- 1566 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
EVİTA İÇİN MEVLİD, FENERBAHÇE’YE KUPA
Efendim , ülkemizin güzide spor kulüplerinden Fenerbahçe, Türkiye kupasında canımın içi Beşiktaş’ımı yenerek ( Burada maç üzerine polemiğe girmeyeceğim ama bu yenilgi içime oturdu doğrusu. Çünkü hakketmemiştik..) kupada emin adımlarla yoluna devam ederken onun 1952 yılında elde ettiği bir kupanın öyküsünü anlatacağım sizlere. Yalnız sözlerime Fenerbahçe diyerek değil ‘’Eva Peron ‘’ Diyerek başlamak suretiyle belki de sizleri biraz şaşırtacağım.
Evet…( Bu evetin ‘’Evet- Hayırla ilgisi yok. Hemen olayı oraya çekmeyelim ) Eva Peron..
Kimdir Eva Peron?
Eva Duarte olarak dünyaya gelen, daha sonra da tüm dünyanın tanıdığı Eva Peron 7 Mayıs 1919 da Los Toldos denen bir yerde gayrımeşru bir çocuk olarak dünyaya geldi.
Ailesi fakirdi, başkasıyla evli olan babası Eva’yı ve annesi Juana’yı terk etti. Anne kız daha da beter sıkıntıya düştü. Gayrimeşru bir çocuk olarak çevresindekilerin aşağılayıcı tavırlarıyla baş etmek zorunda kaldı. Hayatı hiç de çekilir değildi
Dışlanmaktan ve yoksulluktan yılgındı. İçinde bulunduğu çaresizlikle evden kaçtı. On beş yaşında bir çocuk, ünlü olmak, zengin olmak, saygın biri olmak için Buenos Aires yollarına düştü. Buenos Aires’te hemen iş bulamadı, parasız kaldı hatta aç kaldığı zamanlar oldu. Sonra çok da para kazanamadığı radyo işine girdi. Kazandığı para yetmeyince kabarelerde küçük roller üstlendi.
1943’ün sonlarında hayatını değiştirecek ve onu sefaletten kurtaracak adamla tanıştı: Albay Juan Domingo Perón. Çalışma bakanlığında görevli albay çok çekici bir erkek olmamasına karşın Eva onun ilgisini çekebileceğinin ilk andan itibaren farkındaydı. Bu Eva için bir gönül meselesinden ziyade bir gereklilikti. Juan da bu genç sarışının niyetinin ne olduğunu şüphesiz kavramıştı. Kendisi de Eva’nın girişken doğasından siyasi olarak yararlanabileceği düşüncesini taşıyordu. Yani romantik bir temas yerine tutarlı bir çıkar ilişkisi içindeydiler. İkisi de bunun bilincinde ve bundan kesinlikle rahatsız değildi. Yine de Juan’ın çevresindeki insanlar için Eva, basit bir şarkıcıydı ve nasıl olsa çapkın mizacı gereği albay bir süre sonra bu kızı da kovalayacaktı. Evde ise durum farklıydı: Eva’nın günden güne Juan üzerindeki kontrolünü artıyordu. Herkes yanılmıştı Eva çetin cevizdi, onu alt etmek mümkün olmayacaktı. İkinci sınıf şarkıcı, 17 Ekim 1945’de popülaritesi hızla artan adamın karısı oluvermişti. Aslında çift aradan geçen birkaç yıl içinde yine de birbirine tutkuyla aşık olmamıştı. Juan başkan olmak istiyordu
Öncelikle ‘kadın düşkünü’ imajından kurtulmalıydı. Bu da kitlelerin gözünde ancak evlilik bağı ile mümkün olabilirdi. Eş olarak Eva’dan daha iyisini bulamayacağını biliyordu. Hazır cevaplılığı, pratik zekası ve doğal tavırlarıyla başkan olması için canla başla uğraşacaktı. Bu kadarı Juan için yeterliydi. Eva’ya gelince saygın bir isme sahip olmuştu. Juan’ın başkan olması Eva’nın kendisi için yaptığı planlarıyla da örtüşüyordu
Zengin, şöhretli ve saygı gören biri olmak için ‘Bayan Perón’ olması gerekiyorsa, bunda bir mahzur yoktu! Yine de evliliğin ilk yılları oldukça romantik jestlerle geçmişti. Karşılıklı mektuplar, hasret kokan vedalar, uzaklardan yollanan fotoğraflarla iyi kötü bir ahenk yakalanmıştı.
