- 1060 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
BİR FİNCAN KAHVENİN KIRK YIL HATIRI VAR AMA NE MÜCADELELER VERDİĞİNİ BİR BİR BİLSENİZ... 4. BÖLÜM
Kahve bitkisinin dünyaya yayılması ve ticari olarak yetiştirilmeye başlanmasında en büyük rolü Hollandalıların oynadığını söyleyebiliriz. 1690 yılında Yemen’in Moha (Mocha) kenti limanından gemilerle çıkarılan kahve bitkisi fidanları Ceylon (Sri Lanka) ve Java kolonilerine taşınıp oralarda ekilmiştir. Bu sonuçla da Amsterdam kahve ticaretinin merkezi haline gelmiştir. Kahve artık kraliyet mensuplarına hediye olarak sunulan en değerli bir meta olmuştur.
1713 yılında Amsterdam valisi, istemeyerek de olsa, Fransa kralı 14. Louis’e kahve fidanı hediye eder. Kraliyet Botanik Bahçesine teslim edilen bu fidanlardan oluşan tohumlardan sadece bir tanesini 1723 yılında gizlice Martinik adasına götüren bir bahriyeli Fransız subayı, Gabriel Mathieu do Clieu, Batı kahve endüstrisinin temellerini atacaktır. Yapılan resmi bir sayıma göre 50 yıl içerisinde Martinik adasında bulunan kahve bitkisi sayısı 19 milyon civarındadır. Sonuçta, dünya kahve endüstrisinin %90’ı işte gizlice kaçırılan bu tek fidanın başarılı bir şekilde üretiminden doğacaktır.
1727 yılında yine bir subay, Albay Francisco de Melo Palheta tarafından gizlice çıkarılan kahve fidanlarının ekimiyle Brezilya kahve endüstrisi de başlamış olur.
Albay Palheta, kral tarafından Guyana’da bulunan Fransız ve Hollanda kolonileri asındaki bir sınır anlaşmazlığını çözmek üzere görevlendirilir. Albayımız Fransız valinin karısıyla iyi ilişkiler geliştirmekle kalmayıp, anlaşmazlığı da çözer. Fransa Yeni Dünyada bulunan bu kahve tarlalarını gözü gibi korumaktaysa da, Albayın dönüş zamanı gelip çattığında valinin karısı ona bir buket çiçek sunar. Buket içerisinde aşılama yapılacak filizler ve tohumlu dallar gizlidir. Fransızlar ve Hollandalılar bu yeni keşfettikleri bitkinin üretimi konusunda, tıpkı Araplar gibi, kıskançtırlar ve üretim tekelini ellerinde tutmak istemektedirler. Ancak, Brezilya imparatoru da bu meta ya göz dikmiştir ve pastadan pay almak istemektedir. 1727 yılında Paris’ten kaçırılan tohumlarla Brezilya kahve endüstrisi de başlamış olur. 1800 yılına gelindiğinde Brezilyanın devasa bir üretimi vardır ve kahve artık sadece seçkinler değil, sıradan insanlarında elde edebileceği bir ürün haline gelir.
1607 yılında Virginia Eyaletinin kurucusu kaptan John Smith kahveyi Yeni Dünya’ya getirir. Kanadalı tarihçiler ise kahvenin 1715 yılında Fransızlar tarafından Yeni Dünya’ya getirildiğini iddia ederler. Fransız kolonisi Martinik adasında başlayan kahvenin yolculuğu zorludur. Sömürgelerinde kahve yetiştirmekte en geç kalan ülke İngiltere’dir. Çünkü İngilizler tam 200 yıldır hem çay ticaretini ellerinde tutmaktadırlar ve hem de çay tutkunudurlar.
Amerika Kıtasında koloniler kuran Fransızlar ve İngilizler arasındaki çatışmalar devam etmektedir. Amerikan halkı o güne kadar çay tutkunudur. Ancak, bu tutkudan daha fazla kar elde etmek isteyen İngiliz kraliyetinin uygulamaya başladığı çay vergisinden dolayı Kraliyete düşman olmuşlardır. 1773 yılında Green Dragon adlı kahvehanede yapılan planlar sonrasında Boston Limanında İngiliz ticaret gemileri basılır ve tonlarca çay denize dökülür. [Bu olaya Boston Çay Partisi (İngilizce: Boston Tea Party) Adı verilmiştir, Amerika’daki kolonistlerin Büyük Britanya’dan gelen yüksek vergili çayı ve Büyük Britanya’yı protesto etmek için 16 Aralık 1773’te Boston Limanı’nda İngiliz gemilerindeki tonlarca çayı kızılderili kılığına girerek denize dökme eylemidir. Bu eylem Amerikan Bağımsızlık Savaşını çıkartan kıvılcımlardan birisi olacaktır.]
