- 617 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
-ASIRLARDAN SÜZÜLEN SIRLARIN ANLAMINA VARMAK-
Napolyon "Devletlerin politikaları coğrafyalarında yazılıdır" der. Bir ülke düşünün, bulunduğu coğrafyanın avantajları kadar dezavantajlarını yaşar. Buldum Türkiye! Dediğinizi duyar gibiyim. Öyleki, Avrupa ile Asya arasında geçiş yerinde konumlanmak zor zanaattir. Bir anda Avrasya kulvarında yarışırsınız. Kuşkusuz, Jeopolitik konum sendromatik etkileşimlerin kaynağıdır. Birde bakarsınız iç ve dış düşmanlardan söz edilir. Uluslararası çıkarların kavşak noktasındaki türlü yavşaklıklar muamma mıdır yoksa mualla mıdır bilinmez.
Bir İzlanda, bir Yeni Zelanda hiç bir saldırı tehdidi altında olmayabilir de! Kim bilir, bir Faroe adalarına batmak üzere olan bir geminin fareleri ancak çıkartma yapar belki. Yahut birçok tehditkâr komşuya sahip olmakla komşusuz olmak aynı şey midir?
İtalya’nın hiçbir komşusu yok sözgelimi. Kuzeyinde Alpler, beri yandan Akdeniz ve Adriyatik. Ülke komşusu var mı? Neden İtalyanlarda Roma hayalleri hiç bitmez. Geçen asırda Afrika’ya, Yunanistan’a sağa sola saldırma tripleri hani. Şöyle bir fizik coğrafyasını göz önüne getirelim. Avrupa’nın güneyinden Akdenize doğru afedersiniz tıpkı bir penis misali uzamasının İtalyan ruhuna vurduğu damgayı zihninizde canlandırın şöyle bir. Bir milletin psikolojisinde sürekli bir dürtme isteği uyandıran patolojik hali düşünün hele bir. Demek, İtalyan ruhunu ve devlet politikalarını kanatlandıran ve martılar kadar özgür bir edayla adeta başı bulutların üzerinde kılan bir güdü var. Tabi, bu zırtapozluk eğilimi İtalyan’ın zaman zaman şamarı yemesine de sebep olabilir, o da ayrı bir fasıldır. Asıl küreklere kayıkçı kim tutar seni, ama gittiğin yerde karaya da oturabilirsin vesselam.
Yine, şöyle bir bakıyorum dünyaya ve soruyorum: neden Japonya tarih boyunca işgale uğramaz, dış saldırılara karşı şerbetlidir? Coğrafyanın ördüğü, kendisine bahşettiği avantajı yaşıyor açıkçası. Pasifiğin tayfunlarının ördüğü doğal bir kalkan tarafından korunmaktadır.
Shogun dizisini hatırlayanlar vardır. 1980’lerin ortalarında Japon samuraylarını izler dururduk. İsmi Turan olan arkadaşlara dizi karakteri Toranaga’dan esinlenerek Turanaga demez miydik? Birde Anjinsan vardır ya, bir süre Japonlar arasında yaşayan Portekizli bir denizciye Japonların verdiği bir isimdir. İyi de kardeşim, Portekizli denizci Japonların arasına nereden düştü, sorulmaz mı? Bir Portekiz gemisi ilk bölümde Japonya açıklarında yakalandığı tayfunda parçalanır, batar. Herkes ölür de; aynı zamanda bir cizvit rahibi olan kaptan yarı ölü denizde bir müddet kaldıktan sonra kurtarılır. Kuşkusuz, soğuk sularda geçirdiği zamanın nişanesi olarak anjinsan denilmiş değil.
Düşünsenize, emperyal ruhla ve Vatikan’ın da güdülemesiyle uzak denizlere açılan Portekizliler ve bir cizvit kaptan Japonya’ya doğru bir turistik seyahatte değildir. Ne var ki, hiç bir seferde uğramadıkları bir felakete Japonya açıklarında uğrayacaklardır.
Diğer yandan Kubilay Han’ın Japonya seferlerini bilen bilir. Moğollar o çağın en güçlü donanmasını hazırlar. Hatta ikinci ve son seferde dört bin parça gemiden oluşan bir donanma dökülür. Seferin belirli bir anında Japon adaları neredeyse düşecek. Öyleki Japonlar tapınaklarına çekilip Tanrılarına yalvaracak hale gelirler. Ne çare ki, okyanusta patlayan bir tayfun Moğolların felaketi olacaktır. Ancak ondan sonra Samuraylar gemileriyle zaten perişan olmuş Moğollara karşı hücuma geçebilir. Natıonal Geographıc’da bir belgeselde belirtildiği üzere tarihin zeyli şöyledir. 6 Haziran 1944’de gerçekleştirilen Normandiya çıkartmasına kadar tarihin kaydettiği en büyük çıkartma harekâtıdır bu. Amma velakin neresinden bakarsak bakalım Tanrı ve doğa Japonu korur, kollar.
