- 925 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hanım da Gitti Keramet te Gitti
Bir Milletin, toplum temelini oluşturan çekirdek yapısı Aile bireyleridir. Aileler özellikle manevi bakımdan güçlü olursa, o’ toplum ve Milletin her türlü hayat şartlarında, yaşamını etkileyecek olumsuzluklara karşı, dayanıklı sağlam bir yaşam gücüne sahip olur. Çünkü maddi yönden, ailelerin sorumlu olduğu yetişkinler ile El birliği ile çalışarak her birinin kısmette nasibi neyse, az çok olduğu kadar iyi, kötü geçinir giderler. Fakat maddi zenginliğin verdiği imkânlar, herkesi bir süre rahat yaşamaya sevk etse de; İnsanları o’ da bir yere kadar mutlu eder. Bizler az, çok varlığımızın elverdiği kadarıyla geçiniriz de; fakat aynı çatı altında bir evin ve ya her hangi mekânın veya dışarda bir toplum içinde müştereken “ister istemez” bir çoklarıyla birlikte kalıyoruz. Şahsen bilip veya bilmediğimiz kişilerle bir arada yaşamak zorunda oluyoruz! Eğer ki, bu kişilerle birde zıt düşer anlaşamazsak, birlikteliğimiz o’ ortamda, hele bir de bu Ailemiz söz konusu olursa, o’ zaman nasıl devam edip sürecek? Maddi olarak imkânlarımızla yanımızdakileri mutlu etmek için, çalışıp çabaladık; ama bir müddet daha sonra maddiyatın verdiği zenginlik keyif ile yaşadığımız hayattan artık onlarda, bizde usanıp bıkar hale geliriz; artık o’da bizleri tatmin etmez olur. Çünkü fıtratımızdaki ruhsal bedenimizin asıl ihtiyacı, maddi varlıkların yerini dolduramadığı “asıl sorun olan” dünyalık zenginliği değil! Bizler gerçek manada, İnsanı insan yapan toplumdaki birçoğumuz yokluğunu çektiği manevi ahlakın aciz fakirleriyiz! Bir çok ailelerimizin yuvaları yıkılıyor. Hayatta aşırı mutsuzluğun getirdiği depresyon nöbetleri geçirerek büyük bir ruhi bunalımlarla psikiyatrik bir hasta oluveriyoruz. Bundan böylede derdine derman umduğu depresyon ve Panik Atak ilaçlarına bağımlı yaşıyoruz!
-Sizlere kıssadan hisse olarak, bir (Anekdot) hikâye anlatayım:
Yaşadığı zaman da, bir tarikatın Şeyhi olan, ”Hasan Ebul Harkani” (Ra.) varmış. Yaşadığı Kars ilimiz ve çevrelerinde, namı her tarafa yayılır. Bunu duyan İranlı “Dünyaca meşhur hekim” İbni Sina hazretleri merak edip, “bir yolum düşerse, bu ulu Zat’ın bir ziyaretine gideyim” der. Zaman dönüp geçen yolu, Hasan Harkani hazretlerinin yanına gitmeye karar verir ve sora, sora yollarda evini bulur. İbni Sina’yı evinde mübareğin hanımı karşılar.
-İbni Sina: Efendi hazretlerin evi burasımı” der?
-Harkani hazretlerinin hanımı: “Burası evet; ne yapacaksın O’ bilmem…….. falancayı” diyerek kocasına olmadık hakaretler le, dağdan odun kesip getirecek te ne zaman gelirse, eğer O’ ne……. Ettiğim bize geçim sağlayacakta…” diyerek İbni Sina’ya cevap verir.
-İbni Sina: “Tamam efendim, bende onun geleceği tarafa doğru ona karşı gideyim de yolda, belki de karşıma gelir” diyerek oradan uzaklaşır.
Bir müddet gittikten sonra, İbni Sina hazretleri birde bak saki karşıdan onun geldiğini görüp tanır. Ve ona doğru giderek yaklaşır ki, bir de aman ne görsün, Harkani hazretleri dağdan kestiği odunları bir Aslanın üzerine Eşeğe yükler gibi yüklemiş ve bir yılanı da eline kırbaç gibi alarak kendisine doğru geliyor.
