- 749 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
TARİH TEKERRÜRDEN Mİ İBARETTİR SİZCE DE?
Ünlü tarihçiler tarihte yazılanlara çok fazla itibar edip güvenilmemesi gerektiğini söylerken. İlahiyatçılar birbirlerinin kanını içecek kadar birbirlerine düşmüş ve dinden imandan çıkmışken.
Ve ünlü düşünür “Bilmediklerimi ayaklarımın altına koysam başım göğe değerdi “ sözleriyle gerçeğe son noktayı koymuşken...
Ben, iddiasız sade aklım ve oldukça sınırlı bilgime karşılık ilkokul çağlarımdan beri toprağıma suyuma ağacımdan çiçeğime denizimden bütün hayvanlara duyduğum kocaman sevgiyle doldurdum yüreğimi. Kocaman kocaman insanların nasıl hep çocuklar gibi sevimli güzel ve mutlu kalabilecekleri sorusunu ezberlettim aklıma çarpım tablosu yerine. Ve geçen uzun süreçte Yaradan’nın bana bahşettiği özgür ve cesur kişiliğimle inandığım doğruları, evrensel değerleri ve insani sağlam idealleri savundum yüreklice ve sürekli.
Gönlümde ve aklımda derin izler bırakan o gerçek yurtsever idealist yüce dev çınarların muhteşem gölgelerinde aradım mutluluğu vatan ve insan sevgisini sevgilerin azalıp kirlendiğini gördükçe.
“Türk’e Türk’ten başka dost yok!”sözüne alternatif olarak da “Düşmanı biraz da içeride aramak gerekmez mi? Sorusunu sordum aklıma.
Her kesimden hemen herkesin ayak üstü ya da yemekli –içkili masalarda ‘vatanı kurtarma’ sohbetlerinin sonunda “Biz ne zaman adam oluruz?” Sorusuna ben de durmaksızın “Adam olamayacağımızı anladığımız zaman!” demişimdir yine bu güne değin.
Yalan mı?
Adamlığı /insanlığı yurt sevgisini bakıp görebilmeyi ve sezgiyi öğrenmiş olsaydık eğer, bu soru taa bu günlere kadar sorulmaya devam eder ve ortalık böylesine bir mezbeleliğe dönermiydi hiç?
Zamanın bu akıl almaz bilgi ve teknoloji bombardımanında yediden yetmişe herkes bir alim bir bilgin artık günümüzde.
Üniversiteyi bitirmeyenler “Ananı da al git!” diye ülkeden kovuluyorlar hatta !
Yedi yaşındaki bir çocuk bile bir ülkeyi yönetebilecek kadar bilge bir yetişkin gibi görünüyor gözüme benim.
Peki bütün bunlar yeterli olacak mı bu çocukların MUTLU olmalarına?
Gözlerini çıkar hırsı bürümüş. Cahil şaşkın ve kula kulluk etmeyi kendilerine emir bilmiş
bunca yığınların vatanı ateşe atmalarını önlemeye?
Bu toplum çöken ahlakını yitirilen onca eşsiz değerleri ve korkunç boyutlara ulaşan bu enkaza yığınını kaldırmaya yetecek mi edindikleri onca bilgiler sahip oldukları diplomalar?
Hayır! Çöken akçamın dar saatinde Dönülmez akşamın ufkundayız/Vakit çok geç! Dese de benim bu yaralı bereli biçare kalbim.
Tarihten bir yaprağa bir göz atarsınız belki yine de.
Adolf HİTLER önce kendine bağlı SS subaylarına Alman Polisi üniformalarından giydirdi ve kendi millet meclisinin bombalanması talimatını verdi...
🔴 Sonra Alman halkına bunu yapanlardan intikam alacağını söyleyerek , kendine muhalif kim varsa kumpaslarla ya hapse gönderdi ya da idam ettirdi...
🔴
Düzenlediği operasyonlar ile kendine biat etmeyen herkesi temizledi...
