- 572 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DOKUZ
Vaktin çok geçtiğini düşünerek telaşla saatine baktı. Dokuza dokuz dakika vardı. Oturduğu masadan kalktı. Sigara içmek için barın dışındaki salona yürüdü. Giderken adımlarını saydı, dokuz adım. Cebinden çıkardığı sigarayı dudaklarına yerleştirdi. Yanmamış sigarasından bir kadını öperken alamadığı tadı aldı. Çakmağını ateşleyip sigarasını derin derin çekerek yanmasını sağladı. Ağzında biriken dumanı havaya savurduğunda dokuz rakamına benzer bir helezon oluştuğunu gördü.
Bakışları bara çıkan merdiven basamaklarına takıldı. Dokuz basamak, bir sahanlık ve dokuz basamak daha. “Neden sayıyorum ki karşıma çıkan her şeyi?” diye düşünürken, gözleri salonun duvarına yatay olarak monte edilmiş demir merdivene takıldı. Merdivende dokuz basamak saydı. Hafızası bunlarla yoğuruşken farkında olmadan ikinci sigarasını yaktı.
Dokuzuncu ayın dokuzu olan doğum günü birden bire aklına gelince, dokuz takıntısı yüzünden kendine hayıflandı. Koridora çıktığından beri içip söndürdüğü sigaraların izmaritlerine baktı ve gayri ihtiyari saydı, sekiz. İçmekte olduğunu da aynı yerde söndürüp izmaritleri dokuza tamamladı.
Masaya geri döndüğünde tekrar saatine baktı, dokuz. Dokuz dakikada dokuz sigara içmiş olmasına üzüldü. “Kendimi zehirliyorum.” diye geçirdi içinden. Yeni aldığı kitabın dokuzuncu sayfasından dokuzuncu satırı okuduğunu fark etti. Gözlerini kitaptan ayırıp tavana dikti. Tavanda tam dokuz tane loş ışık yayan abajur saydı. Gözleri tavandan masalara indiğinde mekânda kendisi dâhil dokuz kişi olduğunu gördü. Sinirleri iyice gerildi. Sarhoş olmaya başladığını hissettiğinde derin bir soluk alıp dokuz bira olmamasını dileyerek adisyona baktı, sekizdi.
Gözleri parmaklarına takıldı. Kaç parmağı olduğunu biliyordu elbette, saymadı. Cebinden evlilik yüzüğünü çıkardı. Yüzüğün içinde evlendikleri tarih yazılıydı, şu an içinde bulundukları ayın dokuzu. Yüzüğü parmağına takmak istediğinde, bir yıl önce yük boşalttığı kamyonetin üzerinden atlarken yüzüğünün kamyonet kasasının çengeline takıldığını ve parmağının koptuğunu anımsadı, yerine dikilemeyen parmağını. Dokuz parmağı kalmıştı. Kopan parmağının sancıdığını hissetti. Dokuzuncu birasını istedi.
Evlilik yıldönümü için eşinin beklediğini anımsadığında saat dokuzu dokuz geçiyordu. Hesabı ödedi ve çıktı. Dokuzla hesabı henüz bitmemişti oysa.
Mehmet Kuvvet