- 773 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
BİR FİNCAN TUZLU KAHVE...
Bu gün bir kez daha anladım ki; kalabalıklar arasına karışıp biraz ferahlamak, hayatın olası güzel renklerini algılayıp ve dolayısı ile eve az da olsa huzurlu ve mutlu bir şekilde dönmeyi umarken...
Yıllardır dost bildiğiniz birinin vefasızlığını anlamanın hayal kırıklığı çöküntüsüyle atıyorsunuz kendinizi, vefasını ve dostluğunu üzerinizden hiç eksik etmeyen evinize kırgın bir gönül ve yorgun bir bedenle…
İnsan,i manevi ve kutsal değerler/erdemler hiç kuşku yok ki, eğitim öğretim ve zoraki empoze edilmeye çalışılarak elde edilemezler. Onlar öncelikle kendi içsel varlığınızın ve aile büyüklerinizden geçen genlerinizin size doğal armağanıdırlar.
Ve öyle bir an geliyor ki, size bu mutluluğu, huzuru ve heyecanı yedi yaşında bir çocuk sunuyor, elindeki kocaman bir demek mis kokulu Nergis çiçekleri eşliğinde...
Malum, zamane çocukları müthiş özel bir nesil. Ne bilgilerine, ne enerjilerine ne de sordukları inanılmaz soruları yanıtlamaya gücünüz yetiyor. Her an şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüyorsunuz.
Torun sahibi olmadığım için bu anlamda ne kendimi geliştirip yenileyebildim, ne halıların üstünde birlikte yuvarlanıp ciddi egzersizler yapıp bedenimi zinde tutabildim...
Şu var ki, 33 yıllık Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu’nun hem kurucusu, hem yazar-yönetmen ve oyucusu olarak gitmediğim okul –üstelik en ücra yerlerde- kalmadı diyebilirim.
Bu nedenle de arada geçen zaman sürecinde çocukların nereden nerelere geldiklerini çok iyi görebiliyor, asla yitirmediğim çocuk yüreğimin coşku dolu heyecanını onlarla paylaşıyor olmalıyım ki, bu gün kızımın Orta Okuldan bu yana çok yakın arkadaşı, oğlu Ege ile bizi ziyarete geldi. Asıl onur konuğumuz oğlu Ege idi tabi.
Ben, benimle sıkılacağını düşünürken kara kara..Kapıdan girişinden itibaren gözünü benden ayırmayışına tanık olunca çok rahatladım.
Onu izlerken, gözlerken ve dinlerken duyduğum hayranlık ve şaşkınlığım bana hiçbir şey bilmediğimi fısıldıyordu kulağıma.
Çeşitli spor, müzik, tarih, coğrafya, gezi, sinema. arkadaşları, öğretmen ve okuluyla ilgili sıcak sohbetin yanı sıra, teknolojiyi de hesaba katarsak, mutlu olmanın, paylaşım ve güzelliklerin ne yaşı ne mekan ve ne de sıkça görüşmekle oluşmayacağını da anlamış oldum sevgili Ege sayesinde...
Karşımda hayatı tüm yanlarıyla tanımış olağanüstü olgun, zarif, dikkatli ve kibar bir beyefendi vardı sanki…
İstemeye istemeye ayrıldık birbirimizden. Yolda annesine söylediği cümle, hayatta öğrenmemiz gereken daha ne çok şeyler olduğunu ve mutluluğun bir anda insanı nasıl da sarıp sarmaladığını hatırlattı bana.
“Anne, biliyormusun ben de çok şaşırdım. Bazen yaşıtların bile olsalar birçok insanla geçirdiğin kısa bir zaman içinde konuşacak paylaşacak bir şey bulamıyorsun..Ama bu gün tam üç saat su gibi aktı geçti…”
İnsanların birbirlerine sundukları sevgi, vefa ve mutluluğu, içilen bir fincan’tuzlu kahve’ nin tadında bulabileceklerini ve bunun bir ömür boyu sürebileceğini yaşanmış bir hayat öyküsüyle harmanlamak istedim…
Kıza bir partide rastlamıştı. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin cafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu.Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı.’ Ben artık gideyim’ demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı.
‘ Bana biraz tuz getirir misiniz’ dedi.’ Kahveme koymak için..’
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı.
Kahveye tuz!..
Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız merakla ‘ Garip Bir ağız tadınız var’ dedi...
Delikanlı anlattı:
‘ Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve deniz kenarında oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, çocukluğumu deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar. Onları ve evimi öyle özlüyorum ki..’
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının. Kız dinlediklerinden çok duygulanmıştı.
Kız da konuşmaya başladı. Onun da evi uzaklardaydı. Çocukluğu gibi.. O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu.. Tatlı ve sıcak..
Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, onlar da evlendiler. Ve de sonuna kadar mutlu yaşadılar. Kadın eşine ne zaman kahve yapsa içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu.. Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü..
40 yıl sonra adam dünyaya veda etti. ‘ Ölümümden sonra aç’ diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına..
Şöyle diyordu satırlarında..
Sevgilim, bir tanem. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim. Tuzlu kahvede.. İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken ‘Tuz’ çıktı ağzımdan.. Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Şimdi ölüyorum ve korkmam için bir sebep yok.. İşte gerçek.. Ben tuzlu kahve sevmem.O, garip ve rezil bir tat..Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum.
Dünyaya bir daha gelsem, her şeyi yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterdim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da..’
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı.
Lafı açıldığında birgün biri, kadına ‘Tuzlu kahve nasıl bir şey’ diye soracak oldu..Gözleri nemlendi kadının..
‘Çok tatlı!.. dedi..
YORUMLAR
Herkes bu kelimeleri kullanıyor.Fakat böyle sıralayıp güzel hikayeler ancak, sayın denizeri'nin yazılarından okunur.Güzel anlatı.Saygılar.
DEVRİM DENİZERİ
Sevgi selam ve iyi dileklerimle..
Ne güzel. Uçak yolculuğuma sizinle başlamıştım. Şimdi dönüşte, kahvem, ben havaalanı ve sizin yazınız. Hayat bıraktığımız yerden devam eder gibi.
İç ısıtan ne güzel bir yazıydı. Tv lerde de rastlıyorum bazen derin sevgilere.
Yalan üzerine kurulup devam edip böyle güzel bir iz bırakmış sevdayı biraz garipsesem de içtiğim kahve ve birazdan yakacağım sigaranın hayali ile vay be diyebildim yine:))))
sevgiler güzel yüreğinize
bir de resimdeki güzelliğe
Masanın üstündeki kalorili enfes yiyecekleri görmeden ayrıldım sayfadan:)))
-Ezrak Rahel- tarafından 2/19/2017 7:15:05 PM zamanında düzenlenmiştir.