Çay denize dökülmüş, onun yerini artık kahve almaya başlamıştır. Bostonlu Amerikan halkı artık kahve ile tanışmıştır ve kahve içmek vatanseverlikle eş değer tutulmaya başlamıştır. New York, Philadelphia, Boston gibi şehirlerde kahvehaneler açılmaya başlanır. Amerikan kongresi kahveyi ulusal içecek ilan eder.
Protestanların 17. ve 18. yüzyılda Katolik baskısından ABD ye kaçmasıyla beraber Amerika’da da kahvehaneler açılmış ve İngiliz karşıtlarının toplantı yerleri haline gelmiştir. Amerika’da tütün, alkol, küfür vesaire gibi birçok şey yasaklanmasına rağmen Kahve içimi hiçbir zaman yasaklanmamış, aksine özgürlük sembolü olmuştur.
Kahve sadece güzel bir içecek değil özgürlük de kazandırmıştır artık. Günümüz ekonomik merkezi Wall Street’de açılan kahvehanelerde hem New York borsası hem de New York bankası kurulmuştur. Kahvenin ABD de üretimi ile ilgili öykü ise yukarıda bahsini ettiğimiz bahriyeli Gabriel Mathieu de Clieu hikâyesinde görüldüğü gibi bir o kadar romantiktir.
1825 yılına gelindiğinde Güney ve Orta Amerika’da kahve üretimi başlayacaktır. Kahve ilk kez Havai’de ekilir ve ortamı sever.
1670 yılında Dorothy Jones adlı Bostonlu bir tacir bayana kahve satım lisansı verilir ve ABD’nin ilk kahve tüccarı olur. Kahve üretiminde hastalıkların ve politik olayların getirdiği değişiklikler, kahve fiyatlarında da önemli oynamalara yol açmıştır. Bunları önlemek için, 1962’de kahve üreten ülkeler Uluslararası Kahve Anlaşmasını New York’ta imzalamıştır. Halen bu alanda serbest piyasa kuralları işlemektedir.
Amerikalılar günümüzde dünyada üretilen kahvenin %70ini tüketmektedirler.
Kahve ile ilgili bazı ilginç gerçekler ile bu bölümü noktalayalım.
*Yunanlılar Türk kahvesine Yunan Kahvesi demekte ısrar ederler.
*İtalya’da Espresso, günlük yaşamda o kadar öneme sahiptir ki fiyatlar hükümet tarafından düzenlenir.
*Japonya’da kahvehanelerin adı Kissaten’dir. 1 Ekim Japonya’da Dünya Kahve Günü olarak kutlanır.
*Sumatra adasında kahve tarlalarında çalışan işçiler dünyanın en pahalı kahvesini toplamak için sadece en güzel çekirdekleri yiyen bir memeliyi takip ederler ve dışkısından toplanan -’Kopi Luwak’ adlı kahve çekirdeklerini kilosu 200 dolar civarında satarlar!
*Afrika’nın birçok bölgesinde su ve baharat karışımında bekletilen kahve çiğnenerek tüketilir.
*Fransız Filozof Voltaire günde 50 bardak kadar kahve içerdi.
*Günümüzde ABD de günde ortalama 450.000.000 bardak kahve içilir.
Son bölümde Osmanlılarda IV. Murat’dan sonra kahve ve kahvejanelerin durumu ve Tulumbacı kahvelerini ele alacağız.
RESİMLER
1- Boston Partisi adı verilen olayın temsili resmi
2- Boston Partisi olayını resmetmiş olan bir posta pulu.
3-4- Kahve ağacı.
YORUMLAR
Değerli hocam, zaman zaman Batı'ya 'tu kaka' desek de, özellikle onun endüstri ve ticaret tarihini iyi bilmek gerektiğine inanıyorum...
1600'ler, 1700'lerin teknolojisini, gemicilik seviyesini düşündüğümüzde, adamların az da girişimci ve çalışkan olmadıkları fark ediliyor...
Mutlaka bunun temelinde akılcı ve bilimsel bir eğitim anlayışının bulunduğu da görülecektir...
Bizde ise devlete kapılanmak anlayışı kök salmış; bir tv'deki sunucu bu durumun vehametini vurguluyor, Anadolu'nun atıl durumdaki doğal kaynaklarını işaret ederken...
Bilmem daha ne söylenebilir...
Selam ve saygılarımla.