- 671 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
''An'' da Gelen
Sıkışır bazen insan hayatta, en çok da kendi kalıplarında... Zincirler ağır gelir. Hani küçük bir adım, minik bir kanat çırpması yetecek ... İster belki ama öylece kalır odağında...
Belki de istediğini sanır da istemez aslında. Tuhaf bir acı bağımlılığı veya kopmak istememek geçmişinden. Yarım kalmış, yaşanamamış ya da sindirilememiş duygular, insanı kendi dünyasına bağlar. Ve aslında sıkıştığı dış dünyadan çok kendi benliğidir. Hani deriz ya bazen; ‘’ büyük resme bakıp görebilmek gerek’’ diye... Deriz de çoğu zaman unuturuz bunu... Dar pencerelerde, küçük dünyalarda sıkışmış ne çok hayat var. Ne çok acı, hayal kırıklığı ve öfke...
Bunların her biri bakla bakla örer zinciri ama farkına bile varamayız... Ta ki; nefessiz kalana, bize sunulan güzelliklerin bile tadına varamadığımız ana kadar... işte bu anda başarabilirsek o büyük resme bakıp da, olanı olamayanı ve nedenlerini görebilmeyi; ne zincir kalır ne bağ... Ne de anda olanın yavanlığı...
Yaradılışın bize sunduğu, algılayabilme, düşünüp değerlendirebilme, hissedebilme ve tümünü harmanlayarak; yaşayıp yaşatabilme gücüne kavuşuruz... Ki bu; Tanrısal bir güçtür... Tüm benliklerimizin farkındalığıdır aslında hayat bir anlamda... Her nefesin bir mucize olduğunu bilmek ve her nefeste boğulmak yerine var olabilmek, saf sevginin farkında olabilmek dirilmektir...
Özetle çoğumuz; bağların esareti ve yansımalarında sıkışıp, bize sunulanları yaşayamıyor ve hatta kaybediyoruz... Yitmeden önce, An da yaşayabilmek dileğiyle güzellikleri ve var olanı...
Ülkü UYSAL
25.05.2016