Eva başkan seçilen kocasının iktidarını sağlamlaştırmak için elinden geleni yapıyordu. Zaman içinde etkileyici bir konuşmacı ve her hadisenin baş aktörü olmayı başarmıştı. Kendisinin öncülüğünde kurulan ve aktif olarak çalıştığı Eva Perón Vakfı ile yoksul halkın azizesi oldu. Hastalık, evsizlik, kimsesizlik her derde deva olmaya gayret ediyor bu arada şaşalı yaşantısı ivme kazanarak gelişiyordu. Juan’la evliliğin ilk zamanlarında kendini gösteren aşk gemileri artık ufukta kaybolmak üzereydi. Herkesin kendi işi gücü, odaklanması gereken bir sorumluluğu vardı. Durum bundan ibaretti!
Azimle işine sarılan Eva’nın sağlığı hızla bozuluyordu. Işıldayan teni onu terk etmiş, gözlerinin feri sönmüştü. Nihayetinde bayıldığı bir gün hastanede Juan acı gerçekle baş başa kalmıştı. İlk karısı gibi Eva’da rahim kanserine yakalanmıştı. Eva tamamen takatsiz kalıp yatağa düşene kadar hastalığı kendisinden sakladı. Dünyanın her yerinden uzman hekimlere başvuruldu ama hastanın durumu her geçen gün daha kötüye gidiyordu. Her türlü tedavi yöntemi deneniyordu kemoterapi uygulanan ilk Arjantin vatandaşıydı ama yetmiyordu. Halk onun için gece gündüz dua ediyor, kiliseler dolup taşıyordu.
.
1951’in aralık ayında Türkiye’ye Arjantin’den korkunç bir haber gelir. Evita’nın amansız bir hastalığa yakalandığı ve günden güne kötüye gittiği duyulur. Bu haberi duyan Fenerbahçe’nin o dönemki Başkanı Hacı Bekir Bey ve kulübün seçkin üyelerinden Hafız Fahri Tükel Bey, Şişli Camiinde mevlid okutup dua ederek Bayan Eva Peron’a destek olmak isterler. Mevlidi bizzat Hafız Fahri Tükel Bey okur.
Cami’de büyük bir kalabalık toplanır. Elli kişilik konsolosluk çalışanlarıyla, İstanbul’da bulunan Arjantinliler de duaya katılırlar.
Okutulan mevlidin haberi Arjantin’de duyulur. Eva Peron, Arjantin Futbol Federasyonu Başkanı’na gümüş bir kupa hazırlamasını ve kupaya kendi isminin vermesini ister. Gümüş kupa, Arjantin Futbol Federasyonu’nun üst düzey bir yetkilisi ve Arjantin’in ünlü takımlarından Lanus ile birlikte İstanbul’a gönderilir.
15 Ocak 1952’de Lanus İstanbul’a gelir. Takım İstanbul’u gezer, gazetecilere röportaj verip, Taksim anıtına çelenk bırakır.
Daha sonra maçlar başlar. Lanus, İlk maçını 19 Ocak 1952’de Fenerbahçe ile oynayıp 2-1 yener.( Ohh canıma değsin ) Bir gün sonra yani 20 Ocak’ta Beşiktaş’la karşılaşan Lanus 5-2 gibi bir skorla ağır yenilgi alır. ( İşte takım, işte futbol ) Son maçını 26 Ocak’ta Galatasaray ile oynayan Lanus 5-1 galip ayrılır bu maçtan. ( Antiparantez belirteyim sadece Beşiktaş yenmiş dikkat dilecek olursa. Kehh kehhh kehhh )
Ve asıl önemli maç, Eva Peron Kupası, 28 Ocak 1952’de oynanır. Eva Peron’a destek için mevlid okutan Fenerbahçe ve bavulunda kupa ile İstanbul’a gelen Lanus İnönü Stadı’nda karşılaşırlar. Çok sert ve çetin geçen maçı, Fenerbahçe 3-2 kazanarak Evita Kupası’nı müzesine götürür.
Yani okunan mevlidin hatırına mahsustan yenilirler Fenerbahçe’ye ( Bu satırları bizi yenmelerine gıcıklık olsun diye yazdım )
Ancak…
Zavallı Eva’nın, Ya da Dünyanın tanıdığı adıyla Evita’nın çileli hayatı maalesef bu maçtan çok kısa bir süre sonra 26 Temmuz 1952 de sona erer. Yani yapılan onca dua, okunan mevlitler rahim kanseri gibi bir illete çare olamamıştır.
