- 695 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HELE BAKIN O ZAMAN ONLARA
Dünyada kurulu devletlerin mutlaka üzerinde çalıştıkları ilkel ya da gelişmiş kuralları vardır. O kurallar çerçevesinde yönetilir. Türkiye Cumhuriyetinin 1924- 1961- 1982 Ana yasaları var. 1924 te yapılan anayasa cumhuriyete geçişin, demokrasiyi benimsemenin amaçlandığı bir anayasa idi. Ne var ki tek partili bir sistemle başlamıştı.
Tek partinin astığı astık yerde, kestiği kestik yerde, dilediği gibi hareket ediyor ve cumhuriyet ve demokrasi adı altında devleti hoyratça dikta bir şekilde yönetiyordu.
Adnan Menderes, Feridun Fikri Düşünsel, Yusuf Hikmet Bayur, Emin Sazak gibi bazı milletvekilleri İsmet İnönü’nün dikta yönetimine karşı muhalefet ediyorlar ama çoğunluk olmayınca bir şeyler yapamıyorlardı. Dörtlü Takrir olayı ve parti içi muhalefetten dolayı 1945 yılında CHP’den ihraç edildiler. Menderes 1945’te, CHP’den birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti’yi kurdu.
1950 yılı genel seçimlerinde CHP yi ekarte ederek hükümet olma çoğunluğunu elde etmişti. Genç deneyimli ve halkın yanında olması ve demokrasiyi geniş halk kitlesine yayması, gelişimci ve yenilikçi olması, milli ve yerli düşünceli olması nedeniyle askeriye daha fazla tahammül gösteremedi.
27 Mayıs 1960 ta menderesi Kütahya yolunda alarak ihtilal yaptılar. Büyükçe kocaman, kocaman bataryalı radyomuzun başında idik. Rahmetli babamla haberleri dinledik. Rahmetli Alparslan Türkeş’in sesi hala kulaklarımda. Sonrasında akıbeti herkes biliyor. Sağ sol kavgaları, koalisyon hükümetleri, muhtıra yağmurları, siyasi çalkantılar, Demirel’in vurdumduymazlığı, gününü gün etme, koltuğunu koruma nedenleri 1980 ihtilalini getirdi. İktidar olan askeri cunta oturdu devletin koltuğuna. Kendi çıkarlarını koruyan bir anayasa yaptılar. İlk dört maddeye 1961 anayasasının aynısını koydular. Kelimesi kelimesine aynısı. Güzel hem de çok güzel.
=devletin şekli cumhuriyettir.
=Cumhuriyetin nitelikleri; insan haklarına saygılı Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti
=devletin bütünlüğü
=Egemenlik.
’’Anayasanın başındaki şu dört madde değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez’’ demişler.2017 deki anayasa taslağında da bu dört madde aynen kaldı. Geçmişte yaygarayı basan güruh bu değişikliğe de karşı çıkarak kimseyi şaşırtmadı. Bunları anladık ta, rahmetli Erbakan’ın bıraktığı partiye ne oluyor. Hayır kullanacaklarmış. Kullanmazsanız hatırımız kalır. Sadece sizinle olacaksa kalsın. Rejim değişecekmiş. Erdoğan’dan sonra ne olacakmış.
Türkiye ne çekti ise (gerçek aydın ve sanatçılarımızı tenzih ederim)aydın dediğimiz, sanatçı dediğimiz şarlatan güruhtan çekti. Aslında ipleri hep dışarıdan çekilen, dışarıdan yönetilen bu güruh Türkiye’nin satılmış gurkalarıdır. Ne zaman güzel şeyler yapılmaya başlansa televizyon aynalarını çok iyi kullandıkları için halkın beynini bulandıracak cambazlıklar yapıyorlar. Ya darbe çığırtkanlığı yapıyorlar ya da ahlak dejerenasyonu. Son bir umutları kaldığını bildikleri için yine ipi Almanların elinde olan bazı basın yayın kuruluşları ordu ile milletin arasını açacak söylemlere başvuruyorlar. Şu an hala 12 Eylül darbesinin anayasası ile yönetiliyoruz. Hala geride kalmış vesayet yönetimlerinden bir beklenti içindeler. Bu güne kadar birçok badireler atlatan Türkiye en son Pörtlek Abdi’nin planını bozdu. İplerini elinde tuttukları kuklacılar şimdilik sahnenin gerisine çektiler kuklalarını. Darbelerle, silahların gölgesinde vesayet sisteminin oluşturduğu hatıralarla dolu geçmişimiz. Darbecilerin cemaat ayağına dayanan en son hamlesini ise 15 Temmuzda yaşadık.
Şimdi bu darbenin uzantısı Ortadoğu’da devam ediyor. Cerablus ve El-Bab’tan eli güçlenerek çıkan Türkiye, anlaşılan birilerini rahatsız ediyor ki, hainler iki de askerimizi şehit ettiler. Çok yazımda belirttiğim gibi, Türkiye çok çetin bir süreçten geçiyor. Bizim için bu kuklaları kim oynatıyorsa onları imha etmeden iplerini kesip yok etmeden huzur yok. Başka da çıkış yolu görünmüyor bize. Kuzey Suriye’de ÖSO bağlı bir koridor oluşturmadıktan, kuzey Irak’ı kandili temizlemedikten sonra rahat yok. Terör örgütlerinin dış bağlantısından kurutulmadan refaha eremeyiz. Bunlar açık görünen düşmanlarımız.
Esas sorun içimizdeki vesayetçilerde: O zamanki adalet nasıl acizse, vesayetle gelen iktidarlarda ülkeyi yönetmekte öyle acizdiler. Her seçime gidişimizde Milletvekillerini milli irade seçmedi. Vesayetçilerin seçtiklerini koydular ve onları seçtirdiler. Yani seçtiklerini seçtirdiler.
