- 820 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KELOĞLAN GELİYOR
KELOĞLAN GELİYOR
Merhaba can dostlar, merhaba güler yüzlü çocuklar, merhaba sevgi dolu hemşerilerim, merhaba barışsever insanlar! Gelin akılla birbirimize danışalım, yakınlaşıp bir sohbet açıp Türkçe danışalım.
Biliyorsunuz yüzyıllar boyunca sizlerin hafızasında, gönüllerinde yaşıyorum, tatlı dillerinden bal gibi akıyorum. Sizler belli bir zaman diliminde, bense zamanın üstünde yaşıyorum. Dedenizin dedesiyle de sizinle de aynı yaşta, aynı güler yüzle taptaze yaşıyorum. Nerede doğdum, ne zaman yaşadım, kimlerle arkadaşlık yaptım; aslında ben de bilmiyorum.
Bildiğim bir tek şey bazen Mor Dağların yiğidi olarak; nice zorlu pehlivanları eski çilte gibi yere serdim. Haramilerin, eşkiyaların başlarına güm güm vurdum. Zorbaların, Kara Vezirlerin kinine kibirine son verdim. Kendisini çok güçlü zannedenlerin demir bileklerini büküp, gururlarını kırdım. Anasız öksüzlerin, babasız yetimlerin, mazlumların, gariplerin ve de yoksulların hep yanında durdum.
Bir koca karı anam var... ilerlemiş yaşı, ağzında beş on dişi, ak pamuklu başı, benim için gündüz bile gördüğü çok güzel düşü var. Güneşte çalışırken yanmış yüzü, benim için altından değerli sözü, karanlıkta az gören gözü ammavelakin sevgi dolu pırıl pırıl özü var.
Bir tana anacığım bir tane, bana kızmak için aramaz bahane. Sanmayın kırık dökük virane, anamla şenlenir bizim küçük hane. Bir çanakçık aşımız var, başımızdan aşkın işimiz var. Akan çeşmemiz yok, fakat, berrak suyumuz var. Barışseverdir huyumuz, ufacık şirin köyümüz gelmez bize dar. Yamalı olsa da sırtımızda urbamız, acı tatlı bir kasecik çorbamız var. Geçinip gidiyoruz çok şükür, yağsa da başımıza kar.
Gel zaman git zaman bir yaz günü Kafdağı’nda toplandık. Dedem Korkut geldi boy boyladı soy soyladı. Hoca Nasrettin omusunda heybesi, elinde yoğurt tası. Hacivat çok bilmiş, tatlı dilli Karagöz demirci ustası. İncili Çavuş koca elli, Karacaoğlan saz çalar telli, Şirin’in güzelliği belli... Bekri Mustafa sallanır biraz, Denizli’de uzun öter horoz, kara keçi eder azcık naz. Güllü kızda bülbül dillenir, arı gezer çiçekler ballanır, sevdiğini görünce bir güzelde yanak allanır. Şerife Bacıdır yollarda, bir destandır Nene Hatun dillerde, Kınalı Kuzular yaşar gönüllerde. Yunus aşk der karışır, Hacı Bektaş ile görüşür, Mevlana’da kafir Müslüm barışır. Daha nice yıldızlarla Kafdağı’nda buluştuk.
Az konuştuk uz konuştuk, Dedem Korkut’a danıştık. Mevsimlerden mevsim yazdı, Dedemin sakalı beyazdı. Önce sesine ayar verdi, bir baktı uzaklara; Avrupa’yı gördü.
“Bakın yarenler, dostlar, canlar” dedi “oralarda bizim kuzular var. Alınlarda kara kara yazılar var. Kim gidip onlara bakacak? Kim gönüllerde sevgi ateşi yakacak? Kim verecek onlara kulak? Mutlaka oralara gitmek gerek. Demeyin oralar çok ırak... Bu iş özveri ister, bu iş ister yürek” dedi.
Sağa baktım sola baktım. Başını kaşıyan çoktu, ben gönüllüyüm diyen yoktu. Karacaoğlan beni gösterdi. Hacivatla Karagöz; bu işi Keloğlan yapar derdi.
İş başa düştü. Tamam dedim, olur dedim. Almanya’ya gidecektim, kardeşlerle sohbet edecektim. Tam bana göre bir iş, yeter ki ayağa değmesin taş. Aldı içine beni bir demir kuş, ne indik iniş, ne çıktık yokuş... Vardık Alman iline, yabancıydım diline...
Bakın neler yaşadım neler neler büyükler – küçükler, gördüm anadilini bilmeyen gençler, çocuklar.
Yavaştan bir sohbete başlayalım. Suç kimde? Sözleri gönüllere döküp önce kendimizi taşlayalım. Sevgilerle saygılarla kalın, lütfen bu hüsseden bir ders alın.
Halil GÜLEL
Düsseldorf / 27.01.2017
(Keloğlan Avrupa’da)
[ /kalin
Halil GÜLEL, Keloğlan resmi A 4, Aquralle, 2017
]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.