- 2297 Okunma
- 11 Yorum
- 10 Beğeni
Ayışığında Bir Kelebek Olmak-1
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(Beni kokumdan tanımış bir alfabe-Dedi ki hangi mektup daha hüzünlüdür
Dedim ki Cumartesi sensin mektup ben)
-Elinde hiçbir şeyi kalmamışlar,psikologlar, psikiyatristler,
yedi göbekten psikanalistler,burnunun ucunu zor görebilen tarihçiler,
rakamlardan beş duyusu azalmış matematikçiler ve elbette
gönyede duramayan fizikçiler, çocukluğuna inecek yazının,
geçmişinde varmı bir şiddet, fena şeyler diye;
Sizleri temin ederim ki bu filmden toplum sorumludur-
-Postacısını kaybetmiş zamandayız-
Ayışığında Bir Kelebek Olmak-1
Dışarda lapa lapa kar bembeyaz örtüsüyle kaplıyor yer yüzünü..
Bir çiçeğin tomurcuklandığını görmek duygusu sarıyor her yanımı,
gelinciklerin rüzgarla dalgalandığını ve güzelliğini yaşamın..
Özgürlük,insanın kendinden vazgeçmesi değil midir biraz da..
Duvardaki bir yazıya ilişiyor gözüm..
Özlenen özleyeni bir sarmaşık gibi sarsın ilk gündoğumunda..
Dışarda lapa lapa kar sarmaşık duygular bırakıyor geceye..
Ayağa kalkıp terasa açılan kapıya yöneliyorum..
Havada uçuşan kar tanecikleri gövdeme, yüzüme değiyor..
Gözlerimi kapıyorum saçlarım gökyüzüne değiyor..
Hayallerim gökyüzünden döne döne düşen kar taneciklerinde..
İzdiham dolu bir gecede bir kaşık suda fırtına koparasım var..
Öylesine makul ki isteklerim..
Üstelik korkunç bir şenliğin içindeyim..Müthiş bir şölen..
Kaçmak istiyorum yaratıcı deha! Platon’un diyaloğundan hiç bir adreste
yokmuşum gibi..Aralık-Ocak..
.....
Hayat soğuk, vurdumduymaz, kasvetli ve alabildiğine acı..
Suçlu ölüler dünyasında yalnızlık sıradan bir detaya dönüşüyor ruhumda..
Dün gece kafamın içindeki sorular dört koldan saldırı halindeydi..
Evimdeki duvarlarda gölgemi arıyordum.. Hayatın olağan yazgısıymışçasına
Oktay Rıfat’ın ağlaya ağlaya yazdığı kocaman ’Adanmış’ yazıları
ve Erich Segal’in hikayesindeki doğal, abartısız duygulara hüzünlendim..
Raslantısı azalmış bir hayata tutunmuş gibiyim..
Boyaynasından kendime sordum dün gece; Hangi isyan daha destansıdır?..
Hangi acı daha katmerlidir?.
Odanın içinde mumların titreyen dansında üç afiş,’Yarım’,’Seni Beklerken’,’İncir Reçeli’..
Fonda uzak kentlerden kopup gelen şarkılar peş peşe
çalıyordu.. Berrin Taş’ın giderken çantama bıraktığı ’İnsan kokusunu
toplamaya geleceğim’i masanın üzerine bırakıyorum yavaşça..
Pencereden caddeyi izlemeye koyuluyorum bir süre..
Hiç bir şey yapmak geçmedi içimden..
Yorgun hissediyordum kendimi, sendeleye sendeleye yatağa ilerledim..
Gün ışımasına henüz iki saat vardı ve karlakarışık yağmurun pencereye
vuran takırtıları sevdiğim şarkının melodisi gibi geliyordu kulaklarıma..
Verne’nin uçan balonunda kalabalık bir caddenin kaldırımına
inmiştik düşümde.. Güneş tüm sıcaklığıyla üzerimizdeydi..
Elimdeki kitabı gölge yapsın diye başımın üstüne tutup etrafı seyrediyorum..
Yağmurlu bir mevsimden gelmiştim ve üstüm başım sırılsıklamdı..
Güneşte kuruyana kadar öylece bekledim..
