- 937 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TÂCİZE GÖTÜREN SÜREÇ
“Şehvet duygusunu oluşturmak kişinin kendindedir; gördüğü görüntülerde değil.
O beynine öyle bir yazmıştır ki bir resme bile dönüşür bu.
İnsanlar uçkurlarından önce beyinleriyle düşünseler iyi olacak.” Ve
“Bu akşam haberlerde bir yurt müdürünün yüz öğrenciye cinsel tacizde bulunduğu haberi yer aldı. Bu adam ne izledi de onlarca öğrenciye şehvet duydu merak ettim...”
diyen ablalara cevap olarak bir yazı denilebilir.
Denilen gibi elbette, şehvet duygusunu dizginlemek sebepler dairesinde kişinin kendi elinde. Yazılı ve görsel medya ve bu kurumlardan aldığı hayâsızlık selini sokağa taşıyan bireyler, bana bu yazıyı yazdırır, bir diğerine edebinden baş çevirtir, bir diğerinin yuvasını yıkar, bir diğeri gözünü bu hayâsızlık girdabında açmıştır ve olduğu gibi kabul eder, bir diğeri normalleşmiştir artık ve yadırgamaz, ama bir diğerini ise suça sürükler. Sonuçta orta da topluma kötü têsir eden bir etki ve bu etkinin hazin sonuçları var.
Öncelikle kişileri sapıklığa sürükleyen süreci iyi analiz etmek lâzım.
Bu kötü fiili işleyenler, bir anda veyâ bir günde sapık olmuyor elbet. Ya da kendini teşhir eden birkaç kadın fotoğrafı görerekte olmuyor. Evet, kişi beynine yazmışsa müstehcen hiçbir kare görmese bile o kötü fiili yine işleyecektir. Ama bu kişiler tek tük çıkacaktır bu toplumdan. Şişirilen cinsellikle çığ gibi çoğalıp düşmeyeceklerdir toplumun üstüne. Bu süreci analiz ederken de, bizim özümüzden, mânevî değerlerimizden kopartılmış bir ülke olduğumuzu, ne batılı olabilmiş, ne de fire verdiği mânevî değerlerine dönüp sarılabilmiş bir toplum olduğumuzu ve bu gel-git içinde yaşayan bireylerin psikolojilerini göz önünde bulundurmak lâzım. Erkeğin fıtratını kabataslak değil, bilimsel olarak iyice irdelemek lâzım. Tabi incelerken de, iki arada bir derede kalmış bu toplumun erkeği olarak ta incelemek lâzım. Kadın denen mukaddes varlığın erkekte olmayan câzibesini ve bu câzibeden ötürü Mukaddes Kitap´ta belirtildiği üzere, Kadının örtünmesi gerektiği gerçeğini derinlemesine kabul etmek lâzım. Kalbinde kötülük bulunanlardan veyâ bu etki tepki durumuyla kalbinde kötülük oluşacaklardan sakınmak için örtü buyrulmuş. Allah´ın varlığını kabul ediyoruz lâkin emir ve yasaklarına gelince…
Duruma Kur´an´i kriterlerle bakamıyoruz, nefsimizin zoruna gidiyor, bilimsel yönden, batı yönünden bakalım öyle ise.
Batı hayranlığında önde koşan bizler, onların bu konuda yaptığı araştırmaları, deneyleri tâkip edersek, onların bu buhrânı görüp tedbirler aramaya başladığını fakat bizim hâla “Benim bedenim benim özgürlüğüm. İstediğim gibi kendimi teşhir eder sokağa çıkarım. Sahip olsunlar uçkurlarına.” dediğimizi görürüz. Elbette senin bedenin senin hesâbın fakat bu durum topluma zarar veriyorsa…
Onlar bu durumu fâreler ve İnsanlar üzerinde yaptığı deneylerle ortaya koymuşlar. Kendilerine gösterilen kışkırtıcı karelere bir süre sonra tepki vermez olanlara yeni ve farklı kareler sunulduğunda enerjileri artmış. Bunu bilmek için deneye de gerek yoktu belki de. Hemen her kişi bu durumu içinde az çok hissedip bilebilir.
Onların başka tespit ve artık tedbire giden yolları da var fakat ben sâdece bu kısmını aldım. Bizim gibi zanlarla ilerlemeyip sebep sonuç ilişkisini irdeliyorlar. Bu deneyin bizim toplumuzda gözlenmesi ise şöyle olsa gerek,
Kadının kendini bu kadar teşhir edip ayağa düşürmesi ve bu kadar kolay hâle gelmesi.. sayfayı çevir, sere serpe.. TV nin tuşuna bas, benzeri.. sokağa çık, aynı manzara.. Aynı kareleri göre göre kadına karşı normalleşen zayıf karakterli kişiler için kadının bir esrârı kalmamıştır artık. Dürtüleri kadını aşmış kişilerin süreçleri yurtlarda vs. hem cinslerine kadar sapıklığa işleyecektir. Kadına meylinden şaşmayanlar ise, mevcut birlikteliklerinden eski hazzı alamamaya başlayıp farklı hazlara yönelerek yine yurtlarda, okullarda, otobüslerde, sokaklar da vs. yerlerde kişilerin ırzlarına ve hayatlarına kastetmeye devâm edecektir. (Bende veyâ bu yazıyı okuyanda öyle etkiler yapmıyor diye başkalarında yapmıyor değil, geniş bakmak lâzım.)