Fakat..
Fakat Evita’ın çilesi öldükten sonra da devam eder. Şöyle ki:
Kocası Juan, Eva’nın öleceği kesinleştiği sırada İspanya’dan Doktor Pedro Ara ile temasa geçmişti. Doktor, mumyacılık konusunda oldukça tanınmış bir isimdi; Arjantin’in Evita’sı sadece böyle işinin ehli birine teslim edilebilirdi. İşini şansa bırakmayan Juan, Eva daha hayattayken mumyası için hazırlıklara başlanması emrini vermişti bile! Ölümün gerçekleşmesinin ardından Eva hemen tahnit işi için hazırlanan odaya götürüldü. Anlaşmaya göre doktor yalnız çalışacak yanında kesinlikle bir yardımcı bulundurmayacaktı. Eva’nın bedeni yabancı gözlerden korunmalıydı ve bunun da tek yolu buydu.
Doktor, Eva’nın bedeni üzerinde titizlikle çalıştı ve iki yıla yakın bir sürede mumyalama işini bitirdi. Kimilerine göre Dr. Pedro Ara, mumyalamayı daha erken tamamlamış ancak olası değişiklikleri gözlemlemek üzere süreyi uzatmıştı. Kimilerine göreyse olayın daha duygusal bir boyutu vardı. Doktor daha ilk zamanlardan bu cansız bedene bağlanmıştı ve onunla geçirdiği süreyi uzatmak uğruna zamanı boşa harcıyordu. Hatta doktorun mumya ile ilgili olarak tuttuğu günlüğü bu ‘tuhaf aşka’ kanıt olarak gösterenler bile olmuştu.
Yaşarken efsaneleşen Evita’nın tahnit edilmiş bedeni Juan Perón’un iktidarı süresince güvende kaldı. Evin başköşesinde camla kaplı kurşun muhafazasında vakur bir ifadeyle duruyordu. Önemli davetlerde, yemeklerde, konuklar ağırlanırken hep en görülebilir noktaya konuyordu. Bu sıralarda Juan Perón halkın Evita’ya olan desteğini de arkasına alarak kiliseye baskı yapmaya başladı. Eva halkın gözünde bir kahraman, bir efsane, ulvi bir kişilikti. Kilise bunu resmen tanımalı, Eva’sını resmi olarak azize ilan etmeliydi. Ülkenin önde gelen din adamları bunu reddettiler. Ömrünün bir dönemini hayır işlerine vakfetti diye Eva’yı azize ilan etmek mümkün olamazdı. Juan bir azizenin kocası olamayacağını anlayınca, böyle saçma kararlar veren din adamlarını ülkeden kovdu Kilise boş durmadı ve Juan’ı aforoz etti. Muhtemelen kamunun geniş kesiminde başkan destekleniyor. Din adamları saçma kararlar veren bağnazlar olarak görülüyordu.
1955’te askeri darbe marifetiyle Juan Perón koltuğunu kaybedince Evita’nın bedeni de bir gizem yumağında kayboldu. Bir anlatıda Juan başına gelecekleri bildiğinden mumyayı saklamıştı. Bir diğerinde yıllarca bir radyo binasında üzeri örtülü ne olduğu bilinmeden öylece durmuştu. Başka bir senaryo darbe sırasında Eva’nın cesedine eziyet edildiğine ilişkindi. Ne olursa olsun iktidar uğruna Evita’nın cansız bedeni kaybolmuştu. Nihayetini 18 Kasım 1974 tarihli Milliyet gazetesinden aktaralım: ‘Eski Arjantin Devlet Başkanı Juan Domingo Perón’un ikinci eşi Eva Perón’un cesedi Arjantin’de esrarengiz şekilde kaybolduktan 19 yıl sonra Buenos Aires’e götürülmüştür.’Bundan sonrası cansız bir beden için daha normal bir seyir izliyor.
Arjantin’e getirilen Evita, dünyanın en ünlü ve en pahalı mezarlıklarından biri olan Recoleta Mezarlığı’ndaki aile kabristanında yolculuğunu tamamlıyor. Evita bu mezarlıkta kendini öylesine var ediyor ki her yıl mezarlığı ziyaret eden binlerce insan onun mezarına uğramadan, çiçek bırakıp, dilek dilemeden oradan ayrılmıyor.
