- 1183 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
SAVAŞI ERKEKLER ÇIKARIR, ACISINI KADINLAR ÇEKER --' RAHATLATAN KADINLAR YA DA COMFORT WOMEN ' 2. BÖLÜM
II. Dünya Savaşı yıllarında savaşa dahil olan tüm ülkelerde kadınlara tecavüz had safhaya ulaşmıştı. Mesela Doğuda Japonlar yaklaşık 200.000 kadına tecavüz etmişlerdi.
Evet... 1932-1945 yılları arasında Japonlar, Malezya, Timor, Macau, Filipinler, Endonezya, Tayvan, Çin ve Kore gibi ülkelerden topladıkları kadınları ve kızları kendi dillerinde ’Jungun İanfu= Umumi Tuvalet ’ dedikleri merkezlerde topluyorlar ve onlara sürekli tecavüz ediyorlardı. Kadınların görevi kahraman (!) Japon askerlerini rahatlatmaktı.
Bu kadınlardan pek çoğu hayatını kaybetti. Hâla hayatta olanlar ise bu gün bile tam anlamıyla bir ruh hastası olarak yaşamakta ve o günlerin işkenceleri geceleri rüyalerına girmektedir.
İşin daha trajik olan tarafı ise 1937 yılında kurulan Uzakdoğu Uluslararası askeri mahkemesinde ( Diğer adıyla Tokyo Mahkemesi) Japon İmparatoru Hirohito ve Prens Asaka dışında tüm üst düzey yöneticilerin yargılanmış olmasına ve toplamda 6 idam, 16 ömür boyu hapis ve üç de diğer cezalar verilmiş olmasına rağmen tecavüz sebebiyle ceza alan sadece bir kişi olmuştur: 14. Ordu Kumandanı General Yamashita,
Yani on bir değişik ülkenin hakim ve savcısının nezaretindeki bir mahkeme bile tecavüzü henüz daha bir insanlık suçu olarak görmüyor ya da Japonların 1998 yılında dediği gibi ’Savaş zamanında bütün kadınlar acı çekti’ Diye geçiştiriyordu. Kadınlara yapılan tecavüz ise tecavüz cezası değil ailenin şeref ve haysiyetini korumama cezası olarak veriliyordu ki bu bile çok az verilen bir cezaydı.
Japonya’da bunlar yaşanırken Batıda en büyük acıyı Polonyalı kadınlar yaşadı. Çünkü Polonya 1939 da Almanlar tarafından işgal edilince Polonyalı kadınlar öncelikle Alman askerlerinin tecavüzüne uğradılar. Daha sonra Rus Kızılordusu Almanlardan kurtardı Polonyalı kadınları. Kurtardıkları kadınlara kendileri tecavüz etmeye başladılar taa ki 1949 yılına kadar.
Almanların yaptıkları tecavüzler çok konuşuldusuysa da Rusların tecavüzleri ancak 1991 de Soyvet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği parçalandıktan sonra konuşulmaya başlandı.
Almanya nasıl ki , Polonya, Fransa, İskandinavya, Balkanlar, Rusya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan topladıkları kadınları bazı kamplarda toplayıp bunların bazılarını askerlerinin ihtiyaçları için diyar diyar gezdirip sistematik bir şekilde tecaüz ettiyse( Bu kadınların sayısının 50 bine yaklaştığı sanılıyor.) 1944-1945 yıllarından sonra Almanyayı işgal eden başta Kızıl Ordu olmak üzere diğer müttefik devletlarin askerleri de Alman kadınlarına ve Nazi yanlısı olarak gördükleri kadınlara aynı tecavüzleri yapmaktan geri durmadılar.
1950-1953 arasındaki Kore Savaşı’nda, 1950-1962 arasında Cezayir Savaşı’nda, 1945-1973 arasında Vietnam Savaşı’nda 1971’de Bengladeş’in Pakistan’dan ayrılması sırasında, 1975’te Endenozya Doğu Timor’u işgal ettiğinde, 1980-1992 arasında Peru’daki iç savaş sırasında, 1990’da Kuveyt’in Irak tarafından işgali sırasında, 1991-2002 arasında Sierra Leone’de savaş yöntemi olarak tecavüze başvuruldu.
