Balık sohbeti
Sevgili Rüzgâr.
Akvaryum içindeki balık sohbetinden bir mektup yazdım bugün sana. Renk renk, pul pul olsun her söz dedim ama olmadı.
Şu makus talihi yenmek için bir şeyler yapmak lâzım dedim o miniklere.
Anlamış gibi kuyruğunu salladı turuncu olan. (Oysa bilmiyordu makus talihin kuyruk sallamadan çıkan bir cümlenin içinde gizli olduğunu.)
Mavi olana burasının bir acaip yurt olduğunu anlattım. Böyle her an suçlanmaya aday, böyle her an sözlerinin kelepçeye takılıp dört duvarın içine hapsolunacağından dem vurdum.
Oda kuyruğunu salladı.
İnsanlar sofistike kederler biriktiriyor dedim yeşil olana. Öyle çok biriktiriyorlar ki; her seyi üstüste yıgmanın bir b..k olduğunu zannedip, sonra da saldıkları kokudan kaçma çabasında olmalarına şaşırıyorum dedim o minik o yeşil gövdeye.
Sarı olana sus dedim
susss!
Bak az once haberlerde dinledim, adamın biri (!) "Hayır" derseniz ülke karışır diye yem atıyor ortalığa. İyisi mi yemini ye ve sus dedim.
Garip ama kuyruğunu sallamadan beni dinledi.
Susmanın makus talihi yenmek için boş bir şey olduğunu anladı belkide.
Böyle böyle uzayıp gitti sohbet sevgili Rüzgâr. Kuşlara, balıklara, ağzında kuş diliyle ıslanmış kelimeleri yoldaş yapanlara selam yolladım.
Sonra sana, sonra bana, sonra sadece ikimizin bildiği orman kuytusuna ve anlama ve tüm anlamsızlıklara da bir selam yolladım.
Sonra rüzgâr,
sonra,
sonrası yok dedim
ve sustum.
YORUMLAR
Anlamlı, düşündürücü, içten ve yalın bir yazı; vemek istediği mesaj da cabası! E daha ne olsun ki...
Teşekkürler Rüzgâr...
Rüzgâr
Sevgiyle.