Yavru Kartal ile Ceylan gözlü kız
Bir zamanlar göğünde sürü sürü kuşların uçtuğu, yamaçlarında renk renk çiçeklerin açtığı Munzur dağının eteğinde; henüz yalanlarla, kötülüklerle tanışmamış ve düşmanlığın hiç uğramadığı, insanlarının mutlu, umutlu yaşadığı Caferli diye şirin mi şirin bir köyde Zeycan nine ile torunu güzeller güzeli Ceylan gözlü kız yaşarmış...
Karlar erimeye başladığında Ceylan gözlü kız kardan beyaz sürmeli gözlü kuzucuklarını katıp önüne, dağların tepelerin ardında, kimi zaman çiçeklerle bezenmiş yemyeşil halıları andıran cayırların, çimenlerin üzerinde, kimi zaman da çağlayanların gürül gürül aktığı dağların yamaçlarında yayar dururmuş kuzucuklarını...
Düğünlerin, bayramların yaşandığı, bahçelerin bağların, ağaçların, yamaçların çiçek açtığı; kuşların, kuzuların, kelebeklerin kaynaştığı güzel aylarda kuzularıyla kırlarda, bayırlarda dolaşmak, güzellikleri kucaklamak sonsuz haz ve mutluluk verirmiş Ceylan gözlü kıza… İlkbahar geldiğinde dağların, tepelerin yolunu tutar kenger, yemlik, (isping) çarşıt göbeği, gullik, tirşe (kuzu kulağı) toplar eve getirirmiş. En çok keklik yumurtaları bulduğunda sevinirmiş.
Ceylan gözlü kız kendini bildi bileli severmiş dağları, dağların yamaçlarında açan rengarenk çiçekleri, dört tarafta cik cik öten kuşları da. Çeşit çeşit, renk renk çiçekler olurmuş; sarı, beyaz, pembe, kırmızı, mavi çiçekler. Daldan dala gezen kelebekler gibi gezip koklayıp öpermiş tüm çiçekleri. Onlar bahçelerin, düz ovaların çiçekleri değilmiş, dağların, yamaçların, bozkırların çiçekleriymiş. Bir çoğunun ismini bile bilmezmiş orkide, nergiz, süsen, kardelen gibi. Ayrıca Çet vadisinin içinde ve etrafında bir çoğunun ismini bilmediği sayısız kuş türü yaşarmış. Bütün kuş türlerini severmiş aslında ama en çok bülbül’ün şarkılarını severmiş Ceylan gözlü kız. Bunlar köyde gördüğü serçe, karga, güvercin, sığırcık, ağaçkakan, kırlangıç gibi kuşların dışında düdükçül, ötleğen, dikkuyruk, boyunçeviren, yağmurcun, baştankara, kızılgerdan, bozsağan, altıngöz , sakarga, delice, yeşilbaş gibi sayızsız kuş türleriymiş.
Ceylan gözlü kız ile Zeycan ninesi yıllarca sevinç, huzur ve mutluluk içerisinde yaşayıp giderler. Zeycan ninesi her gece Ceylan gözlü kıza masallar anlatır, çiçek ve kuş türlerini sayar, öğretirmiş. Ceylan gözlü kız’da her sabah erkenden uyanır ev işlerinde ninesine yardım eder ve daha sonra da sürmeli gözlü kuzularını katıp önüne dağ, bayır demez götürür otarırmış.
Günlerden bir gün yine Ceylan gözlü kız kara gözlü kuzularını katıp önüne, rengarenk çiçeklerin mis gibi koktuğu, pırıl pırıl çağlayanların aktığı bir yere gelmiş. Munzur ve Mercan dağlarının eteklerine güzel bir bahar sabahı yaşanıyormuş. Ceylan gözlü kız kollarını güneşe doğru açarak “oh ne güzel bir bahar sabahi” diye seslenirken, yüksek kayalıklar arasındaki, yuvasından uçuruma yuvarlanmış bir kartal yavrusunun ciyak ciyak bağırdığını görmüş. Bir de bakmış ki, ne görsün arkasında ağzını açmış kocaman bir yılan zavallı yavruya saldırıp duruyor, zavallı yavrucuk can havliyle kendisini Ceylan gözlü kız’ın ayaklarının dibine atıvermiş. Ceylan gözlü kız tüm cesaretini ve gücünü toplayarak elindeki sopayı yılanın beline bir indirmiş ki, sorma, yılan korkusundan hızla uzaklaşmış oradan …
Ceylan gözlü kız çok korkmuş aslında ama korkusunu belli etmemeye çalışarak hemen küçük yavru kartalı kucağına alıp once kanlarını silmiş, sonra sevmiş, oksamış, korkmamasını salık vermiş… Küçük yavru minnetle kurtarıcısının gözlerine bakıp, kafasıyla Ceylan gözlü kız’ın elini okşamış, gagasıyla öper gibi yapmış… Zeyno’cuğun sevinçten gözleri dolu dolu olmuş, yüreği titremiş… Bir an önce ninesine yetişmeliydi ki, zavallı yavrucağızın yarasını sağaltsın…
Sonra Ceylan gözlü kız kuzucuklarını toplayıp yaralı yavru kartalı da yanına alıp, türkü söyleye söyleye tutmuş köyün yolunu.