Kaynaklar:
1- m.tr.beinsports.com/haber/ilginc-bir-kupa-hikayesi
2- aslibora.blogspot.com.tr/2012/08/iki-kadn-iki-mumya-nefertiti-ve-evita.html
YORUMLAR
:-) arabacılar takımının kahramanlıklarını da yaz lütfen eş durumundan Fenerbahçe taraftarı olsamda severim Beşiktaşı. Lütfen Beşiktaş'ın tarihini de yaz arabacılar kimmiş ne yapmışlar vs. Çünkü bilinmesi gerektiğine inanıyorum.
şimdi de ben gülüyorum hahaha hihihi diye hadi bakalım kolay gelsin :-))))))
"Don't Cry for Me Argentina"
Birçok yorumu vardır da; Zamfir'in panflüt eşliğinde sunumuyla
Sinead O'Connor'un seslendirmesi ayrı hoşuma gider vesselam
Birde hocam "On bin dolarlık omlet" hikâyesi aklıma geldi birden
Anlatıldığına göre
Yunanlı armatör Aristotle Onassis Eva Peron ile bir gece geçirir
O gece Evita konuğuna bir omlet yapar
Ayrılırken Onassis, Evita Peron'un başkanı olduğu vakfa on bin dolarlık bir çek imzalayacaktır
Yıllar sonra bu olaydan söz ederken Onassis; hayatımın en pahalı yemeğini yedim o gece diyecektir
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
levent taner tarafından 2/8/2017 9:19:40 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bayılıyorum bizdeki bu asil ruha. Yazınız enfesti hocam. Aşkar Hocam çok kızmasın diye birazını da buraya sakladım. Bir Çin atasözü vardır " evde ilk sözü erkek son sözü daima kadın söyler " diye. Seviyorum bu kendine güven duygusu tavan yapmış kadınları. Ayrıca cimbomun yenilmesine alıştık ya zor gelmedi yazıyı okuyunca. Çocuklar Beşiktaşlı olduğu için hatta sevindim o cümleye. Gerçi geçenlerde Fener değil hakem yendi Beşiktaşı bu da bir gözlemdir ha. İzledim herbir sahnesini.
evet de güzeldir Hayır da yerine göre. Bu arada Milli Eğitim' de çalkalanıyor habire. Millet kullanmaktan korkar oldu
Neyse biraz enerjimi aşağıdaki Aşkar Hocanın cevabına ayırayım. :)))
Sevgiler çokça size
sami biberoğulları
Yalnız anlamadığım bir şey oldu: Milli Eğitim kelimesini kullanmak mı yasak oldu? Millet neyi kullanmaktan korkar oldu? O kısmı anlayamadım.
Çok anlaşılır bir şey olduğu halde anlayamamışsam yaşlılığıma verin )))
Selam ve sevgilerimle.
-Ezrak Rahel-
Türkçe dersinde başlığı hayır olan bir metin var anası ağlıyor öğretmen arkadaşların nasıl işleyecekleri konusunda. Malum zamane çocukları cin gibi hemen siyasetin içine dalış yapıp akıllarınca öğretmenlerini konuşturacaklar. Yine Rehberlik dersinde Hayır Demeyi Öğrenme diye etkinlik var
Gel de işle bakalım hocam işin içinden çıkmak ehil işi oluyor.
Evet çok sık kullanırsan da mesaj mı veriyorsun oluyor. Evet Hayır kelimesi artık yaşamı kolaylaştırmıyor valla.
Bazen hızlı düşünmekten level atlıyor beynim. Sanırım o cümleyi yeterince ben açık yazamadım. Kusur bizdedir:)))
İyi geceler hocam
Türkiye'de futboldan çok futbolu çirkin hâle getiren şiddet!
Bir Fenerbahçe taraftarı olarak yaşanan hadiseler benim futbola azalan sevgimi geçen günkü maç ile yerin dibine kadar düşürmüştür.
Sami Ağabeyim yazıların yine de tebessüm veriyor sonuna kadar okutturma hazzını yaşatıyor bana. Bu çok en önemli ve sevindirici şey benim için.
Saygılarımla her daim.
sami biberoğulları
Futbol aslında hiç ilgi alanım içinde olan bir spor değildir. Üç tane Beşiktaşlı futbolcu adı say desen sayamam. Ama bir kez Beşiktaşlıyız demişiz.
