Su damlacıkları da terler mi?
Zaman akıp giderken tek geçen şey dakikalar mıdır? Herkes ve her şey güçlüdür. Bayram arifesi babasına pembe etek aldıran küçük bir kız çocuğu, maaş gününü bekleyen emekli bir amca, ikindi namazından sonra şekerleme yapan bir anneanne, yuvasına ekmek kırıntısı taşıyan bir karınca, kendisinden kat be kat fazla ağırlığı taşıyabilen ahşap bir sandalye, yarına yetiştirmesi gereken tezi olan öğrencinin kullandığı bir klavye, mesaiye kalmış bankacının uykuya açtığı savaşta yardımcı olan bir kahve bardağı, kilometrelerce yükseklikteki bulutlardan düşen su damlacıkları..
Güçlüdür her biri. Yaş alırken geçen yıllarda, büyüyen yalnızca bedeni değildir küçük kızın. Babası da yaş alırken, büyürken onunla birlikte, güçlüdür; babası yeterince büyüyüp bulutlara yükseldiğinde yine güçlüdür küçük kız. Annesi ve babası trafik kazasında ölen torununu okutan emekli amca da güçlüdür tüm maaşını torununun okul harcına yatırırken. Hayatta her şey istediği gibi gitmiş, bulutlara yükseleceği güne kadar namaz kılmaktan ve şekerleme yapmaktan gayrı yapacak bir şeyi olmayan anneanne de güçlüdür. Keza güçlüdür karınca. İçgüdüsü yönlendirirken onu, yaz kış demeyip yorulmadan kıskandırırken ağustos böceğini, güçlüdür o da. Depresif halden mustarip obezite hastalığına yakalanan genci taşırken güçlüdür ahşap sandalye; yıllara meydan okur, yine de eskimez ya. O denli güçlüdür. Tek gayesi okumakken yıllarca, umut tohumlarını kitaplara, okul sıralarına serpiştiren tez öğrencisidir güçlü olan. Yıllardır kazanmak için emek verdiği paralarla tüm gün hesap kitap yapıp, ay sonunda yalnızca belirli bir miktarına kavuşan ama yine de ertesi gün tekrar mesaiye kalabilen bankacı güçlüdür. Aylarca tutunduğu bulutlar, sırf soğukla karşılaştı diye elini bırakırken su damlacığının güçlüdür yine de. Güçlüdür düşerken hızla yere.
Peki terlemez mi hiç su damlacığı düşerken yere? Korkmaz mı hiç çakılmaktan yeryüzüne? Çatlamaz mı hiç onca ağırlığı taşırken sandalye ayağı? Taşırken kırıntıları yuvasına, savurmaz mı bedenini rüzgar karıncanın? Yeterince büyüdüğünde eteğine sığamadığı için şelale olmaz mı gözyaşları küçük kızın? Ölüm korkusuyla geçirirken her gününü, geride bırakacağı torununa ağlamaz mı emekli amca? Peki ya hiç mi yorulmaz bankacı? Evet.. Terler su damlacığı. Çatlar. Savurur bedenini rüzgar bir o kayalığa, bir bu vahaya. Okyanus olur gözyaşları. Evet yorulur. Ve evet ölür kum saati dolduğunda…
Vakti vardır her şeyin. Gün gelir ağlarsın ama üzüntüden ama sevinçten. Düşersin gün gelir ama kalkarsın mutlaka. Durmadan ilerlemeye devam edersin; varsın iç güdünle varsın azminle. Çatlarsın, kırılırsın ama iyileşirsin. Mutlaka terlersin. Beklemediğin anda esen hafif bir rüzgar serinletir bedenini. Mutlaka yorulur ellerin yazmaktan, bir çay içer dinlenir; yazarsın tekrar. Ama mutlaka tekrar yazarsın, tekrar yaşarsın, tekrar güler, tekrar koşarsın umut bahçende. Su damlacıkları da düşer terleyip yere, ama unutma; güneş çıktığında buharlaşıp tekrar kavuşurlar tutundukları bulutlara. Mutlaka..