4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
661
Okunma
Leyla’yı Mecnun’un gözüyle görebilmek gerek!
Klasik hikayedir.
Dönemin Bağdat Valisi,Mecnun’u( Kays) gerçekten mecnun edip,çöllere salan Leyla’yı merak eder.
-Kimdir bu kız,necidir,nasıldır diye.
Ve adamlarına emir verip,makamına getirmelerini ister.
Bulunur,makama da gelir.
Bir de bakar ki vali,kara kuru ve çirkince bir kız.Dayanamaz,konuşmaya başlar:
-Kızım ben sende Mecnun’u mecnun edip,çöllere salacak bir güzellik göremedim.Hayırdır der.
Leyla da dile gelir ve valiye(Bazı kaynaklarda hükümdar /padişah olarak da geçer.):
-Efendim,siz beni bir de Mecnun’un gözüyle görebilseydiniz!
Bu küçücük diyalogu çok önemserim.
Küçük ama derin bir anlamı var.
Hani bazen de “aşkın gözü kördür” deriz ya…Ama buna da Goethe itiraz eder:
-Aşkın gözü kördür derler.Yalan!Seven,sevdiğinde başkalarının gördüğünün en az iki katının görür.
Ben de hayatım boyunca “bakmanın” yetmediğini,tersine “görmenin” esas olduğunu anlatmaya /paylaşmaya çalıştım.
Bu bağlamda,”Köre göre ne ama görene!” atasözü en favorim oldu.
Ve arkasından da Kutadgu Bilig’de geçen şu satırlar :
-Aklın süsü dildir,
Dilin süsü ise sözdür.
İnsanın süsü yüzdür,
Yüzün süsü ise gözdür.
Nihayetinde yazar Margaret Hungerford’un şu sözü de:
-Güzellik,görenin gözündedir!