- 681 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HANGİSİNE UYGUNUZ?
KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
[email protected]
HANGİSİNE UYGUNUZ?
Rahmetli Prof.Dr. Saffet Solak anlatıyor:
"Amerika’da master yaptığım yıllarda, çalıştığım üniversitenin yemek salonu açık büfe şeklindeydi. Herkes dilediği yemekten istediği kadar alabiliyordu.Yemekhanenin kapısında
"TAKE WHAT YOU NEED. EAT WHAT YOU TAKE" (YİYECEĞİN KADAR AL,
ALDIĞINI DA YE) diye yazmakta idi.
Bir gün aynı masada yemek yediğimiz Çinli bir arkadaşı, tabağında kalan son pirinç tanesini almaya çalışırken görünce dayanamadım; denemek için dedim ki :
"Bir pirinç tanesi için neden bu kadar uğraşıyorsun? Bırak tabakta kalsın."
Çinli arkadaşın verdiği cevap çok düşündürücüydü:
"Her Çinli bir pirinç tanesi israf etse, Çin nüfusu ile çarp bakalım, kaç ton pirinç yapar?
Biz kalabalık bir ülkeyiz, israf etme lüksümüz yoktur." dedi.
Yine denemek için dedim ki:
"Şu anda Çin’de değil Amerika’dasın. Tabağında bırakacağın pirinç tanesi Çin’i değil, Amerika’yı zarara uğratacaktır".
Bu sözlerim karşısında güldü ve şöyle dedi:
"Yaşadığım ülke olan Amerika’yı bu şekilde zarara uğratmak onurlu bir davranış olmaz."
Çinli arkadaşı bu onurlu davranışından dolayı tebrik ettim ve düşüncesini paylaştığımı söyledim. İslam dininin bu konudaki;
"Yiyiniz içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez" buyruğunu açıkladım. Çok hoşuna gitti. Tam o sırada, Ürdünlü Müslüman bir tanıdık tabağındaki yemek artıklarını çöp sepetine boşalttı. Bunu gören Çinli arkadaş Ürdünlüyü göstererek:
"O Müslüman değil mi? dedi. O kadar üzüldüm ki, ne diyeceğimi bilemedim......."
Yusuf İslam’ın hikâyesi;
Hayatını sorgulama sürecinde değişik anlayışları/ dinleri araştıran Yusuf İslâm, Budizm ve Yunan felsefesi ile ilgileniyor. Sonunda İslâm ile tanışıyor. Müslüman oluşuna kadar İslâm’ı nasıl tanıdığını kendisinden dinleyelim:
“Kur’an verilene kadar, bana hiçbir dinin yardımcı olamayacağını sandım. İslâm hakkında çok az şey biliyordum. İslâm’ı ulusal yabancı bir kültür olarak değerlendiriyordum.”
İçinde büyüdüğü Batı kültürünü sert bir şekilde eleştirmekten de geri durmuyor röportajlarında. Makine ve teknolojiye dayanan bir Batı kültüründen bahsediyor. Onu acımasız ve gerçek bir öze sahip olmayan bir kültür olarak tanımlıyor.
1977 kışında bir Cuma
İslâm’ı ‘teslim olmak’ olarak niteliyor Yusuf İslâm. Müslüman olmayı “Allah’a tatlı bir teslim oluş” olarak anlatıyor. 1975’te Kudüs’ten yeni dönen abisi Davut’un verdiği Kur’an’ı açıp Fatiha suresini okuyan İslâm, taşıdığı mesajın evrensel niteliğini kavramaya başladığını söylüyor. Bu anını da ‘okyanusunu bulmuş bir ırmak’ olarak anlatıp olayın kendisinde oluşturduğu etkiyi çok net bir şekilde itiraf ediyor. Kur’an’ı okumadan evvelki halini ‘yönü olmayan bir kayık’ olarak niteliyor ve Kur’an’ı okuduğu anda sanki onun için yaratıldığını düşündüğünü belirtiyor. Bu andan sonra bir buçuk yıldan fazla Kur’an’ı “okudukça okuyor”. Bir arkadaşının Londra’da yeni bir cami açıldığını söylemesi üzerine 1977 kışında bir cuma günü camiye gidiyor ve imama gidip Müslüman olmak istediğini belirtiyor. Müslümanlarla ilk teması bu şekilde Cat Stevens’in. Müslüman olduktan hemen sonra fiilî olarak çalışmalara başlıyor ve Müslüman kardeşleriyle iletişimi koparmamak adına haftada bir toplantılara katılıyor.
Müslüman olduktan sonra geçmişte kazandığı parayı irdelemesi de önemli bir ayrıntı. Her açıdan ihya oluşunu gösteriyor. Müziği ‘dikkatlice’ kullanmayı tercih ediyor, daha önce plâk satarak kazandığı paranın mekruh olduğu yorumunu yapıyor. Bu satışlardan elde ettiği parayla vakıflar kurup tebliğ çalışmalarına başladıklarını söylüyor. (11 ŞUBAT 2017)
YORUMLAR
Merhaba Kazım Bey, yazınız çok hoş. ilgimi çeken bir gerçeği gayet net anlatıyor. Kutlarım.
israfın dinimizde yeri olmadığını çok doyurucu örneklerle anlatıyorsunuz.
Fakat, işte bu fakat çok önemli. Ülkemizde eline Kuran-ı Kerim'i alıp en koyu biçimde israf yapanlarla ilgili de bir şeyler söylemenizi içtenlikle beklerim. Şöyle basit bir örnek vereyim: Vekillerimizin kendi maaşlarıyla iki maaş tutarında bedava iletişim kurma hakları var olduğu yakında açıklandı. Hele en pahalısından bindikleri makam araçları bir başka israf örneği. Ağızlarından Allah sözünü eksik etmeyenler böylesi lüks yaşamaktan feragat edemezler mi? Bilmem ne dersiniz? Kutsal değerlerimiz böylesine kullanılırken, genç kuşaklara dinimizin güzelliğini nasıl anlatalım? İnanın bir art niyetim yok bunları yazarken.
Emeğinize saygımla,selamlar olsun yüce gönlünüze.
eğitimci/yazar
Başka hayatlar üzerinden, öz eleştiriyi de içinde barındıran bir yazı. Tebrikler, öncelikle; kutluyorum..
Hangisine uygunuz? Güzel soru, sayın Öztürk. Ki, herkesin cevabı kendine özel olacaktır.. Kendi adıma, hatıralarınızda yer verdiğiniz Çinli gibi davranmaya/yaşamaya çalıştığımı söyleyebilirim.. Tabiki bu, benim düşüncem. Önemli olan, başkalarının beni nasıl gördüğü esasında.. Şu kadarını söyleyebilirim, çevremiz, Ürdünlü arkadaşınız gibilerle dolu ne yazık ki.. Bu bir teselli mi? Değil elbette..
Saygımla...