1990’lı yıllarda kanlı bir iç savaşın sürdüğü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde kadınların yüzde 30’u, erkeklerin yüzde 22’si tecavüze uğramıştı. üstelik Kongo, homoseksüelliğin suç olduğu 38 Afrika ülkesinden biriydi. Belki de erkekler tecavüze uğradığını açıklamaktan kadınlardan daha fazla rahatsız oldukları için rakamlar düşük görünüyordu. Sonuç olarak bir toplumun kadınıyla erkeğiyle yüzde 25’inin tecavüz kurbanı olması korkunç bir durum. Tecavüz edenler ise, düşman askerler ya da siviller değildi sadece. Bazen müttefik güçler hatta silah arkadaşları bile tecavüz ediyordu. Bugün Kongo’da 200 bini aşkın tecavüz kurbanı yaşıyor.
1992-1995 arasındaki Bosna Savaşı sırasında 16 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 250 bin kişi öldü, öldürüldü, 20 ila 60 bin arasındaki kadın ve genç erkek, cinsel şiddete ve sistematik tecavüzlere maruz bırakıldı. Tecavüzcülerin neredeyse tamamı Sırp erkekleriydi. Tecavüze uğrayanların ezici bir çoğunluğu Bosnalı Müslüman kadınlardı. Az sayıda Hırvat kadın da tecavüz kurbanıydı.
Bosna’da kadınlar, işgalin gerçekleştiği anda tecavüze uğramaya başlıyor, ardından tutuklu bulundukları yerlerde tecavüze uğruyor, nihayet sırf bu amaçla kurulmuş kamplarda veya oluşturulmuş evlerde (Foca, Karaman, Keraterm, Luka, Omarska, Suscaronica, Trnopolje, Uzamnica, Vilina kampları ve evlerinde) haftalarca, aylarca, bazen yıllarca süren toplu, sistematik tecavüzle ölümün eşiğine getiriliyordu. Bir de, halka açık alanlarda, özellikle tanıklar (yabancılar, aile bireyleri, diğer tecavüzcü namzetleri) önünde gerçekleştirilen tecavüzler vardı. Bazı olaylarda tecavüzler videoya alınıyor ve pornografi piyasasına sunuluyordu.
Sırp vahşetini diğer tecavüz vahşetlerinden ayıran özellik ise , Sırp çetecilerin (Çetnikler) Boşnak ve Hırvat kadınlara tecavüz ederken onları Sırp spermleriyle hamile bırakmayı hedeflemiş olmalarıydı. Müslüman bir Bosnalı kadına ya da Hırvat kadına bir Sırp bebek doğurtmak gibi en alçaltıcı ve aşağılayıcı tavır içindeydiler.
1998 yılında Roma Ceza Mahkemeleri Sözleşmesi ile ‘tecavüz’ ‘fuhuşa zorlama’, ‘zorla hamile bırakma’, ‘zorla kısırlaştırma’ eylemleri de ‘insanlığa karşı suç’ olarak tanımlandı. Bu yeni norma göre 2001 yılında 3 Bosnalı Sırp askeri Foca şehrindeki sistematik ve yaygın tecavüz, işkence ve seks kölesi çalıştırmaktan mahkum edildi.
Yani?
Yani Bosna’da onbinlerce Boşnak kadına tecavüz eden sadece üç Sırp askeriymiş (!)
1994 yılında Ruanda’da iktidarı elinde tutan Hutular, 1 milyona yakın Tutsi’yi palalarla keserek soykırıma uğrattı. Bu soykırım sırasında tecavüze uğrayan kadın sayısının 500 bine ulaştığı sanılıyor. Hutu erkekleri, sadece Tutsi kadınlarına değil, Tutsilerle evlenmiş Hutu kadınlarını ya da Tutsilere siyasi açıdan yakın Hutu kadınlarına da tecavüz ettiler. Kurbanlarının cinsel organlarını kestiler, seks kölesi olarak çalıştırdılar, işkence ettiler, öldürdüler. Bu kadınlardan 3-4 bini tecavüzcülerinden çoğuk sahibi oldu. Hastalık kaptı, bedensel ve ruhsal olarak sakatlandı. Kimi komşu ülkelere götürüldü ve yıllarca köle olarak istihdam edildi.
