- 635 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
GUGUK KUŞU
GUGUK KUŞU ( TERA KEKU)
Üvey anne elinde kalmış biri kız diğeri erkek olan iki bahtsız kardeşin hikayesidir bu. Zazaca konuşulan yerlerde erkek kardeşe keko denilir. Keko deyimi kardeş karşılığı olarak kullanılmakla birlikte sevgi, şevkat ve acıma duygularını da içerir. İşte bu sebepledir ki, himaye ve korumaya muhtaç olan yetim küçük kardeşi için ablasının ağzından bir başka şekilde çıkar keko sözcüğü.
Üvey anne acımasız ve zalimdir. Körpeciklere etmediğini bırakmaz. Ne yapsalar, ne etseler bir türlü yaranamazlar kötü kalpli üvey anneye. Küçük yaşlarına bakmaksızın sürekli şekilde çetin ve zor görevler yükler omuzlarına.
Bir sabah, tan yeri henüz ağrımış, etraf alacakaranlık iken tatlı uykularından hırpalayarak kaldırır yavrucukları. Tez elden kenger toplamaya gitmelerinin gerektiğini söyler. Eve kengerle dolu bir torbayla dönmezlerse bir eşek yükü dayak atacağını hatırlatır onlara, her zaman yaptığı gibi.
Uykuya doymadan yataklarından ok gibi fırlayıp yola koyulurlar yavrucuklar. Karınları da açtır üstelik. Fukaraların o sabah kahvaltı için zamanları yoksa da, o güne kadar onlar için kahvaltının hiç lafı edilmemiştir o evde. İki yetim kardeşin işleri zor ve meşakkatlidir. Bu koca torbayı kengerle doldurmak neredeyse imkânsızdır onlar için. Bu iş için çok küçük ve çelimsizler. Üstüne üstlük kenger toplayabilecekleri kırlar evlerinden oldukça uzaktır. Sırf kengerin bittiği kırlara ulaşabilmek için saatlerce yürümeleri gerekir. Torbayı kengerle doldurmak sonra da karanlık çökmeden köye dönebilmenin ne denli zor olduğunu düşündüklerinde zavallıcıkların endişeleri bir kat daha artar.
Ancak, kendilerini bekleyen o acımasız işkence ve dayağı hatırladıklarında görevin zorluğunu akıllarına bile getirmezler. O koca torbayı ne yapıp ne edip dolduracaklar, başka da seçenekleri yoktur. Kâh koşarak, kâh yürüyerek saatler süren uzun ve yorucu yolculuktan sonra kenger toplama bölgesine varırlar. Zaman kaybetmeden ellerindeki bıçaklarla kengerleri toplamaya koyulurlar. Ellerine dikenlerin batmasıyla büyük bir acı duyarlarsa da, bu onları yıldırmaz. Dert ettikleri tek şey; akşam eve döndüklerinde azar işitecek olmaları ve muhtemelen dayakla cezalandırılmalarıdır.
Bir ara, artık dayanılmaz boyutlara ulaşan açlığına karşı koyamayan Keko, ablasına yalvarmaya başlar.
-“Ne olursun abla, çok acıktım, bir tane kenger yiyebilir miyim? Sadece bir tane istiyorum, yoksa açlıktan öleceğim.”
Abla, annesinin kendisine bıraktığı yegâne kutsal emanet olan kardeşinin bu masumane isteğine, üvey annenin üzerlerinde oluşturduğu o baskı ve korkunun tesiriyle olumsuz cevap verir.
-“Elini çabuk tut, bak akşam yaklaşıyor, torbayı doldurup eve dönmemiz gerek. Eğer geç kalırsak ya karanlık yolda kurda kuşa yem olur ya da üvey annemizden temiz bir dayak yeriz” der.
Uyarı üzerine tekrar işe koyulan Keko, bir süre sonra artık kendini iyiden iyiye hissettiren açlığını yenemez ve yeniden ablasına yalvarmaya başlar.