🔴 Her propaganda mitinginde ise şu cümlenin söylenmesini emretti ’ADOLF HİTLER tanrının gönderdiği bir kurtarıcıdır ve tanrı Alman halkının yanındadır !’
🔴
Sonrasında yapılan ilk seçimde ise halkın %74 oyunu alarak Führer, yani lider ilan edildi...
🔴
Tüm yetki tek bir kişide toplandı. İlk icraatı azınlıkta olan cumhuriyetçi ve sosyalist bölgeleri ülkeden tecrit ederek her türlü hizmetten muaf tutmak oldu.
🔴
Ülkedeki bütün gazete, dergi ve basın yayın organlarını elinin altına aldı. Öyle ki 2. Dünya savaşında Ruslar Berlin kapılarına dayandığında Alman halkı hala savaşı kazanmak üzere olduklarını sanıyordu...
🔴
Ve yenilirken dahi mitinglerinde milyonlarca insan toplanarak ona biat ettiklerini gösteriyordu...
🔴
Önceden Alman halkının ’tanrının elçisi, büyük lider, büyük başkan, büyük kurtarıcı’ gibi sloganlarla yere göğe sığdıramadığı ADOLF HİTLER’in intiharından bir ay sonra tüm gerçekler gün yüzüne çıkmaya başladı...
🔴
O aslında sadece çevresindeki silahlı koruma ordusuna güvenen, söylediği her şeyin yalan olduğu, korkak basit bir ruh hastasından başka bir şey değildi...
🔴
Alman halkı bunu çok geç anladı, herkes ona tapıyordu ama gün geldi hiç kimse ben oyumu ona verdim diyemedi...
🔴 Savaştan sonra tekrar bir meclis kuruldu, laik bir cumhuriyet sistemine geçiş yapılarak egemenlik artık tek bir kişinin değil kayıtsız şartsız milletin oldu!
🔴
İşte tarih her zaman tekerrürden ibarettir!
Bu sebepten ders alınması gerekir...
Egemenlik tek bir kişinin değil milletin olmalıdır!
YORUMLAR
Hitler örneği güzel ve anlamlı bir örnek olmuş ama konuyla ilgili tek örnek değil. Başka örnekler de var. O örneklere geçmeden önce hemen bir noktanın altını çizeyim: 27 Şubat 1933 Tarihinde Alman Meclisi Reichstag bombalanmadı. Yakıldı....
Her neyse...Diğer örnekler demiştim. Dışımızda da pek çok örnekler olmakla beraber ben doğrudan doğruya kendi ülkemizdeki örneklerden bahsedeyim:
Mesela 1940 lı yıllarda bazı devlet kurumlarında çıkan yangınlar, Milli Şef rejimine karşı oluşan ‘Sol muhalefet’i sindirmek için kullanıldı. Kundaklamalardan “komünistler” suçlandı. O yıllarda böyle bir yazı yazmış olsaydınız sadece adınızın Devrim olması bile ( Gerçek adınız mı bilmiyorum ama rumuz olsa bile..) çoktan hapse atılmanıza yeter de artardı bile. Sistem: Parlamenter sistem...
Sonra 1960 İhtilali öncesi. Gazetelerde manşet haberler '' Menderes, Üniversite öğrencilerini Et Balık Kurumu Kombinalarında kıyma makinesinden geçirdi'' ( Bunu bir yazımda gazetenin resmini de koyarak yazmıştım ) Sonrasında 27 Mayıs 1960 İhtilali...Bir ülke düşünün ki o ülkede yapılan bir askeri darbe tam 23 sene '' Hürriyet ve anayasa Bayramı olarak kutlansın. Sistem: Yine Parlamenter Sistem... Cumhuriyetçi, Milli, Halkçı, Devrimci, Devletçi ve Laik olan Parlamenter sistem.