2003 Yılında Irak’a Kurtarıcı olarak girmiş olan ABD askerleri Irak’ta kadınlara tecavüz edip binlercesini hamile bırakmakla yetinmediler. Erkekleri de toplayıp Ebu Gureyb hapishanesinde erkeklere de tecavüz ettiler. Yapttıkları tecavüzler o kadar normal bir şeydi ki(!) bu görüntüleri videoya kaydedip dünya kamuoyu ile paylaşmakta hiç bir sakınca görmediler.
UNICEF yetkililerine göre 2008’den beri Afrika’da (özellikle Sudan, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde) çocuk ve kadınlara yönelik yaygın ve sistematik tecavüzler devam ediyor. Ancak bu sorunlu bölgelerde görev yapan BM görevlilerinin de tecavüz olaylarına karıştığı biliniyor. Örneğin BM güçlerine bağlı bazı unsurların 1993’te Bosna Savaşı sırasında Saraybosna’da Sırplar tarafından oluşturulan seks kamplarının düzenli ziyaretiçileri olduğu saptanmıştı. 2004 yılında Kongo’da Uluslararası Barış Gücü’ne bağlı askerler 68 tecavüz olayına karışmışlardı. Yani tecavüz sadece işgalcilerden ya da saldırganlardan değil aynı zamanda kurtarıcılardan(!) da geliyor.
Yakın zamanlarda Doğu Türkistan’da Çinlilerin Uygurlara yaptıkları tecavüzler, Mynamarda yaşanan tecavüzler...Hangi birini sayarsın ki.
Suriye’li kadınlar, kendilerini ve çocuklarını bu tecavüzlerden kurtarmak için ülkelerini terk ediyor, bizler ise ’ Ülkende kal. Bırak tecavüz etsinler. Hiç bir silahın olmasa da ülken için savaş. Savaşmayı beceremiyorsan sevişmeyi de mi bilmiyorsun?’ Diyoruz onlara.
Yine yakın zamanlarda Boko Haram adlı terör örgütü 2000 civarında kadını/ kızı seks kölesi haline getirdi. Bu örgüt 14-15 Nisan 2014 de Nijerya’da 276 kız çocuğu okullarının yatakhanesinden kaçırıp seks kölesi yapmıştı.
Suriye’de ve Irak’ta IŞİD veya DEAŞ ( Bir türlü isim konamadı soysuz köpeklere ) denilen terör örgütü yerli ve yabancı militanlarının cinsel ihtiyacını karşılmak için Suriye, Tunus, Mısır ve Körfez emirliklerinden kadınlar getirtti. Eylemlerine meşruiyet kazandırmak için Suudi Şeyh Muhammed Orayfi’den bir fetva bile aldılar. Bu fetvaya göre 14 yaşından büyük, dul, boşanmış veya kocasının bu iş için rızasını almış olan kadınların cihatçı erkeklerin cinsel ihtiyaçlarını gidermeleri kutsal bir görevdi. Bu görevi ifa edenlerin doğrudan cennete gideceği söyleniyordu. Dahası , Suriye’nin Kuseyr kentinde erkeklerle ilişkiye giren kadınların adlarını, hangi kadının kaç erkekle ilişki yaşadığını, en çok ilişki yaşayan kadına verilen ödüllerin kaydedildiği listeler ele geçirildi.Kendi iddialarına göre bu kadınlar böyle bir iğrençliğe gönüllü olarak talip oldular.
Bu arada işgal ettikleri bölgelerde, ‘kafir’ olarak nitelediği grupların kadınlarına yönelik sistematik tecavüzleri de devam ediyordu ki özellikle Ezidiler, Kürtler ve bilhassa Alevi kadınlar ve kızlar en önemli hedef durumundaydılar.
Kısaca özetleyecek olursak ilk insanın yaratılışından günümüze kadar var olan ve maalesef var olacak olan savaşın her zaman en ağır faturası kadınlara ödettirilmiştir. Oysa mitolojik bir savaş olan Truva Savaşları dışında benim bildiğim kadarıyla müsebbibi kadın olan savaş yoktur ya da çok azdır. Olsa bile neticede savaşı çıkaran yine de kadınlar değil erkeklerdir. Ama gelin görün ki savaşın en büyük acısını yaşayan hep kadınlar olmuştur.