Bu kez, bir tanecik kardeşinin yalvarışlarına dayanamayan abla, torbadan küçük bir kenger çıkararak, ona yemesi için uzatır. Keko teşekkür ederek bu kengeri midesine büyük bir iştahla indiriverir. O küçücük kenger, sabah kahvaltı bile yapmamış çocuğun aç midesine ilaç olamamışsa da birazcık olsun nefsini körler, o kadar.
Güneş, karşıdaki dağın arkasından adeta gülümseyerek vedalaşmaya hazırlanırken onlara köye dönme zamanının geldiğini hatırlatmaktadır. Bu mesajı alan iki kardeş, karanlığa yakalanmamak için alelacele yola koyulurlar. Sırtında kenger dolu torba ile önde yürüyen ablasına yetişebilmek için küçük adımlarını hızlı atmak zorundadır Keko. Köye yaklaştıkları bir anda oldukça yorulan kardeşler dinlenmek amacıyla mola verirler. Kenger torbasını elinden yere bırakan abla, torbanın boş olduğunu görünce hayretler içinde kalır. Torbanın içindeki kengerler uçup gitmediğine göre onları yiyip bitiren, arkasından yürüyerek gelen Keko’dan başkası olmamalı diye düşünür. Büyük bir korkuya kapılır abla. Öyle ya, eve vardıklarında durumu üvey anneye nasıl anlatacak? Düşünür…düşünür…düşünür ancak, kendilerini dayak yemekten kurtaracak bir mazeret bulamaz.
Kardeşine sürekli şekilde;
-“Neden yedin kengerleri? Şimdi üvey annemize ne deriz?” diye sorular sorar.
Ancak küçük kardeş bütün ısrara rağmen;
-“Hayır ben yemedim” der, başka bir şey demez.
Söylediklerine inanmayan ablasını ikna etmek isteyen Keko:
-“Abla, inanmıyorsan karnımın içine bak” der. Korku ve endişeden ne yapacağını bilmeyen abla cinnet geçirir ve elindeki bıçakla kardeşinin karnını yarar. Ancak ne görsün? Çocuğun karnında yalnız bir parça kenger vardır. Zavallı Keko’nun karnında gördüğü o tek kengeri de yemesi için ona kendisinin verdiğini hatırlar. Peki, nereye gitti bir torba dolusu kenger diye düşünürken birden torbanın altını kontrol etmek gelir aklına. Başını uzatarak torbanın içine bakınca, altında koca bir delik olduğunu görür. Kötü kalpli üvey anne kendilerini cezalandırmak için altı delik torba vermiş olmalı. Torbadaki bütün kengerlerin yol boyunca o delikten düştüğünü anlar.
Kapıldığı o anlık şok ve korku yüzünden annesinin kendisine tek yadigâr olan küçük kardeşini kaybetmiştir ve yalnızdır artık. “Ben ne yaptım Allahım!” diye feryat etse de olan olmuştur artık, geriye dönüşü yoktur. Şimdi bir taraftan öldürdüğü kardeşinin ateşine yanarken diğer taraftan üvey anne korkusu sarmıştır ablayı. Artık yapılacak tek şey Allaha yalvarıp yakarmaktır. Başka çaresi yoktur talihsiz kızın. O an içinden geldiği gibi başlar yalvarmaya:
“Allahım ne olur beni bir kuş yap ve uçur, kıyamete kadar keko… keko.. keko.. diye ağlayayım.”
Zavallı ablanın bu isteği Allah tarafından kabul edilir ve kız guguk kuşuna dönüştürülür. O gündür bu gündür kardeş katili zavallı abla, kengerin toplanmakta olduğu bahar aylarında dünyanın dört bir köşesinde Zazaca diliyle kardeş anlamına gelen “keku, keku” diye ağlayarak öldürdüğü kardeşine yanar durur.
Ömer Adar
YORUMLAR
:( Çok etkileyici bir hikaye. Bir solukta okudum.
Annem hep der ki "Analı kuzu ,kınalı kuzudur" Yani demem o'ki güzel kalem Rabbim kimseyi kendi anne ve babasının dışında kimseye muhtaç etmesin..
Kaleminize sağlık
Selam ve sevgilerimle