Düşlerimde teatral bir yalnızlığın intiharı gibi her şey..
Sürekli özeleştiri yapıp yine aynı tutarsızlığı tekrarlayan bir düş;
Gözlerimi kapıyorum çat kapı bitiveriyor yanımda..
Gözlerimin önünde..Ellerimi tutmuş, gözlerimin içinden bedenime
girmek için öyle mahzun bakıyor..
’Beni sevene kadar düşlerine girmeyi sürdüreceğim, yoksa, yoksa
sevmeyi bilmiyor musun’?..diyor.. Cevap veremiyordum..
Özgüveni, ukalalığı, direnci karşısında dehşet bir ürperti kaplıyordu
her yanımı.. Seni yüreğimden, seni dehşet coşkularla seviyorum diyememiştim..
Yazdıklarım kadar kalabalıklaşıyorum,sanki hiç varolmamış gibiyim..
Dünyanın her yerinde üzgün,hüzünlü ,yüksek sesle konuşan insanlar
olduğunu hissediyorum. Konuşmadık ama paylaşıyoruz kimi zaman.
Yolda yürürken yahut kapalı alanlarda ileri derecede temkinli insanlar görüyorum..
Bir çırpıda öfkelenenler,^’belirsiz’ bir şekilde gergin olanlar, gece yarısı
kuşatma hezeyanı içindeymiş gibi perdelerini indirenler..
Hepsi tedirgin.Güvercin yürekli, içe dönük. Onlarla insansız kenti paylaşıyoruz...
Yarım kalmış bir romanın altları kalemle çizilmiş sözcükleriyle konuşma
zorunluluğu olmadan, yarım yamalak deneyimlerin,yetersiz algılamaların,
bir adım ötesindeyiz.. En saklı yerlerimizde bıçak keskinliğinde sakladığımız
cesaret ve kitaplarımızda yok artık..
Hayatın karşısında çırılçıplağız..
Hiçbir şey kalmadı ellerimizde odalar dolusu şiirler ve sürgünlüklerden başka..
Ve biliyorum ki, hiç tutunamadığımız salıncağın dönüşünü beklemenin
esrikliğiyle ciğerlerimizi yırtan bir şarkıya sığınacağız bundan böyle..
Şehrin her yanına açılmış gizli hendeklere düşmüşsün de
onca kalabalığa rağmen kimsenin sesini duyduğu yok sanki..
Sanki biraz betimsizleşiyoruz..
Akıntıya kürek çekmeden karşı koyma, bedenini küçük bir adacığa
sürüklemese de mutlu bir serabın kollarına bırakabiliyor..
Kelimelerle bir alıp veremediğin olmuyor fakat bazen sana hasmınmış
gibi bakıyorlar..
Öyle uzak, öyle cansız.. Kelimelerin koynunda betimsizleşiyoruz..
Seni uçuran da yakıp yıkan da yine aynı kelimelerin oluyor..
Şizofrenik bir dürtüyle gelip en ayrıcalıklı cümlelerini bırakıyor avuçlarına..
imgelerle bir tür içhesaplaşmaların başlıyor.. Bu savaşı kazanmak,
yığılıp kaldığın o kelimelerin altından çıkmak demek oluyor kimi zaman..
Zaman bitmek bilmez taş ağrısı olur yürekte, yinede el değmemiş bahçeler,
henüz gidilmemiş şehirler biriktirirsin düşlerin de..
Her sabah göğe bakıp kocaman boşluğu günaydınlarsın..
Gece oldumu yıldızların başından aşağı dökersin dehşet sözcüklerini..
Harfler birbirine karışır ama sen karışmazsın bir türlü özsuyuna..
Tutar bir filmin kalıbına dökersin içindekilerini..
Hayat denen hazin şey tıpkı dönen şeritler gibi içimizde
biriktiriyor bütün filmini, ve gün geliyor başrol oluyoruz yine hayata..
Hiç bir yere gitmeyen yollarda yıkıcı yalnızlıklar büyütüp duruyoruz...
Birbirine sırtını dönerek, sürekli ve hep çok ve boş konuşan hoyrat
kalabalıklar içerisinde sessizlik onur, suskunluk erdem değil de nedir?..