-İbni Sina: Aman Efendim O’ elinizdeki Yılan kaç Adamı öldürecek kadar onda zehir var! Dikkat edin diye Harkani hazretlerini uyarır.
-Harkani hazretleri: "Sen korkma; tamam gel der ve Yılan la Aslan’a “Haydi siz geri dönüp gidin” der.
Beraberce, Şeyh Efendi hazretlerinin evine gelirler.
-Harkani hazretleri hanımına: “Hanım misafirimiz var, belli ki Adam uzun yoldan gelmiş bir şeyler ikram edelimde misafirimizi eğleyelim” der.
-Harkani hazretlerinin Hanımı itirazla azarlayarak, yine her zaman ki gibi, başlar hakaretler etmeye…
-Harkani hazretleri: "Aman hanım, sen şöylesin, yaman hanım sen böyle iyi sensin” diyerek hanımının gönlünü etmeye başlar.
-Harkani hazretlerinin hanımının sonunda gönlü olur, "tamam der. Yalnız ben senin üstüne bineceğim ve bu evi de süpürene kadar beni sırtında gezdirip taşıyacaksın” der.
-Harkani Hazretleri: “ Tamam Hatun” der. Hanımının istediğini “aynen gücüne gitmeden” sabırla yerine getirir.
Misafirine bir Tavuk keserler. Harkani hazretleri hanımına der ki: “ Aman hanım bu tavuğun kemiklerinin hiç kırmayasın ha!…” Diye sıkıca tembihle uyarır.
Misafirlerine ikramla, pişirdikleri tavuğu hep birlikte oturup yerler ve yemek duasını ederler. Fakat İbni Sina hazretleri orada, Şeyh Efendi hazretlerinin kerametine şahit olur. Yemek için kesilip yedikleri Tavuk, kendiliğinden ALLÂH’ın hikmeti ile tekrar canlanıp yürümeye başlar. Ve daha sonra İbni Sina hazretleri memnuniyetle onların yanlarından ayrılır. Nice zaman yıllar geçtikten sonra İbni Sina hazretleri, tekrar Harkani hazretlerinin ziyaretine gelir.
Selam, hal hatırdan sonra, İbni Sina hazretleri bakar ki, evin ortamı ilk geldiğinden çok, çok farklı; ortada dolanan Şeyh Efendi hazretlerinin hanımı da görünmez. Artık dayanamayarak merakla Efendi hazretlerine sorar: “ Bu ne haldir? Efendim, önceki geldiğimden bu yana sizlerin halinizi pek düşkün görüyorum?
-Şeyh Efendi hazretleri de: “Ya… Efendim İbni Sina, sorma ne den; Hanım da gitti Keramette gitti!” Diyerek acıziyetini bildirir…”
(Kaynak: Anadolu Evliyaları- A. Taşgetiren)
***
Şu misafir olduğumuz dünyamızın yaşandığı her Millet ortamın da, gerek toplum olsun, gerek bireysel fert olarak bir birlerimize hep muhtacız. Bu nedenle, herkes birbirleri ile “güzel bir ahlaki anlayışla, ”geçinmeliyiz! Eğer kendi eşimiz, toplumun yüz kızartıcı gayri ahlaki kötü huyları varsa, o’ müstesna! Yoksa her birimiz birer Evliya değiliz! Amma en azami olarak karşımızdakinin kişiliğine ve fikirlerine saygı duyarak iyi bir şekil de, anlaşıp geçinmenin çabasını karşılıklı olarak göstermemiz gerekir! Hepimiz çevremizdekiler le, “Sen, Benler ile çekişerek ve zorbalık la, Kralcılık yapmadan” hoşgörü idaresiyle uyumlu olmanın yollarını bulup, kendimizi ve kaşımızdakileri de stres le sıkıntılara içinde,hayatın tadını kaçırmadan huzurlu biçimde, hep beraber barış dolu milletçe mutlu yaşamak zorundayız.
“-Nice yıllara hep birlikte, bir birimizin huzurunu bozmadan ağız tadı ile güzel, güzel anlaşarak yaşayalım İnşe-ALLÂH…”
25.01.2017
Makale: Aydın Suyak