani duygu hücreleriyle donanımlı yeni insan güneşe bakacaktır...
Bu kıyamet gününü bizler yaratamayız. Faşizmin bizlere oldukça avutucu oyuncaklar da sunduğu bir dönemin insanlarıyız...
Afrika açları,somali çıplakları,çöl yoksulları olacağımız günler gelmedi daha..,
YANİ FAŞİZMİN artık insanları çer çöple besleyen bütün kaynaklarını tüketip; büyük gırtlağını onların boğazına dayadığı felaketli günlerde belki bütün dünyanın yoksulları bu riski göze alacaklar...
Teknolojinin desteklediği en çılgın gelişmeyi yaşayan toplumların devasa kapitalizmini tahmin bile edemeyen; insani zaafların yarattığı arzuların iki adım ötesindeki ülkelerde doyurulduğunu gören komün halklarının eşit yaşam koşullarını küçümseyeceğini hesaba katmayan Marks’ın Berlin duvarının yıkıntıları arasında kalan idealleri, kapitalizmin canavarlaştığını görerek,sonucu da görmüş olan insanların yeni düzenlemeleriyle hayat bulabilir dilerim...
O zaman gezegenimiz güneşin çevresinde onun doğal aydınlığına kendi insanlarının düşünsel aydınlıklarını katarak bir kaç katrliyon sene daha dönecektir...
Ama kimsenin umursamadığı, başkalarından geçtim kapı komşumun beni evime giren çıkan şüpheli şahıslar nedeniyle site yönetimine ihbar edeceği bu ortamlarda kişisel başkaldırımın tarihe bir satırlık bir not olarak bile düşmeyeceğini biliyorum.
Ancak üç nesil sonra insani bir başkaldırı olarak bir düzeltme işaretini hak ederim belki de...
Şu anda faşizmin en acımasız,hatta dikkat edilirse yakında insanlara da uygulanacağı kesin olan hayvan itlaflarına,kurban kesmelere lanetler okuyorum..
Çünkü hayvancıkların nesil iyileşmesiyle iflah olma gibi bir şansları yok... İnsan faşizmini de psikoloji biliminin en kriminal vakalarında sınav ödevi olarak kabul ediyorum...
Ve bu zorbalık halini Akıl hastanelerinin hasta kayıtlarında yer almasını gerektiren bir eylemler maskaralığı olarak nitelediğim için sadece toplum psikiyatrlarının tedavisinin gerektiğini düşünüyorum...
Sanırım asıl insanlık kahramanları onlar olacaktır..
Ben sade ,basit,sıradan bir insanım. İçindeki, haksızlıklar yoluyla yaratılan ezikliğin komplekslerini zamanında yakalayıp bunu merhamet olarak çevresine deklare eden bir vatandaşım...
Faşizme, başka insani boyuttaki ideolojilerle karşı çıkıp, onun incelenmesi gereken tıbbi platformunun daha uzun süre insanlığın gözünden kaçmasına neden olmamalıyız bence...
Hastanın adı:Faşist, Semptomları:Azgınlık,saldırı,kendine tapınma,...İlacı;Hastalar bir toplum oluşturuyorsa çare giderek kötüleşen semptomların hastayı en son noktada uyarmas...bireyse:akıl hastanesi...Çocuklardan uzak tutunuz.
YORUMLAR
Saygılarımla;Bu konu üzerindeki tartışmanız çok güzeldi...
Evrende herşey birdir. Birde herşeydir .Sosyo ekonomik şartlar ve düşüncelerin görsel ihtiyaç politikaları insanlarımızı benliklerinden kopararak dürtülerinle yaşamaya itiyor.Buda yaşamı faşist yapıyor...
ritmim tarafından 1/27/2007 7:38:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yaşadığımız üretim ilişkileri içersinde bizlerin ait olma ve sahiplenme duygularını taşımamız kültürel yapımız; yani yaşadığımız ekonomik üretim ilişkilerimizin belirlediği kültürel yapımızdır . Amerika kıtasına yapılan keşifleri biliyoruz . Bunların film leride yapılıyor . O filmlere dikkat ederseniz ki kaptanların seyir defterlerine aldıkları notlardan alınmış gerçekten yaşananlar . Yerliler ile doğa arasında sahiplenme değil koruma ilişkisi vardır .Altın gibi bizim için değerli olan şeylerin dahi yaşamlarını devam ettirmeleri için gerekli görülmez onlar için .yani iletişim içersinde rekabetle gelişen dünyadan kopuk gelişememiş ilkel kominal yaşam tarzının gözlenebilmesi ,bugünkü gelişmiş toplumların temelindede bunun olduğunu gösterir . Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir . bizlerde bu değişimin ürünüyüz
Bu seviyeli ve ilkeli diyaloğun ,- tartışma desekte ,bence tartışma kavga demek değildir.- beni de mutlu ettiğini bilesiniz .