Bütün bu ızdıraplı duygular içinde en acı olanı da dinlersin,
düşünürsün, konuşursun.. Yaşadığını hissedersin ama
içindeki kocaman boşluğun artarak çoğaldığını farkedemeyecek
kadar hissizleşirsin..
İnsancıl bir erinçle söylüyorum;
İnsan ömrünün bir parçasını koparıp alıyorlar kendinden,
film şeridinden kimi kareleri keser gibi makaslayıveriyorlar..
Bir makas,bir makas daha.Gitti bir kaç yıl..Gerisini al senin olsun,
yaşa yaşayabilirsen..Peki alınanlar,o makaslanan,bulanık,kendimizin
kurgulamaya çalıştığı kareler..Nasıl eklenecek birbirine! eklenebilecek mi?..
Böylesi çelişkiler silsilesi içinde olağanüstü geçti geride kalan yıl..Vaadedilmiş gülümseyiş,öyküler
ve yüzlerce günceler..
Kaç filme yalnızlık replikleri serpiştirdim çetelesini tutamadım..
Okuduğum şiirleri saymıyorum bile..
Ben yazdıkça yakınlaşıyordu bazı duygular,yakınlaştıkça şehirlerarası kaçışlar
gerçekleştiriyordum durmadan, durmadan..
Bazı zamanlar öyle yakındı ki, elimi uzatsam dokunacağım kadar yakındı..
Çoğaltabildiğim kadar çoğaltıyordum hayallerimi.. Planlamadan, öylece, zamansız..
Geçen her mevsimde olduğu gibi masum bir çocuğun hecesiydi kilometre levhaları..
Yaz ortasında kışkırtan havası vardı umutlarımın, serde bir güze yaprak olmak da vardı..
Bütün çarpışmalarda ölüp ölüp diriliyorum..
Kayıtsız düşlerimde evrimsel bir buluşa imza atıyorum geceleri..
Sonra hayatın o berbat tregadyası ile yüzleşme anı;
Sonra kadim bir hüznü öptüm iki kaşın arasından..
Lawrence ’Asla sanatçıya inanma hikayeye inan’ diyor..
Oysa evren, bir hayal dünyası diyordu Vugo..
Ocak..17..
YORUMLAR
Bazen uçmak gelir ya içimizden,kanatlarımız kırılır,yazmak gelir içimizden kelimeler dağılır her bir yana,hüzünlerin,anıların,gözyaşlarının gölgesinde.Bir an gelir kalem öyle tutuşur ki ,bir heves,kağıtlar yetmez yazmaya ama kalem tükenmemeli hiç şair hep yazmalı,dile gelen her duyguyu,her cümlenin sonuna bir nokta koymadan.
Ben yine çok beğendim bu kelemi şair,güzel yazıyor,güzel dokunuyor duygu teline,sevgimle
Doğan Güneş
Kimse demez ki,hadi bu gün toplaşıp hep beraber ağlayalım dere kenarında..
Sen Sevay şairim herkesin deresinde ağlayan herkesin deresinde gülensin..
Maharet yaşamak değildi,sınırsız ve sınıfsız gülebilen,dünyayı kucaklayabilecek düşinsanı olabilmekti maharet..Sevgilerimle..
Doğan Güneş
'Bir şiir de bin anı' diye yanıt veriyor..
Aynı harften incinen iki çocuk gibi bir birlerine bakakalıyorlar bir süre..
Şu an doğaçlama konuşuyorum,yeri geliyor odalar dolusu şiirlerde hala henüz yazılmamış şarkıların notalarına dokunoyoruz..
Yeri geliyor dünya denen sahnede kendi tiradımızı atıyoruz..
Anılar çoğaldıkça düşlerde gerçekleşir mi,bilmiyorum..
Kaç kuşak bu dünyalıyız bilmiyorum..
Bildiğim,umut ettiğim şey bir gün ama bir gün güzellikten yana
herkesin gülümsemesinde ayrı ayrı erguvanlar açacak..
Olduğumuzdan çok yokluğumuz yaşıyor çünkü..Sevgiyle..