12 Mart 1971’de Demirel hükümetini düşüren ‘askeri muhtıra’ öncesinde de provokasyonlar oldu. ”Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım” kitabında içtenlikle itiraflarda bulunan Hasan Cemal, “Bir tek amacımız vardı: Askeri kışkırtmak. Darbe süreci bu kışkırtma ve provokasyonlar sayesinde hazırlanacaktı” der. Buna göre devrime giden yolu açmak için şiddet şarttı. Hasan Cemal, kitabında Türkiye’nin içini karıştırmak için küçük bir çekirdeğin düzenlediği bir bombalı kışkırtma planını da anlatır. Bu plana göre aynı gün iki bomba patlayacaktı; biri, orduevi önünde patlayacak, diğeri polisin üstüne fırlatılacaktı. İlk gümbürtü devrimci gençler orduevine doğru yürüdüğünde kopacaktı. Bomba sesiyle ortalık ana-baba gününe döndüğünde ‘Ordu, gençlik el ele’ sloganları haykırılacaktı.... Sistem yine parlamenter sistem.
1980 İhtilali daha sonra '' Darbe yapmak için şartların olgunlaşmasını bekledik''
Şimdi buraya çok dikkat etmenizi rica ediyorum.
1960 İhtilalinden sonra 1961 de bir başbakan, iki bakan idam edildiği halde. yani millete çok feci bir gözdağı verildiği halde 1961 anayasası oylamasında evet %65, Hayır %35 tir. Buna karşın 1980 İhtilalinin anayasası olan 1982 anayasasında evet %92, Hayır %8 dir ve sistem yine Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devrimci, devletçi, laik, parlamenter sistemdir.
Sonra?
Sonra 28 Şubat 1997 İhtilali
Sonra 17 Mayıs 2006 Danıştay Saldırısı
Sonra 27 Nisan 2007 Muhtırası
Sonra 2013 yılında gezi olayları.
Sonra 2015 de 31 mart olayı ( II. Abdülhamit Dönemindeki 31 mart Olayı değil tabii ki)
Arada Ergenekon ve Balyoz kumpasları
Ve nihayet 15 Temmuz...
Tarih ne kadar çok tekerrür etmiş değil mi? Tarih bunca tekerrür ederken sistem hep cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devrimci, devletçi ve laik olan parlamenter sistem..
Yani arkadaşım şunu demeye çalışıyorum: mesele sistemin adı değil. O sistemin nasıl yürütüldüğü.
Siz verdiğim bunca örneğe rağmen hâla bu ülkede bu güne kadar egemenliğin millette olduğunu, parlamenter sistem yerine başkanlık sistemi gelirse millet egemenliğinin sona ereceğini söylerseniz artık diyecek hiç bir şeyim kalmaz.
Ha yanlış anlaşılmasın. Başkanlık sistemini asla savunmuyorum.
Diyorum ki sistemin adı değil önemli olan. Nasıl yürütüldüğüdür.
Aslında daha sayfalar dolusu yazabilirim ama zaten yeterince uzun oldu.
Selam ve saygılar.
DEVRİM DENİZERİ
İsmime gelince hayatım boyu hiçbir yerde Rumuz kullanmamışken yıllar önce bu defterde kendi şiirimin altına SHAKESPEARE’İN çok sevdiğim 66. Sonesini eklemiştim.O sıralar bilgisayarım arızalı.Yazdıklarım kaydedilmiş gibi görünüp kaydedilmemiş oluyor oysa. Sonenin altına yazdığım
SHAKESPEARE de bu azizliğe uğruyor dolayısı ile. Sayfaya bakmadığım için bu durumdan haberdar değilim.
Ardından bana “bu şiir sizin mi “diye bir mesaj geliyor. Soranın kim olduğunu ve hangi şiirden söz edildiğini bilmeden işte kendime akıl fukarası dememin nedenlerinden biri daha demeden evet! diyorum.
Hemen ardından “çalıntı şiir” suçlamasıyla bazı yetkilerim elimden alınıyor. Ben ki yere düşen cüzdanımı almaya utanan hiçbir çalışmamın altına ismimi yazmayan kapımdan içeri beyaz bir yalan dahi girmeyen biri olarak dünyaları yıkıyor ağzıma geleni söylüyor ve dayanamayıp Devrim Denizeri ismini uygun buluyorum kendime.