Batı, kız ve erkek öğrencilerin sınıflarını ayırmakla nasıl bir başarı elde ettiklerini anlata dursun, biz saplantılı ideolojilerle, gözü bağlı şekilde ileriye gittiğimiz kanısıyla kuru kuruya övüne duralım.
Yine bize dönersek, diğer toplumlar, medeniyet, moderenlik adı altında istedikleri gibi bedenlerini teşhir edebilirler. Bu onların inancına da, dünyâ görüşlerine de, mâzilerine de uyabilir. Bu onlara dünyâ hayâtında fazla bir yıkımda getirmeyebilir. Fakat bizde eğreti ve iğreti duruyor ve kötü sonuçlar doğuruyor.
Yine dönüp olaya dînî açıdan bakarsak, “İslam dîni, önce harama giden yolları kapatır, önlem alır. Sonunda men edilen fiilleri kişi yaparsa o zaman cezâlandırılır.” - Abdulmelik El-Kasım - Tedbir almak, yolları kapamak bir yana, şehvet kamçılanmakta, kışkırtılmakta. Bu durumda da, tâciz, tecâvüz, sapıklık, 2 ile 2 nin 4 etmesi kadar kaçınılmaz olur. Hele de böyle iki arada bir derede kalmış bir ülkede.
Aslında durumun özü özeti ve noktası, Yaratan´ın kadınlara hitâbında ki: “Örtünün!” emrinde. Bu emre uymamanın cezâsını ağır ödüyor bu toplum. Ne yazık ki toplumumuzdaki birçok örtülünün içi boş ve tesettürü de tesettür olmadığı için, haklı olarak “Örtülülerinde hâlini görüyoruz” diyenler olacaktır. Bu durumda konuya oradan ziyâde edepli giyinen ve giyinmeyen olarak bakılırsa daha isâbetli olur. Kişinin dini inancı örtünmeyi gerektirmiyordur veyâ mevcut inancı tam bir tesettüre riâyet edecek kuvvette değildir. Tesettürden kasıtta tahrik etmemek olduğuna göre, toplu yaşam alanlarına mevcut neslin ve yetişmekte olan neslin zihnini bulandırmayacak şekilde çıkılması, medyanın da yazılı ve görsel yayınlarını ahlak hudûduna sokmasıyla bu vâkâlar bitmese de azalacaktır.
Kınamaktan öte yapılacaklar var ve bunları deneyelim, ne kaybederiz? Bilakis kazanırız.
“Yazılı ve görsel medya´nın yayınları.. bizim de bedenimizi sergileyerek sokağa çıkmamız neslin zihnini mi bulandırıyormuş hadi ordan” demeyelim artık, İnsan fıtratından, kadının yaratılıştan gelen câzibesinden bu kadar mı habersiz hanımlar. Bırakın çocuklar derslerine çalışsınlar, diğerleri de mesleklerine yoğunlaşsınlar. Sizde güzelliğinizi eviniz de aynalara ve mahremlerinize tescilletin. Bu kasvetin, bu tedirginliğin yerine güvenli ve ferah bir ülke gelsin. İşte sosyal dayanışmanın bir çeşidi…
“En iyi görgü kuralları küçük fedâkarlıklardan oluşmuştur.” Ralph Waldo Emerson
Hz. Ali r.a ise “Parça bütünün habercisidir” demiş. Bir adım… İlk adım… Sonrasında huzurlu bir toplumda yürüyüş…
YORUMLAR
Yine aynı fikirde ısrar etmişsiniz.
Saklı olan her zaman caziptir.
Örtünün altında ne var diye düşündürür erkeği
madem bu kadar zayıf.
Bu zayıflığı kadında göremezsiniz.
Kadın bilmem neresini de açsa bir erkek
kovalar.
Başıma geldi de ondan biliyorum.
Bahçedeyiz. Annem babam da az ötede çalışıyor.
Gelinimizle ben yukarıya kuyudan su çekmeye gittik.
Hani bizler de kapalı insanlarız.
Bahçe gergisi olan çalıların açık bir yerine ilişince gözüm
bir de ne göreyim.Şimdi de çarşıda zaman zaman karşılaştığım
bir erkek. Orasını açmış... Sırıtıyor bir de. Elime taşları aldığım gibi
adama fırlatmaya başladım. Bir yandan da Allah belânı versin sapık diye
bağırıyordum..
İşte böyle. Taciz açık bayanlara değil, kendi halinde namazında niyazında
kadınlara da yapılıyor.
Aydınlattım sanırım..