1979 lu yıllardaki cumhurbaşkanlığı seçimini hepimiz hatırlarız. 115 turda cumhurbaşkanı seçilemedi. Neden zira gizli güçler öyle istedi. 1980 de ise istediklerini elde ettiler. İhtilal yaptırıp askeri yönetimi devreye soktular. Vesayetin tamam dediği anda milli irade devreye girdi. Özal’ı iktidara taşıdı. Onun şaşkınlığını on yıl atamadılar üzerlerinden. En son çare Özal’ı öldürmekte buldular çareyi. Siyasetin itibar kazandığı, milli iradenin hakim olduğu yıllarda vesayet pusuya yatıyor, vakit kolluyor, ne zamana kadar.54. hükümetin kurulması ve Erbakan’ın başbakan olmasına kadar. Erbakan’ın havuz sistemini oluşturması, devletin bankalara borçlanmasının önünü kesmesi ve bu havuzdaki paranın kullanılmasının sağlanması, İslam birliği projesi, vesayeti yeniden meydanlara çıkardı. Nihayetinde 28 Şubat askeri darbesi Demirel’in dönekliği, Mesut Yılmaz’ın paçozluğu, en son bir şiir okuyan adamın hapse atılışı milletin canına tak etti. Onlara göre şiir okuyan adam bundan böyle köye muhtar bile olamazdı. Ama 2002 de yapılan seçimler 365 milletvekili çıkardı. Çok hopladılar, çok hazımsızlık yaşadılar. Hazımsızlığı giderecek çok reçeteleri denediler ama karınlarının şişi bir türlü inmedi. Mide kramplarına girdiler.
Bu gün bu sancılar yaşanıyorsa hep o gazın fazla olmasından. Tayyip ne diyor: ‘’Ben gücümü milletten alıyorum, ondan başka güçte tanımıyorum’’ diyor. Gücünü milletinden alan ve milletinin gücünün üstünde güç tanımadıklarını ispatlayan bugünkü iktidarla kazanılan bu devlet yapısını daha güçlü günlere eriştirmemiz için ve Türkiye’nin darbe mekanizmasını tarihin çöplüğüne atmamız için, hep birlikte referanduma gideceğiz.
Biz bu vesayetçiler yüzünden çok bedeller ödedik, ödüyoruz. Darbeler bitti demeyin hürriyetin manşetini okuyun yeter.(Karargâh rahatsız başlığı).Bu başlık vesayetin devam ettiği anlamına gelmiyor mu? Yeni kapıda (‘’Yeni Kapı Ruhu’’) gösterdikleri tavır belki iyimser bir hava oluşturdu. Bir sempati dalgası oluştursa da bu başlık, hala aynı yerde durduklarına işaret ediyor. O gecenin bilinmeyenleri çok fazla. Kim neyi, ne kadar biliyordu. Kim hangi şartlarda ne tür pozisyonlar aldı, bunu zaman gösterecek. “Karargâh Rahatsız" başlığı, Türkiye kamuoyunun ezici bir çoğunluğunda çok ciddi rahatsızlık oluşturdu. Korkuya değil, öfkeye neden oldu. Tanklara meydan okuyan, kurşuna karşı yürüyen bir nesil var. Kimse yanlış bir hesaba girmesin, kimse bu tür beklentilere girmesin, hayaller kurmasın.
15 Temmuz kalkışmasında ülkemiz, ABD’deki Gülen ve terör örgütünün kanlı darbe, iç savaş girişimine tanık olmuştur. Başarsalar, Türkiye’nin işgali için ortam hazırlanacaktı. Bir istiklal harbi daha yaşadık. Kendi göbek bağımızı kendimiz kestik. Hürriyet gazetesinin darbe çığırtkanlığı nihayet halktan ve yetkililerden tepki aldı. En azından yönetmenleri görevden alındı. Yazıyı yazan bayan savcılığa çağırıldı. Bu iş burada kalmamalı. İçeride bu vesayetçilerle uğraşırken Kuzey Suriye’de ve kuzey Irak’ta ihmal edilmemeli Münbiç mutlaka halledilmeli. PYD izale edilmeli. Eğer PYD, DAEŞ ile mücadelede bir taraf alır ve ABD nin yanında Rakka’ya girerse telafisi olmayan durumlar ortaya çıkabilir. Rakka operasyonunda Türkiye PYD’ ye açık kapı bırakmamalı. YPG’nin geleceği ne olacakmış. ABD’ deki kaygıya bakın hele: Canları cehenneme olsun. Ne olacak tarihten ve haritadan silinecek. İmha olacak tabiki.“Bir terör örgütünün geleceği ne olacaksa o olacak!”
ABD El-Bab’ ta başarılı olan Türkiye’yi gözden çıkaramıyor. Çıkaramadığı gibi YPG konusunda ikna turları düzenliyor. Yok, öyle yağma Müslüman bir delikten bir kere ısırılır. Bu millet kararlı. Milletin kararlığından güç alan iktidarda kararlı. ABD kendi elini kolunu YPG ile kendisi bağlıyor. Dört çapulcu, terk et onları, bu işi bizim ordumuz başarır. Hiç olmazsa sen de rahat et dünyada rahat etsin.
Bütün bunlarla birlikte vesayetten, terörden, arka plandaki kuklacılardan en can alıcısı da ülkemizi bölünmekten kurtarmak için 16 Nisanda %61.1 ile evetleyelim. Nasılda mosmor oluyorlar. ‘’Hele bakın o zaman ONLARA.’’28.02.2017
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.