2
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2032
Okunma
Mavisi ile sesine sevdalandığın okyanus düşler bazen öyle çeker ki seni, köklerinden koparıp, karanlık derinliklere sürükleyen dalgalar vurduğu zaman, yunusu ararsın gökyüzünden güneşi kucaklamak üzere. Kandırılmış hecelerle boğulur, üstüne, üstüne devrilen duvarları ittirmeye çalışırsın gecenin derin ve dehliz karanlığında.
Için boşalmış bir şekilde çevredeki sığ düşünce bolluğu içinde kişilik ve kimlikler yok olur iken bal dudaklardan dökülen kelimelere hasret duyarsın.
Her mavinin deniz yada gökyüzü olmadığını fark eder, seni yanılttıkları için sonsuz, dayanılmaz nefret beslersin gözlerin ve kulaklarına.
Aşk böyle bir şey olmalı ki kör sağır ve dilsiz. Işte o an sessiz sedasız hiç bir lüksün kalmadan ölümü kucaklayan kurban olursun.
Kısır döngülerle iç sesinin içinde bocalarken, kırık bir eda ile yalan yanlış kelimeler zihninde oynaşır. Fark edemezsin heyecanında kupkuru çeşmelerden o güne mahsus yok olan umutların koyu çamurları akar ve sen o çamurların içinde istemsiz sadece gözlerin açık koşturmaya çalışırsın.
Dilinin ucundadır her şey iki kelime gibi. Diyemezsin kederini. Yutkunur, yutkunur sonra gözlerini uzaklara dikerek uzun ve derin bir iç çekersin.
Bitmeyecek sandığın işler almış başını çeker bitmeyen yolların başında. Bir nefes kavurur beni bir de sen. Bir ısırımlık elma gibi yok edip tüketmek istersin her şeyi, kendi düşüncelerinde yok olurken.
Denizde durduğu gibi durmayan su, şeytansı bulut olmuş güneşleri kapatırken, acısını içine gömmeye çalışan anaların ahlarını duyarsın uzak sandığın çok yakınlardan. Bir taşımlık kök vermiş ıhlamur ağacının gövdesine yaslanır, dökersin inci tanelerini yüreğini kanırtarak yara yapan hiçler için.
Yalnız kalmak isteğindendir, kara kalem, çala kaşık kör düğümleri düğümlerken başın üstüne. Eteklerinden boşalır ıhlamur ağacının kokusu. Kem bakışlar altında bir daha, bir daha yemin edersin, gökyüzüne haykırarak, dualar dolusu varlığının hiçliğinde.
Bir daha hayal kurmayacağım diye.