- 698 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
0019 - GÖNLÜM DENİZE DÜŞTÜ - GÖNLÜM GÖK GÖZE DÜŞTÜ
GÖNLÜM DENİZE DÜŞTÜ
"bulutlar gökyüzüne serildi
bulutlar yüzümü kapladı
ki maviydi bulutlar
denizden yansımalar
hiç bir yerde olmayan bir yer var biliyorum
deniz ki yol ağzı
bulutlar gökyüzüne açıldı
bir çocuk ağlıyor gibi yüzüm
umudumu yitirdiğim yeri unutmuştum bir gece
rüyalarımın içinde bir yerde kaybolduğum..."
Özkan KÖSE
GÖNLÜM GÖK GÖZE DÜŞTÜ
Gözleri tüm dünyam oldu birden. Sonra gökyüzünü kapladı bakışları. O gözler yağdı bir gece gözlerimden. Yüzüm sırılsıklamdı.
Gözleri maviydi, denizdi ki yansırdı rengi bulutlara. Maviye çalışları ondandı.
Hiç bir yerde bulamadığım huzur ve mutluluk yalnız bir yerdeydi. O yer onun yanıydı, biliyordum. İşte o gözler, ona giden yolun başıydı. Fakat geçit vermedi. Mahvoldum!
Gözyaşlarım buharlaştı, gökyüzüne ulaştı. Dualarım da Allah’a… Bulutlar, o gözlerinin yansısı, çivit değmiş bulutlar her yeri kapladı. Gözleri gözlerime vurdu da vurdu. Vurdukça bulut bulut oturdu. Sonra malum sağanak… Sabahlara kadar yalnızlığım ıslandı. Bulut buluttum.
Bir gece umutla koşmuştum ona. Nerde olduğumu bile bilmez bir halde… Önemli değildi zaman mekân, ondan başka ne varsa… Tut ki unuttum. Başkalarını da ilgilendirmez aslında.
Neler düşlemiştim bu zamana kadar! Hayallerimin içinde yok olmuştum. Can alıcı güzeller çıkmıştı karşıma. Her birisi mutluluğu yakalamış, avuçlarında saklıyor gibiydiler. Ne kadar konuştum onlarla! Ne diller döktüm! Hayatım üstüne kumar oynamaktaydım her keresinde. Tüm geleceğimi sürüyordum önlerine… “Rest!” diyerek…
Can alıcıydılar. Canımı almaya hazır… Ne çetin pazarlıklardı, hiç korkmadan giriştiğim… Can pahasına! Rus ruletinden farksız…
Ben… Epeydir poker oynamamıştım. Yeni bitirmiştim uzunca süren bir ilişkiyi. Daha kendime gelmemiştim. Kazandım zannettiğim zamanlarda dahi ne kadar yenik olduğumun farkına henüz varmıştım. Hayatım zindan olmuştu. Uzun bir gece olmuştu beraberliğimiz. Her yer zifir zindan, zaman hep gece…
Sırrımı bir Allah bilir. Neler çektiğimi… Gözyaşlarımın bulutlara nasıl yükseldiğini… Gözyaşlarım pişmanlıktı, tövbeydi, yakarıştı. Yine bir Allah biliyordu. Biliyordu O’nu nasıl sevdiğimi! Gerçek aşk, O’na duyulan aşktı.
Aşk neydi? Mecazi aşk dedikleri… Buram buram tüten… Hani şu henüz biten… Başım bulutlara erecek derken, uzunca bir karanlığın ardından alacakaranlık bir ayrılıkla ayaklarımı suya değdiren… En korkunç kâbustu o aşk denilen!
Beraberlik, evlilik, adı her neyse… Yıllarca mutluluk oyunu oynamıştım, bile bile… Kendimi kandırmıştım, boş yere… Hem de kaç kere… Kaç kere… Bazen iç içe…
Çocuktum bir zamanlar. Bir çocuk kadar masum… Ateşle oynamamam söylenmemişti belki ya da ben aldırmamıştım tüm uyarılara… Yaptığım son hata yüzünden karaya vurmuş bir balık gibi çırpındım durdum. Ben yüzme biliyordum aslında. Hayatım denizde geçmişti. Henüz acı nedir bilmiyordum. Düşmemiştim aşka. Neşeyle oynuyor, sıçrıyordum. Yunustum kendi denizimde.