Eskiden 0n binleri geçen okunma sayısı bu gün yüz civarında geziniyor ve çok üye benim aynı kişi olduğumu bilmiyor. Yani Tülin Öztunç.
1960 ihtilali duruşmalarını çocuk yaşta olmama karşın her akşam radyoda dinledim baba ve annemle birlikte. Bırakın Sol kulağını kaşıyanların çeşitli yakıştırmalarla ne işkencelerden geçtiğini gece yarısı evimize yapılan baskın sonrasında Aziz Nesin’nin Zübük kitabıyla birlikte erkek kardeşimle benim apar topar Kocaeli deki 6. Şubeye götürülüp gözaltına alınışımız bile var benim siyasi tarihimde!
Derken çeşitli siyasi çalkantılar idamlar İhtilaller akıl almaz işkenceler korkunç baskılar zalimlikler tek adam diktatörlüğü gözaltı ölümleri kayıplar vs ile süregelen bana göre uçurumun son adımına yaklaşan ülkenin kara yazgısının yasını tutmak bile gelmiyor içimden.
Bunun böyle olduğu devlet hükümet yetkililerin tavrı eylemleri ve ağızlarından çıkan dünyada bir eşi daha görülmemiş akıl ve ahlak dışı sözlerinden de belli olmuyor mu.
Ülkenin yarısından fazlası içeride zaten. Kalanların büyük çoğunluğu evet demek için seçilmiş kendi kulları zaten.
Dediğiniz paragrafı dikkatle okudum yorumun tamamında olduğu gibi.
Yani ”bu gün olsa yine yaparım!” diyen eli kanlı katil Evren’i canı gönülden onaylayan halktan cenazesini lanetlemeye bile bir kişi gitmedi.
Çok değerli hocam bu halk ne tarihin tekerrüründen ne çektiği dayanılmaz acı göz yaşı ve neden savaştıklarını bile bilmeyen yüzlerce vatan evladının yitip gitmesinden asla ders almaz!
En zor yazı türü bir insanın kendisini yaşadıklarını düşüncelerini ne pahasına olursa olsun dürüstlükle açık yüreklilikle ve büyük bir cesaretle kaleme alabilmesidir.
İşte ben bunu en alasını yaptım bu güne değin bu yüzdendir kendime duyduğum saygı ve hayranlık.
Kısacası çok değerli öğretmenim ben ülkenin nerelerden geçip hangi noktaya geldiğine bakarım Ve tolumun akıl ve ruh sağlığının yerinde olmadığına…
Ne iyi etmişsiniz sayfama uğramakla. Varolun.
Yazdıklarınız başlı başına ibret ve ders alınması gereken tarihi siyasi ve toplumsal gerçekler.
Aklınıza kaleminize ömrünüze bereket.
Kim demiş siyaset veya siyasi fikir beyan etmek, insani ilişkileri zedeler diye!’’ Siyasi bir yazı bu düzeyde kaleme alınırsa hem eğitici hemde insani ilişkileri güçlendirici olur. Gönülden tebrik ederim objektif bakan yazınızı.
Bu ülkede, herkesin o veya, bu ölçüde bir siyasi düşüncesi vardır. Fikir ayrılıkları toplumsal bazda çok sağlıklı ve bir o kadarda gerekli bir olgudur. Bu hem demokrasinin güçlenmesi için hem de ülkenin bekası için şarttır. Kaldı ki, ülkenin siyasi işleyişine dinamizm katar. Örneğini verdiğiniz Adolf Hitler’in liderlik süreci tek adam yapısının kaçınılmaz sonucudur. Kaldı ki tek adamlıkta yaşanacaklar fühlerin yaptıklarıyla sınırlı kalmayıp, daha nelerin olabileceğini tahmin etmek çokta zor değil. Bu nedenle insanımız mutlaka meclisinin iradesini canı gibi korumalıdır. (kendi adıma söylüyorum) Koruyacağından da hiç şüphem yok.
