- 506 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir 8 Mart klasiği de benden olsun!
Ülkemizde her kadınlar günü geldiğinde anmamız gereken isimlerin başında gelmektedir bence Nezihe Muhittin.Ancak "toplumsal hafıza"mızın zayıflığından olsa gerek,çoğu şeyi çabuk unuttuğumuz gibi bu adı da ya hiç duymadık ya da hemen unutuverdik.1889’da İstanbul’da doğan Nazihe Muhittin,her şeyden önce öğretmendir.Okul Müdürlüğü ve Bakanlık Müfettişliği de yapmıştır.
Bugünkü anlamda "kadın haklarının" yılmaz bir takipçisi ve savunucusudur.Hatta ilk "Kadınlar Halk Fırkası" adlı partiyi de kurmuştur.Ancak kadınların siyaset yasağı olduğu için 16 Haziran 1923’te kurduğu partiyi,1924 Şubatında "derneğe" dönüştürmek zorunda kalmıştır.Bu günde onu ve arkadaşlarını saygıyla anarken,kadın eğitiminin önemi de değinmeden geçemeyiz.Bu konuda güzel bir değerlendirmeyi de Robert Maciver yapmaktadır:"Bir erkeği eğitirseniz,bir kişiyi eğitmiş olursunuz.Bir kadını eğittiğiniz zaman ise bütün bir aileyi ve dolayısıyla toplumu eğitmiş olursunuz."
Nezihe Hanımın yanında Süreyya Hulusi ve Fatma Aliye hanım da hatırlanmaya değer.
1926’da Türk Ocağı’nda bir konuşma yapan Süreyya Hulusi verdiği konferansta: "Türk kadını tarihte siyasal rol oynamıştır. Kadın kendi benliğini idrak eder. İktisadi sahada haiz-i tesir olursa neden memleket işlerinde geri kalsın. Herkes anadan vatan dersi alır da ne içün o vatanın idaresi ve mukadderatı mevzu-ubahs olduğu zamanda mahmul vaziyette bırakılır. Vatanda tüten ilk ocak eğer kadın parmağıyla tutuşmuşsa ve eğer vatan o ocakların müşterek bir ifadesi ise öyle zannediyorum ki vatan ve kadın yekdiğerinden ayrılmayan iki mefhum teşkil ederler" diye konuştu.
Fatma Aliye hanım da ilk kadın romancımız denebilir...
Hepsini saygıyla anmak isterim/istedim de yazdım zaten.
(Bu yazımı dokuz yıl kadar önce yazmıştım ancak güncel olduğunu düşünüyorum.)
YORUMLAR
Çok teşekkürler değerli Hocam.
Ben de 2015 8 Martında Nezihe Muhitin de içlerinde olduğu halde kadın hakları için mücadele edenleri yazmıştım ki Özellikle Nazım Hikmet'in '' Bir kere eğemedim bu kadının başını'' dediği Suat Derviş, o isimlerin başında geliyordu.
Güncelliğinden bir şey kaybetmez bu tür yazılar.
Selam ve sevgilerimle.
sabri ayçiçek
Üç kahraman kadın ve hayatlarında karşılaştıkları zorluklarda ise her zaman olduğu gibi kirli propaganda hakim olmuş ...Tek partili dönemde CHF sı bu oluşuma ir parti kurdurmamışsa da bu oluşum Türk kadınlar birliği olarak hayatlarına devam etmişlerdir...Yılmadan çalışmışlar nihayetinde fikirler çatışa çatışa sonuçta meclise söke söke girmişlerdir...Nezihe Muhittinin hayatının sonunda bir akliye hastanesinde can vermesi o yılların kolay olmadığını gösterir.
Öyle ki Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulmak istenen Kadın Halk Fıkrası için söylenen ve hedeflenenin basında yer alan algı operasyonlarına değinmekte fayda görüyorum !
Bana göre utanç verici ..
Ne diyordu Cumhuriyet gazetesi ; " Kadınlar mebus olmak istiyor, tek gayeleri mebus olmak" ..
O günkü fikir çatışmasında iç ayaklanmalar bahane edilmiş,cevap olarak da ;"Türkiye'nin hayatında çok mühim meseleler mevcut olduğu ( Şeyh Said İsyanı') böylesi bir zamanda hanımlarımızın mebusluk propagandası veya reklamı ile meşgul olmaları pek ciddiyetsizlik olduğu " yönleri sürekli vurgulanmıştır
Konuyla ilgili olarak dönemin Cumhuriyet gazetesi başyazarı Yunus Nadi Abalıoğlu' nun da alaylı yaklaşımına maruz kalmışlardır
Ne diyordu gazete köşesinde zatı muhterem !
" Bu asabi tabiatlı cinsi latifler'in, "kırmızı boyalı dudaklarıyla, tatlı ve şuh tebessümlerini seyretmenin hoş bir eğlence oldukları ".. ve devamında ise söyle diyor ;
"Hanımların mebusluğu hiç fena olmaz !.. Meclis'te sık sık moda etrafında münakaşalar cereyan eder;. Hanımların balolarda smokin mi yoksa dekolte tuvalet mi giymeleri daha uygun olunacağına dair, mesela İstanbul mebusesi ile İzmir mebusesi arasındaki hararetli mücadeleyi bütün erkek mebusların merak ve tebessümle dinleyeceğine şüphe yoktur"
Görünen o ki Kadınlara seçme ve seçilme hakkı öncesinde bu hakkı Kadınlarımızın söke söke almış olmaları yatıyor galiba !
Güzel bir yazıya tarihin içinden çarpıcı gerçekle cevap verdik.. Sayenizde bilgilendik ...Kadınlarımızı anıyor..Hergün biz kadınların günüdür.. Tek güne sığdırılamaz kadın... Bir ana yavrusunun Dokuz ay on gün meleğidir ve bir ömür boyu !...selam ve muhabbetle