Benim için varsa yoksa ata sporu güreş. Bir de halteri severim. ( Seyretmesini tabii ki)
Yazılarıma gösterdiğin ilgi için çok teşekkür ediyor, selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
bu güzel ve ilginç yazınız sebebiyle
hayır diyorum ben de Hocam sizin gibi
madem rahmetli Evita üzerinden bir hayır mesajı verdiniz mesajı aldık hocam:)))
(sizi de taraf yapıyorum böylece:))
şu resimde ki doktoru hiç gözüm tutmadı ayrıca Hocam
gerçi Evita eveti de çağrıştırıyor ama
Harry Potteri yazsanız belki hayır derdim ama
emin olun şu yazdıklarım yok hayır diyen hain evet diyen lain söylemlerinde bulunan müfteri ve art niyetli insanların söylediklerinden daha anlamlı ve içi dolu
Marcus Antonius'un Caesar'ın ölümünden sonraki tiradı gibi;
dostlar, romalılar, yurttaşlar, dinleyin;
ben caesar’ı gömmeğe geldim, övmeye değil.
insanın ettiği kötülük yaşar ardından,
iyilikleriyse toprağa girer kemikleriyle
ben de diyorum ki;
dostlar, romalılar, yurttaşlar, dinleyin
insanın en büyük erdemi özgür olmak ve özgür fikrini beyan etmektir
ne hayır diyenler alçakların dediği gibi haindir
ne evet diyenler kendini bilmezlerin dediği gibi laindir
hepimiz akıl sahibiyiz sonuçta eğitimli insanlarız aklına yatan evet der yatmayan hayır der
ortalığa düşmenin alemi ne
edebiyat sitesi mi hayır evet arenası mı belli değil yemin olsun
hayır ya da evet dersin olay biter kime neyin kampanyası propagandası bu
ben tek cümle önce kararsızdım yok evet dersen hainsin şu hayır diyor bu kuş konduruyor diğeri şeker yalıyor evet dersen bitersin yok mikli tikli terbiyesizlik yapıyor tamam lan hayır dedim olay bitti
bir daha okuyacağım kanun taslaklarını söylemlere bakacağım belki de evet derim belki sandığa bile gitmem kime ne arkadaşım size ne neyin derdi sizi geriyor insana bir huzur vermiyorsunuz ruhsuzlar Cumhurbaşkanımız bile siyaset meydanı meclistir diyor cüppenizi çıkarıp buraya geliniz siz de kaleminizi bırakıp siyasetin yapıldığı yere gidiniz
Allah hepimize akıl fikir ve selamet versin bu ne hırsmış arkadaş bu ne doymak bilmez hırs tüm siyasilerde hem de toprak doyursun gözlerini hepsinin
hepimizin en nihai sonu bu olacak sonuçta
en içten saygı ve sevgilerimle...
Aşkar
ve bu yorum yazıya dolayısıyla değerli Hocam Sami Abime özeldir
tamam yorum okunur ama lütfen arkadaşlar cevap yazmayınız yoruma
yoruma evetçi arkadaşlar cevap yazarsa hayır
hayırcı arkadaşlar cevap yazarsa evet derim sandıkta bak demedi demeyin
şimdi ben cevap yazdım yorumuma Hocam üstte ki cümleye göre durumlar iyice karıştı benim valla:)))
Hocam tekrar saygılarımla sizi okumak çok güzel
geceniz ışıklı ola.
-Ezrak Rahel-
Bakın hocalarım bu hiç olmadı ha
İkinize de hayır diyorum
Birincisi yarın mesaim var E be Sami Hocam yazılarını niye daha erken eklemezsin de bizi uykusuz bırakırsın. Ben de emekli olduğum günleri göreceğim elbet. O vakit sitede yatıp kalkmaz mıyım? geceleri gündüz etmez miyim?
Ya size ne demeli Aşkar Hocam, böyle güzel yorum yapıp da cevap yazmayın demıyor mudunuz. Olduğum yerde duramıyotum. Yasak ya illa kuralları zorluycam. Zaten ilin önde gelen idarecileri bıktı benden burda da sizi bıktırayım da görün. Aha işte yazıyorum cevabı:)))
İkinize de evet diyorum bir de
Sami Hocam gıpta ettiğim araştırmacı tarihçi sıfatlarınızla hep böyle güzel yazılar getirin bize, ağlarken gülelim, gülerken ağlayalım ve bir sürü bilgiyle donanalım
Siz de Aşkar hocam
hep böyle enfes yorumlar yapın ki biz de içimizi dökelim. Bilirim siz halden anlarsınız
Şairin dediği gibi "halden anlamayana içini dökersen, döner yine kendin toplarsın" sözüne inat. Dağılalım ki nasılsa ortalığı siz toplarsınız
Her ikinize de selam ve saygıyla.