Bizim tarihimizde de; Ertuğrul Fırkateyni faciasını hep biliriz. Osmanlının son demlerinde yaşanan 2’inci Abdülhamid dönemine ait bir hadisedir bu. 1890’da Japonya seferinden dönüşte bir tayfuna yakalanarak batan gemimizin hazin öyküsü akıllardadır.
Yine bir başka ülke İzlanda aklıma geliyor. Özgün adı "İceland" buz ada anlamındadır. Oysa adının aksine nisbeten ılıman bir iklime sahiptir. Gulf Stream sıcak su akıntısı iklimini çoğu kuzey ülkesinin aksine olumlu etkiler. Peki, buz ülke anlamı ne iş? Toprakları buzlarla kaplı olmayan hatta yer yer yeşilimsi bir ülke ise.
Bunu anlamak için kuzeyinde yer alan dünyanın en büyük adası olarak da geçen Greenland’ı ele almalıyız. Buzullarla çevrili bir toprak parçasının da yeşil ülke olarak anılması manidar değil midir? Sakın birbirine izafen tarihin eski zamanlarında adlandırılmış olmasın? Mesela bin yıl önce Vikingler’in Avrupa’yı ne derece tehdit ettiği hep bilinir. Bu savaşçı kavmin şerrinden Avrupa ülkeleri ve toplumları neler çeker. Hani derim ki, o çağların ya da daha eski zamanların İzlanda toplumu da okyanusun ortasında denizlerden gelebilecek her türlü saldırıya açık olmaktan sakınmak istemiş olmasın. İşgal ya da ikmal amaçlı saldırabilecek ülkelere karşı biz buz ülkesiyiz daha kuzeyimizde yemyeşil bir ülke var nolur oraya gidin sinyali olabilir mi? Merak konusudur. Açıkçası daha geniş araştırmalara ihtiyaç duyduğumdan pay bırakıyorum.
Sözün özü, jeopolitik konum uluslararası ilişkilerde kilit bir parametre olmaktadır. Sosyo kültürel-politik yapıların birbiriyle etkileşimi, terör, aydın katmanların yapılanması, düşünsel üretimleri, iktisadi problemler, vs. birçok hususu tetikleyebilir, belirleyebilir. Ne ki, tüm bu hususlar buzdağının su üstünde kalan kısmı olmaktadır. Emperyal çıkar ağı ve ördüğü politikaların asıl katman olduğu gerçeği ise uzun boylu söze hacet bırakmayacak kadar açık ve nettir.
L.T.
YORUMLAR
levent taner
Saygı ve selamlarımla...
yazı üzerine soyleyecek cümle çok belki de. Yazı icinde geçen diziler ise favorilerim:)))
Adamlar guzel işliyorlar hikayelerini. Eeee bizim de Dirilisimiz var ama. Gerçi benim aktörüm efendi noyan öldürülse de ( ki çok severim oyunculuğunu Barış Bağcı'nın)
Neyse işte. Somurgecilik ve hegomanya üzerine sanırım batılıların eline su dokemez kimse
Buralara nerden geldimse:))
Tesekkur edip çıkayım guzel yazınız icin
Selam ve saygı ile
levent taner
Saygı ve selamlarımla...
Üstadım, yazı şunları hatırlattı:
1- Moğolların felaketi olan tayfunun adı Kamikaze'dir.
2- Her Moğol atlısının yedeğinde bir at daha olurmuş; dönüşümlü olarak bindikleri için mesafeleri daha kısa zamanda alırlarmış. Ayrıca, asker ipekten bir içlik giyermiş. Ok yediğinde, ipek içlik sayesinde ok ucunu daha kolay çıkarırmış...
Bir de, Cengiz'in şu sözü var: "On kişiyi yöneten, onbin kişiyi de yönetir"...
Şimdiki Moğolistan'da ise, devlet modern apartmanlar yapmış olsa da, Moğollar apartmanların bahçelerine çadır kurarlarmış...:)))
Kimbilir, bizim 'Şark köşesi' anlayışımız gibi bir anlayışla galiba...:)))
Bizim taa buralara kadar gelmemizin müsebbibi de o namıssızlar, der bazı tarihçiler...
Selam ve saygılarımla.
levent taner
Saygı ve selamlarımla...