öncelikle bunun bir tartışma olmamasısaygıyla fikirlerimi dinleyip yoruma değer görmeniz beni mutlu ediyor
zira herkesle böyle seviyeli konuşulmaz
saygımı belirtmek istedim
felefi olarak evet insanlık tarihinde yerleşik hayatla başlarmülkiyet kavramı
ancak benim kendi okuduklarımı yoğurduğum şekliyle sundum fikrimi
doğru mu bilmiyorum
ben dürtüsü değil midir mülkiyet 4 yaşından itibaren çocuklukta gelişen ait olma ve sahiplenme dürtüsü inkar edilmez herhalde tarafınızdan
dolayısıyla sadece siyaset felesefesi değil gelişim psikolojisinde de vardır bu
bilimsel olarak da kanıtlanmıştır hatta çocuklarda grup olma bir gruba ait olma ve mülkiyet anlayışının 0-6 yaş arasında geliştiği bu yüzden de gelişimi kolaylaştırmak adına belli eğitimler verildiği belli bir konu
bunun sonucunda da bu gelişimin düzeyi ortaya çıkıyor
insanoğlunda beslenme ve fiziksel ihtiyaçlardan sonra gelen ben olma ait olma dürtüsüdür
sosyal açıdan da klanlaşan ve devletleşen topluluklar da bireysellikten çıkıp sosyal benliği geliştirirler
'' her insanın içinde varolan o benlik bilinci güç olarak en tepeye çıkmış kişi ya da felsefe de kendini bulur iktidar yani egemen olan (bu bir baba olabilir,herhangi bir kurumun başkanı,lideri,yöneticisi...)içindeki bu güçlü dürtüyü
kendi çıkarlarına kullanacak ve faşizm dediğimiz kavram ortaya çıkacaktır.'' diyorsunuz . İktidar olmak , egemen olmak bunlar siyasi kavramlardır . Faşizm sitasal bir kavram olarak doğmadı derken bile ve yazınızın bütünlüğünde siyasi kavramlar var .
İnsanlık tarihinde özelmülkiyetin her zaman olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz . Auguste Comte , derki insan ilk toprak parçasını çevirip burayı işlemeye başlayınca özel mülkiyeti keşfiyle savaşların ve teknolojının babası oldu .
faşizmin siyasi bir kavram olarak doğmadığını 'önce ben ve benim gibiler gelir' mantığıyla ortaya çıktığını düşünüyorum ben
elbette bu düşünce sadece benim getirdiğim bir kanaat
ama şu da var ki:
her insanın içinde varolan o benlik bilinci güç olarak en tepeye çıkmış kişi ya da felsefe de kendini bulur iktidar yani egemen olan (bu bir baba olabilir,herhangi bir kurumun başkanı,lideri,yöneticisi...)içindeki bu güçlü dürtüyü
kendi çıkarlarına kullanacak ve faşizm dediğimiz kavram ortaya çıkacaktır
Sevgili karya , insana özgü olan dürtü varolma ve hayatını idame ettirme dürtüsüdür . İnsanda varolan ilkel benlik ( id ) den , ego vede süper ego ' nun başka egoları güdümü altına almadan da tatmin olabileceğini düşünüyorum . Faşizm le bunu karıştırdtğınızı düşünüyorum . Üretene iş çalışana ekmek verdiğinizde insanlar arasında biribirine üstün gelme daha doğrusu diğerinin haklarını gasbetme ortadan kalkar .
Yanlışım varsa düzeltin ,Yorumunuzu bekliyorum .
faşizm kavramının da insanlık tarihine eşit olduğunu savunanlardanım,gelişen toplum ve ekonomi anlayışı faşizmi modern(!) toplumların yaygın hastalığı haline getirmiş değildir
güçlü ve baskın olma dürtüsünün insanın içinde gizlemesi belki anti-faşizm olarak değerlendirilebilir ancak
yasama ve yürütme kökeni ve türü ne olursa olsun iktidarın(yönetimden bahsetmiyorum)zaafıdır
bu yasama ve yürütme elbette etnik ve kişisel menfaatleri kapsayacaktır
Toplumları oluşturan bireyler , yaşadıkları toplumsal sistem in ; emekçinin emeğine yabancılaşmasının toplumu yıkıma götüreceği gerçeğini kavrayamadıkları sürece . Bir avuç mutlu azınlık bunu devam ettirmek için ,sömürdüğü toplumu oluşyuran bireyleri de kendi çıkarları doğrultusunda kullanacaktır . Bunu kavrayabilen o kadar az insan var . Her radikal çıkışta katı bir reformizm , olduğu gibi .her reformist dönem sonunda radikal çıkışların yaşanması olağandır . Üretici enyüce değer emektir .Fransız ihtilali esnasında , avrupanın o karanlık döneminde , aç halk sarayın kpılarına dayanır . Kraliçe sorar , bunlar niye bağırıyorlar ? Saray yalakalarından bir tanesi derki Ekmek bulamıyorlarmış açlarmış . Kraliçe ; ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler . ben öyle yapıyorum .