Deniz huzurdu, mutluluktu benim için. Beraberlikti, evlilikti. Hiç çalkanmayacak sanmıştım. Hep öyle durgun kalacak… Sütliman olacak ortalık… Deli dalgalar alıp götürmeyecek, sevgiye ve aşka dair ne varsa… Bir gece valiz hazırlanmayacak, her şeyimi götürmek üzere…. Hiç veda yaşanmayacak… Gözlerim hiç yaşarmayacak… Eşyalar ayrılmayacak, paketlenmeyecek. Bir sabah bir kamyon dayanmayacak kapıya…
Ayrılıktan bahsetmemişlerdi hiç. “Bir yastıkta…” demişlerdi, sözleşmiş gibi… Öyle olacak sanmıştım. Kandırmışlardı. Kanmıştım. Yanmıştım!.. İnsan birkaç yılda da kocarmış. Geç de olsa anlamıştım.
Mutlu olacağım sanmıştım. Bir umut! Yine aldanmıştım. Hiç böyle düşünmemiştim. Kötülük namına bir şey bilmiyordum. “Umut!” demişlerdi o zaman. “Unut!” diyorlardı şimdi. Oysa… Oysa ben… Günahsızdım.
Anladım, kimseye güvenmemek gerektiğini. O yaldızlı beraberliklerin, dalgakıranlar parçaladığını… Denizin kadın, kadının deniz olduğunu… İlişki ona keza…
Gözüm korkmuştu. Güvenim kalmamıştı kadınlara… Öyle ki artık dost gözüyle bakamaz olmuştum onlara. Adeta düşman olmuştum. Beraberliklere de evliliklere de… Usanmıştım dalgalarla boğuşmaktan. Fırtınayı yeni atlatmıştım, uzun bir mücadeleden sonra… Kıyıya vurmuştum, direklerim kırık, yelkenlerim paramparça… Derin yaralar almıştım, yüreğimden üstelik. Açılacak halim yoktu zaten. Hatta iler tutar bir yerim…
Bir gün, hiç ummadığım bir anda o çıktı karşıma. Biliyordum, bana yar olmayacağını ama gönül bu işte! Belki… Bir umut… Denize düşenin yılana sarılmasıydı! Gönlüm denize düşmüştü, bir vefasıza sarıldı, çaresiz... Bu kaçıncı düşüşü, kaçıncı sarılışıydı ilk önüne çıkana, üstelik...
Gözleri göktü. Gözleri gökyüzü… Uçsuz bucaksız bir deniz… Okyanus… Maviydi, her deniz gibi… Mavi umut rengiydi. Gönlüm deniz gözlüye düştü. Ruhum da ardından… Ben bende yittim.
İçimde biriken, o aşkımsı, o vazgeçilmezimsi duyguları zapt edemedim ve bir gece ona açıldım. İşte ne olduysa o anda oldu!
Ah! Yine hüsran! Gözleri maviydi. Deniz mavisi… Laciverde çalık. Gün ışığında açık, gölgede koyu… Umudum suya düştü! Ben de arkasından… Hem de tepetakla…
Bu, benim sonum demekti. Tekrar bitişim…
Gönlüm mavi gözlü kıza düştü, umudum suya…
Ben tekrar bittim. Sizin anlayacağınız… Hiçbir aşkı yaşayamadım doya doya… Yoğun yalnızlık ve eski sevdam deniz… Deniz’i de severim aslında ama bu deniz o Deniz değil. Bu şiirim de ideolojik değil. Sıradan bir aşk masalı işte!
Kızın adı mı? Deniz de olabilir. Neden olmasın! Hem size ne? Adam gibi adam kesseler der mi yavuklusunun adını? Çağdaş olduğumuz söylense de örf ve adetlerimizi biliriz, uygularız yerli yerince…
Kısaca… İnce bu mevzu, ince… Hem de derince…
Bana yağmurlar bulutlar… Size daim taze umutlar…
Mutluluklar…
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0019
YORUMLAR
Aşk hiç biter mi diye bir şarkıyı anımsattı yazınız..
Bitmiyor maalesef tüm olumsuzluklarına rağmen bir serçe telaşı alıyor yüreğinizi ve uçsuz bucaksız ummanlara dalıyorsunuz ve bir gün karaya vurduğunuzda başlıyor hayata küskünlük ama sonra birden yeniden başlıyor o telaş....
Aşk.. aşk... aşk dünyanın en güzel duygusu...
Sevgiler selamlar