Aşkar
çok basit izah edeceğim değerli Şair
bize hayır derseniz evet demiş oluyorsunuz ki evet dediğimiz zaman sizde hayır diyerek bize evet demiş olmak zorunda kalıyorsunuz hayır diyerek bize evet dediğiniz zaman hayır demiş olmakla bu kez de evet diyerek bize hayır dediğiniz de evet diyorsunuz ki hayır demiş olmanız durumunda evet diyerek hayır dememiş oluyorsunuz hayır demeyerek de evet
gayet açık ve net:)))))))
siyasi söylemlerden daha az kafa karıştırıcı
sami biberoğulları
Şimdi kara kara düşünüyorum ''Hıldır hıldır Heyriye'yi'' yazsam. Hrele bir de '' Cahil ömriy çürüye'' Diye devam etsem.. Oooo destan yazar bu Aşkar )))))
Onun yazması sorun değil de benim okumam bayağı sorun oluyor.
Şaka bir yana Sizleri sayfamda görmekten son derece mutlu oluyorum.
Sağ olasınız arkadaşlar.
Selam ve sevgilerimle.
-Ezrak Rahel-
Biz de sizin sayfanızda rahatız hocam Allah razı ola.
Eee biraz felsefe herkese lazım değil mi Aşkar Hocam
Rengini belli edenler sandıkta ters köşe de yspıyorlar ha
Kemal Sunal ın mı Şener Şen in mi unuttum şimdi vardı oyle bit filmi:))
Aşkar
Hocam hayriyeyi değilde Anjelina Joliyi yazarsanız on sayfa yorum yaparım emin olun:))))))))))))))))))))
Hocam sonuçta evetçilerde bizim hayırcılarda
şaka bir yana sonuç ne olursa olsun bu vatana ve millete hayırlı olsun da
şu sıkıntılı dönemleri bir atlatalım da hayır çıkmış evet çıkmış çokta önemli değil aslında bu olmazsa olmaz değil sonuçta bu Ülke çok güçlü ve kadim bir Ülke ve evet çıkmazsa yıkılırız hayır çıkmazsa çökeriz söylemleri çok akıl dışı ve insafsızca
var olun siz
saygımla Hocam
Hani biz bayılırız ya bir ecnebiyi "Aslında o gizli Müslümandı" diye anmaya; rivayet odur ki Eva Peron Müslümanlığa ilgi duyduğu hatta Arjantin'e cami yaptırdığı söylenir. O yüzden Türkiye'de sevilmiş olduğu da söylenir. Adına mevlit okunması da bu yüzdenmiş. Adına Evita müzikali sahnelenmiştir. bkz.Don't cry for me Argentina. Güzel bir şarkıdır. Kimilerine göre hırsları uğruna iyilik meleği rolüne bürünmüş, kimine göre gerçekten bir azizedir. Ayrıca sağlık bakanlığı da yapmıştır. Her ne olursa olsun ülkesindeki kadınlara oy kullanma hakkı onun sayesinde gelmiş, işçi sınıfı varlığını hissettirebilmiştir. Kocasından daha başarılı olduğu kesin. Zaten kocası olacak muhterem ondan sonraki evliliğinde de kadın kontrolü altında kalmıştır. Neyse bence iyi işler yapmış saygı duyulası bir şahsiyet. Öleceği günün sabahında hiçbir zaman mutlu olmadığını söyleyerek beni hayal kırıklığına uğratmıştır ama olsun. (Bana söylemedi tabi bunu, doktoruna söylemiş.) Bunlar da benim ekleyeceklerim.
Sayen de yeniden anmış olduk hocam.
Bir Fenerbahçeli olarak saygılar sunuyorum.
sami biberoğulları
Yazıda eksik kalan pek çok hususu tamamlamışsın. Böylece ben de bir şeyler daha attım heybeme.
Öyle ya da böyle güzelliği değil de zekası ve insanlara kendisini sevdirmesiyle öne çıkmış bir insan her zaman takdire şayandır.
Eva da öyle..
Selam ve sevgilerimle.