Eve varır varmaz avazı çıktığı kadar bağırmış. “Zeycan Nene!.. Zeycan Nene!.. “Küçücük yaralı yavru bir kartal getirdim, gelip yarasına bakar mısın?.” Diye seslenmiş. Ninesi hemen aceleyle gelip yavru kartalın önce yarasını tımar etmiş, sonra da merhem sürüp gazlı bezle sarıvermiş.
“Bir kaç güne kalmaz bişeyciği kalmaz” diye seslenmiş dünyalar tatlısı güzel nineciği... “İyileşir iyileşmez götürüp yuvasına bırakırsın, yoksa hem anne kartal, hem de kardeş kartallar çok üzülür” diye uyarmış. “Ama nineciğim o uçurumun başındaki yuvaya kimse çıkamaz ki, hem bu yavrucuk da henüz çok küçük uçmasını bilmiyor,” diye yanıtlamış. “Ne olur nineciğim bu yavru kartalı evimizde besleyelim, hem ben onu gece gündüz yanımdan hiç ayırmam” diye yalvarmış küçük Ceylan gözlü kız. Ninesi, “peki nasıl istersen öyle olsun” deyip Ceylan gözlü kızı kırmak istememiş. Ceylan gözlü kız çok gerçekten çok sevinmiş buna, sevinçten ninesinin boynuna sarılıp, “sevgili nineciğim çok çok teşekkür ederim” demiş.
Yavu kartalın ilk günlerde canı sıkılıp , Ceylan gözlü kız’ın eve dönmesini dört gözle bekler olmuş. O gelince garip garip sesler çıkararak, Ceylan gözlü kız’ın etrafında dönerek sevgi gösterilerinde bulunurmuş…
Aylar yel gibi, yıllar sel gibi ve hayat böylece akıp giderken, bahar geçmiş, yaz geçmiş, güz gelmiş. Yavru kartal büyümüş kocaman pençeleri ile güçlü bir kartal olup yükseklerde uçmaya başlamış. Ama adım adım takip edermiş Ceylan gözlü kız’ı. Ceylan gözlü kız’ın dilinden anladığı gibi, her sözünü dinler ve Ceylan gözlü kız’ın her dediğini uygularmış, tabi ki, Ceylan gözlü kız da onun dilinden anlarmış… Kartal ile Ceylan gözlü kız artık ayrılmaz birer vefalı dost olmuş, biribirinin dilinden, halinden anlar hale gelmişler…
Zeyno kız nereye gitse uçarak onu takip eder kılına dokundurmazmış kimseyi. Her sabah okula beraber gider, her akşam okul kapısının üzerindeki saçağın üstüne konup, Ceylan gözlü kız’ın çıkışını beklermiş. Ayrıca bütün akranları, arkadaşları kuş dilinden anladığı ve bir kartal arkadaşı olduğu için Ceylan gözlü kız kızla iftaar eder gıptayla bakarlarmış. Kartalın korkusundan hiç bir çocuk Ceylan gözlü kıza dalaşmaya cesaret edemezmiş. Çünkü kartal arkadaşı gece gündüz Ceylan gözlü kız’ı takip eder ve en ufak bir olayda hemen yardıma koşarmış.
Günün birinde yine bir bahar sabahı kuzularını gütmeye götürürken Ceylan gözlü kız, kocaman ağzından salyalar akan bir kurt köpeği saldırmış, Zeyno kız korkusundan ne yapacağını bilememiş ilk önce, sonra avazı çıktığı kadar bağırıp çağırmış.
Yükseklerde Ceylan gözlü kız’ın sesini duyan kartal hızla gelip pençeleriyle köpeğe bir vurmuş ki, köpek can havliyle ağlar gibi sesler çıkararak kaçmaya çalışmışsa da, kartal yinede peşini bırakmamış.
Bu olayı gören köpeğin sahibi elindeki tüfeğini kartala doğrultarak ateş etmiş ve kartalı kanadından yaralamış. O kızgınlıkla tekrar saldırıya geçen kartal bir dalışta yere sermiş köpeğin sahibini, kanlar içinde yere yığılıp kıvranmaya başlayan adam yerinden kalkar kalkmaz can havliyle kaçıp kurtulmuş ama kartaldan çok korktuğu için de gidip karakola şikayette bulunmuş.
...
Akşam köye askerler gelip her yerde kartalla Ceylan gözlü kızı aramışlar. Bir söylenceye göre kartal yakalanmamak için Ceylan gözlü kızı pençelerine taktığı gibi uzak bir iklime alıp götürmüş. Bir daha ne gören olmuş onları, ne de bir duyan… Diğer bir söylenceye göre de, jandarmalar köyü basmadan bir sonbahar akşamı Kartal ile Ceylan gözlü kız kayıplara karışmışlar, kimi türkü oldu der, kimi masal. Aslında kimse tam olarak bilememiş bu öykünün sonu ne oldu?
20.07.1977
Nuri Can
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.