EYLÜL
Ağustostan sonra ekimden önce takvimde yerini aldı. Baharın sonu, kışın başı sayıklamaların adresi oldu. En güzel şiirler ondan esinlenerek yazıldı. Aşkın gidişi, aşksızlığın gelişi, ayrılık vakitleri ona yakıştırıldı. Doğanın kendini sarartması, insanın kabuğuna çekilişine benzetildi. Bu koruyucu kalkan sayesinde kış, kış gibi geçerken, hüznün doruklarda gezinmesine onay verildi. Bazen melankoli duygulardan sorumlu tutuldu. Bazen de kız çocuklarına verilen en güzel isimlerden biri oldu.
Eylül… Hazan mevsiminin habercisi. Şapkayı önümüze koyup düşünme, sorgulama, eleştirme, yüzleşme, elde kalanları değerlendirme vakti.
Eylül… Hasat zamanı. İyisiyle, kötüsüyle ektiklerimizin biçildiği, biçilenlerin toplandığı, toplananların önce sahibine sonra da etrafındakilere ulaştığı mucizevî zincirler yumağı.
Gücünü insanın en yoğun duygularından alan eylül, aldığı gücü fazlasıyla geri ödemesini bilecek kadar da cömertliğin dergâhı. Yağmurlar sokağı, gözyaşları kalbi yıkarken, yakacak ve yiyecekler istif edilirken, insan da biriktirdiklerini yavaş yavaş tüketmeye hazır hale geldi.
Tüketmek bir eksikliğe değil, üretmeye hazırlık yapma adına kişiye fırsat verdi. İnsan ruhu bana göre en çok eylülde doğayla bütünleşti. Ondan ayrı ve bağımsız olamayacağını rüzgârın sertçe, serin ama üşütmeyen esiş şekliyle duyumsadı. Denizin dalgası kendini hatırlatırcasına kabarışını arttırdı. Hayvanların kışa hazırlığı doğanın dinginliğini bozup akışkanlığı hızlandırdı.
Tıpkı yaşam gibi… Hüzün ve sevinçlerin kardeşliğiyle işbirliğini anımsatmak, unutkan bilinçlere işaret oldu.
Hayatımdaki kırılma noktalarının çoğunu bu ayda yaşadım. Kendimle ve çevremle yaptığım, savaş ve barışların büyük bir kısmı bu ayın davet ettiği mevsime denk geldi. Bu denk gelişin sadece tesadüfle adlandırılamayacağını düşünüyorum. Çünkü hayatın sadece tesadüflerden ibaret olmadığına, daha anlamlı nedenleri ve sonuçları içinde barındırdığına inanıyorum. Bu sebeple ben bu ara biraz tedirgin çokça da merakla eylülün hoş gelişine hazırlanıyorum. Eylül’ü hüznün kıyısında yaşamak.
Eylül’ü sevincin arifesinde yaşamak.
Eylül’ü eylül gibi yaşamak.
Ben varım. Peki ya sen? Sen de onu yaşamaya var mısın?
Özden HORAN
2008-EDİRNE
YORUMLAR
Yazıyı okurken hakkaten keyif aldım doğrusu :) Hazan mevsimi demişsin hüzün demişsin ama...Hüzün bile bu kadar güzel anlatılıyorsa elbette güler yüzüm :)Senden büyük olsaydım derdim ki; Kızım...Sen yazmaya devam et çünkü aranızda yüzlerce kilometre olsada birileri yazılarını okuyor ve her okuduğu yazıdan sonra yüzünde enfes bir yemeği tatmış gibi bir ifade oluşuyor.Yani...Yazılarınla ruhum doyuyor...
Eylül... Eylül... Eylül...
Ahhh...
Her ne kadar hüzün yumağına boğsa da insanları, seviyorum ben Eylül ayını... Eylül ayını mı seviyorum yoksa hüzünlü olmayı mı bilemiyorum ama bildiğim bir gerçek var ki hüzün olmadan yaşayamam ben...
Hüzünlendim şimdi yine... Yine bir eylül akşamı ve yine hüzünler çevreliyor beni... Eylül'ü sevmeyenlere inat olsun diye mi yoksa alışılanları yıkmak adına mı bilmiyorum ama seviyorum işte bu günleri...