Yeter ki bu aziz millete güvenelim. Velev ki, bu millet tek adam sistemini tercih etsin. Böyle bir durumda suçlu olan bu millet değil, insanlarımızı böyle bir tercihe yönlendiren geçmişten, günümüze gelmiş geçmiş tüm siyasi partiler ve basiretsiz siyasetçilerdir bunun suçlusu ve sorumlusu. Kaldı ki, halen halka ( güçlendirilmiş bir parlamenter sistem modeli bile sunamıyorlar) Yani başka bir ifadeyle ve aynen sizin yazınızda geçtiği gibi ayak üstü veya yemekli-içkili ortamlarda ‘’Biz ne zaman adam oluruz’’ deyip, ya da ne olacak bu ülkenin hali söylemlerinden öteye geçemeyen, sonrada onuncu yıl marşını söyleyip yan gelip yatan zihniyetin ürünü olacak bu tek adamlık sistemi. Çok ta haksızlık etmeyeyim onlar da çaba gösteriyorlar tabi, yani onuncu yıl marşından İzmir marşına geçtiler...:)
Söyleyecek çok şey var ama neyse...
Kaleminize ve emeğinize sağlık.Devrim hocam.
Saygı ve sevgilerimle.
DEVRİM DENİZERİ
Siyasetten konuşmak veya fikir beyan etmek ki zıt görüşlerde olsanız bile ilişkileri zedelemez aksine kişilerin kalitesini çıkarır ortaya ancak..Söylemek istediğim tam da buydu. Ömrünüze bereket.
Bırakalım uzağa gitmeyi defterde bile pek çok üyenin "burası edebiyat alanı. Siyaset meydanı değil'" dediklerini duyar gibiyim. Çakallar yurdun kutsal ve vazgeçilmez alanlarına inmişlerse eğer edebiyat adına yazılıp çizilenler 'edebiyat yapmaktan' öte hiç bir değer ve anlam taşımaz.
Asi takdirde ne kalem oynatacak bir alan ne de bir cesaret bulabilirsiniz!
Bana gelince..Kendim için yazar kendim okurum yine Ve kendime olurum hayran!
Evet yazı baştan sona söylenmesi gerekenleri çok ince mesajlarla vermiş. Ve diğer yüzlerce yazım var bu konulara değindiğim.
Ancak bu milletin büyük bölümünün ne mal olduğu ülkenin geldiği noktadan belli olmuyor mu?
Bu güne kadar gelen gidenler ülkeyü el birliği ile mezbeleliğe çevirdiler. Bunlar da öyle görülmemiş bir tüy diktiler ki üstüne bu toplumun yardımıyla..
Son bir şey söyleyeyim. Memlekette en büyük terör: hain alçak ve olup bitenin farkında olamayan tehlikeli insan terörüdür aslında.
Bu değerli yorumunuzu yüreğime basıp aklıma yerleştiriyorum.
Selam ve sevgiler gönderiyorum bu nefis insan sayın Serhat BİNGÖL dostuma..
Ders almazlarsa halklar tarihten,tarih tekerrür edecek.Bilgilendirici bir yazı.Saygılar.
DEVRİM DENİZERİ
Teşekkürlerimle birlikte yolluyorum içten selamlarımı..
Sevgili Devrim kıssadan hisse, müthiş bir örnek teşkil ediyor yazınız..
Tabikii bu yazıyı anlamak için bazı insanların muhakeme yeteneğinin olması gerekir ki maalesef sürü psikolojisiyle yaşayanların bunu anlaması beklenemez.
Yazınıza tümüyle katılıyorum.
Evet, "EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR"
Sevgilerimle
Dilek USTA tarafından 2/27/2017 11:02:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
DEVRİM DENİZERİ
Devrimci onurlu bir selamıyla selamlıyor alnınızdan öpüyorum sizi...