21. Yüzyılda hâla savaş gibi bir bahaneyle kadınlara tecavüz edilmesi, tecavüz edenlerin ise neredeyse hiç bir ceza almaması bir insanlık suçudur. Buna dur demenin zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir.
NOT: Bu yazıda aşağıdaki Linklerde verilen kaynaklardan yararlanılmıştır:
1-www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/erkek_savas_ve_tecavuz_ayrilmaz_uclu-1213861
2- tr.wikipedia.org/wiki/Uzak_Do%C4%9Fu_Uluslararas%C4%B1_Asker%C3%AE_Ceza_Mahkemesi
3- tr.wikipedia.org/wiki/Ebu_Gureyb_Cezaevi_i%C5%9Fkenceleri
4-www.youtube.com/watch?v=8gcp-6XZlCM
5-www.milliyet.com.tr/2000-kadini-seks-kolesi-yaptilar/dunya/detay/2043832/default.htm
6-tr.wikipedia.org/wiki/Boxer_Ayaklanması
7-www.taa.gov.tr/.../orantililik-ilkesi-ve-uluslararasi-insancil-hukuk-bWFrYWxlfGYzO.
8-etarih.com/index.php?option=com_content&view=article&id...batak...12..
9- tr.wikipedia.org/wiki/Hugo_Grotius
10- e-dergi.marmara.edu.tr/maruhad/issue/download/5000001564/5000000565
RESİMLER:
1-2-3-4-5--Nazi Almanyasının yaptığı iğrençlikler. Bu resimler içinde 4. Resim maalesef bazı hainler tarafından 1937-1938 Dersim Olayları sırasında Türk askerlerinin Kürt kadınlara yaptıkları tecavüz diye servis edilmiş ve edilmektedir.
6- Almanların tecavüzüne uğrayan bir Fransız kadın ’Niçin kendine tecavüz ettirdin’ Cezasına uğratılıyor kendi vatandaşları tarafından saçları kesilerek.
7-8- Fransızların Cezayir’deki uygulamaları...Bu resimlerden 7. Resim yine bazıları tarafından Kurtuluş Savaşı öncesi Yunan askerinin Türk kadınlara tecavüzü diye servis edilmiştir.
9- Çinde yaşanan bir tecavüz ve öldürme olayı
10- Ebu Gureyb hapisanesinde erkek mahkumlara cinsel taciz
11- Boko Haram’ın seks köleleri.
12- Bengaldeş’in başkenti Dakka’da Pakistanlı bir askerin bir Bengaldeşli kadına tecavüzünü konu alan heykel
13- Bosna’da Sırpların tecavüzüne uğramış bir kadın
14- Sırpların tecavüzüne uğradıktan sonra utancından kendini asıp intihar eden bir başka Bosnalı kadın
15- Hocalı Katliamı... Rahmi ve karnı yarılarak öldürülen hamile bir kadın ve karnındaki bebeği.
YORUMLAR
Değerli hocam, küreselleşme insanlığı biçimsel anlamda tektipleştirirken, insanlığın bu nevi yönlerini törpülemede, terbiye etmede hiçbir rolü olmuyor gibi görünüyor...
Bu durum da küreselleşmeye yöneltilen eleştirilerin haklılığını ispatlıyor...
Dolayısıyla Müslümanlığın insanlığa ilettiği mesajın doğruluğu, gerçekçiliği ve yüceliği, insanlığın/insancalığın ontolojisi ile özdeşleşiyor demektir...
Tabii bu mesajın ekonomisi bağlamında ortaya çıkan çelişki de küreselleşmenin tahammülünü zorluyor...
Çelişkinin faturasını da Müslümanlığa/Müslümanlara ödetmeye çalışan küreselleşme, başta bizim ülkemizde en riyakar, en omurgasız biçimlerde ortaya çıkıp, güya kendi ürettiği bir takım insanca değerleri paravan yapıp, aynı anda aynı değerleri ayaklar altına alma pahasına operasyonlar tertiplemeye çalışıyor...
Gezi gibi mesela...
Zaten küreselleşmenin çelişkileri doğru anlaşılsa yeter...
İnsanlığın aklını, mantığını, muhakemesini, hafızasını ve vicdanını bu kadar küçümseyen bir anlayışın bu yazıda hatırlatılan alçaklıkları sergilemesi de onun doğasına uygun, onun için normal...
Selam ve saygılarımla.