Kimi gördüklerini bir ırmağın ağır tınısı gibi yazıyor.. Kimisi renk deryasının içinde kaybolmak istiyor.. Kimi atlayıp bir lacivert ata yol olmak istiyor..Mutlu muyuz.. Hayır..Üstelik Cumartesi'yken..
Selam..
Doğan Güneş
Yorumunda sürreel düşlerin izini sürüyorum..
Cumartesi bizden çok sevsin seni..
Guzel bir başlık guzel bir yazı sanki müzik sanki basks bir dünya.
Gune gelen bu harika yazıyı yazan şairi yürekten kutluyorum
Doğan Güneş
yaşadıklarımızsa o balığın ağlara takılmasına benziyor sanki..
Fakat küçük kara balığın asiliği hep içimizdedir..
Ve sanki melodisini geceden,düşlerini Cumartesi'den,hüznünü
başka bir dünyadan almanın dayanılmaz çekiciliği var mektuplarda..
Teşkkür ederim şair..Sevgiler..
-insanın kendinden vazgeçmesi,özgürlüğün kendisidir belki -
bu bile tek başına bir roman konusunun alt yapısını ve malzemesini tamamlıyor aslında.
zaten hayatı güzelleştiren de ve bir parça yaşanır kılan da bu değilmi
mevsimler'ini öldürmüş bir zamanın çilekeş yaşayanları'yiz.
ama gönüllerde hep dört mevsimin güzelliğini arzularız
tek mevsimlik zamana alışamadık-alışmadan hayalerimizin peşinden giderken
hayal dünyasına.sıradan bir yaşamdan çok daha iyidir.
Dün yazıyı okumuş beğenmiş tim güne geleceğini düşünmüştüm
emeğine bereket değerli şair
selam ve sevgiyle
Can Fırat tarafından 1/26/2017 4:50:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Doğan Güneş
dünyasına yıüklüyordu umutlarını..
Senin tek mevsime dair alışık olmadığımız sözünden belkide
kelebek olmayı seçtik ayışığında..
Selam ve çokça sevgiler..
Doğan Güneş
F Nitter öyle karşılıyorum zarfın içindeki bahar dalını..
Çok teşekkür ederim..Sevgiler..
Doğan Güneş
İnsanın kendisine şiir yazması ne tuhaf değil mi..
Bolkeseden sevinçler yükledim kendime,toprak toprak
dağılıp yağmur yağmur çoğalttım kendimi..
Sonra bir yolculuk planladım;Mütavazi bir arayışın,fetiştirilmiş
yozluğa rağmen olanca acılarına ve tümden alt üst oluşuna dair
bir çeşit gelecek güzel günlere ışık tutma yolculuğu..
'Sözcüklerimizden güzel bir müzik dinletebilmek kadar sevinçli
başkaca güzel bir duygu olamaz' derdi Annem .
Kelimelerin melodisini hissetmek olağanüstü bir duyarlılık işidir sevgili şair,
o halde size geniş bir Cumartesi şarkıları sözümüz olasun..Sevgilerimle..
Postacı son anda kapımı çaldı ve mükemmel mektubunu teslim etti. Hemen okudum, emeğine ve yüreğine sağlık, çok memnun oldum. Sevgilerimle
Doğan Güneş
çırpmaya başladı..
Bunca parıltı gelecek güzel günlere ışık tutsun diye coşkuyla
çoğaltıyorum güvercinleri..Sevgilerimle Ömer abi..
Doğan Güneş
Sende hoş geldin..
Diyeceksin hafta ortası ne bu hal, hayırdır fakat bende pek emin
değilim açıkçası)..
Belki şiir olsa mevsimini bekleyen yağmur gibi beklerdim ama
şiirden önce mektup düşünce 'Mektup beklemeye gelmez' sözüne
sadık kalmak istedim belki de)..
Ben bunları yazarken gecerüzgarı bir şiir eklediğini fısıldıyor kulağıma..
Onca zaman bekletmişiz daha fazla zaman kaybetmeden
gidip bi soluklanayım kelimelerinde..Çokça sevgiler Hena..
hena
Bu saatlerde sitede olman da şaşırttı,ne güzel surprizlerin.
Cumartesi güzelliğinde mektubunu eklemişsin ya,varsın hafta içi olsun ne çıkar ki.. sevgiler..