Ben
Şu günlerdeki ruh halimden biraz bahsedeyim. Sabahları ağzımda iğrenç tatlar hissediyorum, kulaklarım çınlıyor öğleden sonraları, akşamları ’ben’i hatırlayıp hemen unutuveriyorum, gecenin geç saatlerinde aşırı çiş etme hissiyle uykumdan uyanıyorum… Çiş ettiğimde lavabonun tavanına bakarken yakalıyorum kendimi. Evet, çoğu zaman çiş ederken lavabonun tavanına moruk moruk bakıyorum. Sabahları yüzümü yıkarken edebiyat maceramı alçakça küçümsüyor, baharda yeşersin diye sık sık tümceleri toprağa gömüyor, saatte bir kere kıçı başı beraber oynayan adamalara bakıp ilham yakalıyor, uyanık olduğum zamanlarda on dakikada bir tek isim üzerinde dalıp gittiğimi görüyor, yılda bir, yılda bir uğradığım bir yere gidiyor, nadiren okuyucunun edebiyatı doğru algılamadığı fikrine kapılıyorum… Aptal aptal aşkı düşünmemi saymazsak çok iyi fikirler geliştirim evren hakkında! Tanrı’nın işine karışmak istemediğim için âcizane takılmayı severim. Ve firavunperest insanlardan nefret ederim.
Geçen gün gülerken kıçı hiç durmadan oynayan bir adam benim psikopat olduğumu söyledi ve şöyle rastgele yazdığım metne baktı."Kıçımın köşesine yazsaydın bunları!" dedi kıçı oynarken, yüzü gülmekten kızarırken. Söyledikleri hoş bir şakaymış gibi sırıtıp durdum beş on saniye boyunca. Sonra güldüm, gözlerim ıslanana kadar güldüm.
Kötü olaylar beni buluyor diye hiçbir zaman kendimi arabeskleştirmedim. Bu sebepten sürekli planlama içindeyim hayatıma dair konularda. Bazen ise kâğıt ve kalemin gücünü düşleyerek romanı yazmaya uğraşıyorum. Kağşak yüzler bende yazmaya dönük olumlu etki yaratıyor. Her zamanki gibi Hayat Hırdavat’tayım! Tozlara bulanmış ürünlere bakınca yeknesak dünya beni yakalıyor. Yeknesaklıktan kurtulmak amacıyla koltuğa iyice yayılıyor ve dışarıya, soğuk sokağa bakıyorum gözlerimi iyice kısarak, dudaklarımı büzerek, bedenimi kasarak. Tıknaz bir anne geçiyor kaldırımda jet hızıyla, kucağındaki bebeğin yüz çizileri yaşlılarınkine benziyor. Anne ve yaşlı bebek sürüklenip gitti işte zaman çizelgesinde, kuru ve soğuk kaldırımlarda.
Bu sefer de gözlerimi iyice kısarak sokak arasından azıcık bir parçasının gözüktüğü kurşuni göğe bakıyorum. Pattadak gözlerim balkonda halı silkeleyen ucuz eşofmanlı, iri kalçalı bayana takılıyor. Aşağıya doğru yumuşak titreyişlerle inen toz ve tüy parçacıklarına dalıyorum. Kuru ve soğuk hava aklıma kar tanelerini getirince toz ve tüy parçacıkları kar taneleri oluyor. Dikkatli bakınca gerçekten de toz halinde karın seyrek seyrek yağmaya başladığını dehşetle fark ediyorum. Halı silkeleme işi bitiyor, iri kalçalı bayan içeri giriyor; kar yağışı biraz hızlanıyor. Kurşuni gök, iri kalçalı bayan, yaşlı bebek, kuru ve soğuk hava, Hayat Hırdavat, ben ve roman ile ilgili her şey siliniveriyor!
YORUMLAR
Hayat Hırdavat'ın içinde ne malzemeler vardır.Yazıldıkca okumak lazım.Kalemininze sağlık.Saygılar.
ccelayir
"Sabahları ağzımda iğrenç tatlar hissediyorum"
reflü olmadığınızı ümit ediyorum
"gecenin geç saatlerinde aşırı çiş etme hissiyle uykumdan uyanıyorum…"
boğaz kuruluğu, hararetle birleşiyorsa şeker kontrolü fena olmaz
bende şaka maka tohtur muyum ne?
pisikopat ya da kuçukopat olmaktan zarar geleceğini kimse garanti edemez
kediler minnoş, köpeklerde tontoştur sonuçta
tabi bunların insana dönüşümü hukuksal sorunlar oluşturabilirde
bir Tarkovski ve İngmar Bergman ustasından hoş bir yazı okudum
yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
saygı ve selamlarımla...