Çok fena yaptın beni be abla :) Kalemine sağlık...
Yorumlar için teşekkür ediyorum.
Eylül benim için eskileri geride bırakıp yeniliğe kapı aralama vakti. Şu ana kadar böyle oldu en azından. Ömrüm varsa bundan sonra neler olacağına bakacağım.
Yalnız bu sefer Eylül biraz naz ediyor. Bugün Edirne sıcaktan kavruldu.))
Elül'ün yeri bende ayrı. Diğer ayları da çok seviyorum.Nasıl sevilmez ki? Hepsi yıllarımı oluşturuyor.
Nedense içinde EYLÜL geçen herşeyi seviyorum...
Yaşama hakkı bahşedilmişse Yaradan tarafından elbet yaşayıp göreceğiz...
ve nedense Temmuz ve Ağustos'u gözardı ederiz...
Bize cehennemi bir an olsun hatırlatmaz gibi...
Ya da hatırlamak istemeyiz, işimize gelmez !
Ne olursa olsun, suç hep Eylül'ündür...
Yaprak dökümü mevsimi... insanların da yaprak yaprak döküldüğü mevsim...
Oysa Eylül, kavurucu bir sıcaklığın ardından gelen serinliktir.
İsmi kulağa güzel geliyor ya... bunun içindir herşeye konu oluşu...
SAYGILARLA
Önce..eylülün hiç avukatı yoktu diye düşündüm...okudukça ön yargım değişti.
haklısınız aslında barışmak gerek eylülle...
ama onca acıya onca değişikliğe rağmen nasıl?kinimiz yok hiç kimseye derken bize kin duyanların hırsı ne olacak...
evet...
kırılma noktalarımız bu ayda olmuştur.hasat yada ürün zamanı tamam ama işin ilahi yönüne bakınca biraz tereddüt etmiyormusunuz..demek sizde keşfetmişsiniz...mesele burada zaten...bu eylüller zinciri kırılmış gibi gelip gidiyor..
"Eylül’ü hüznün kıyısında yaşamak.
Eylül’ü sevincin arifesinde yaşamak.
Eylül’ü eylül gibi yaşamak.
Ben varım. Peki ya sen? Sen de onu yaşamaya var mısın? "
buraya kadar çok hüzünlü ve korkularla okudunm bu yazıyı Soloyin teyze)))sonrasında bunun bireysel bir yazı olduğuna birine bir sesleniş olduğuna hüğkmettim...yanıldım mı...
o ürkek,tedirginlik dolu yüreklerin biraz kuşça çırpınışı,kendini analata bilme çabası birde eylüllerin uğursuzluğu...
herşey yüreğinin güzelliğince olsun iyi yürekli arkadaşım...
bütün güzel eylüller seninle olsun.
sevgi ile saygı ile dost...
Bendeki Eylüller
Yazınızı okuyunca kendi eylüllerim dirildi. Çocukluğumun eylülleri bolluk, bereket idi, benim için.
Gençliğimin eylülü Mehmet Rauf'un Eylül'ü ile boyut değiştirdi derken 12 Eylül m kış mevsimini yaşadık.
Bendeki eylüller nedenden çok sonuç olmuştur, sürüp giden neden - sonuç ilişkisi gibi.
Sayın soloyin, sizin Eylül'ünüz daha zengin, daha ayrıntılı. daha dolu bir eylül. Eylüllerinizin iyi geçmesi dileği ile, sizi okumak iyi bir uğraş, Kutlarım, saygılar.
TUYSAL tarafından 9/9/2008 1:28:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eylül
Karanlık uzak yol
Kanlı geçen geceler sonrası
Affedilmez korkular...
Layıkıyla yaşanır mı sensizlik?
Hüzün bulutlar
Hüzün dalga
Eylüldür gözlerin adı
Eylüldür kapılıp giden tutku
Zaman umarsızca,
Sessiz sessiz bakar bahçelere
Anılır dudakların,
Anılır gözler.
Sararan
Umut...
Hazan...
Eylül...
DİYESİM GELDİ.....
Yaşamak zorunda olduğumuz Eylül'ü..
Kutlarım yazarı.