- 7256 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KALBE SAPLANAN OK
1994 yılında Açık Öğretim Fakültesi’nin Sosyal Bilimler bölümünde okurken sınavlara çalışıyordum. O zamanlar sadece bilgisayarın adını biliyorduk,bazı resmi dairelerde görmüş, ancak bozulur da başımıza iş alırız diye tuşlarına dokunmaya korkar olmuştuk. Teknoloji gelişmişti ama herkesin bilgisayarı, lap topu yoktu. Ağır olan dersler de vardı, üç arkadaşımla birlikte ders çalışmaya karar verdik.Mesaiden çıktıktan sonra buluşup ders çalışıyorduk.Birimiz okuyacak, diğer ikimiz dinleyecektik. ’Sen oku, biz dinleyelim, okumak bile çok yorucu. ’dediler. Anlayamayanlar için konulara geri dönüyordum bu da zaman kaybı demekti ve çok da yorucu oluyordu. Dedim ki arkadaşlarıma, ’Bu böyle olmayacak. Aklıma bir şey geldi, şayet düşündüğümü gerçekleştirebilirsem, hepimiz için de çok iyi olacak.Şimdi eve gidip hazırlanayım, bana 3-4 gün süre verin.’
Evde kitapları ayrı ayrı taradım, önemli yerleri işaretledim, konuların özetini teyp kasetlerine okuyup, elimde teyp ve kasetlerle arkadaşlarımla buluşmaya gittim.Yarı şaka yarı ciddi, biraz da alaycı bir ifadeyle : ’Ne o Murat, bize şarkı mı dinleteceksin?’ dediler.
’Evet, size hayatınızın şarkısını dinleteceğim ve hiç unutamayacaksınız.’ dedim. Çağrışım tekniği adını koyan bendim, var mıydı böyle bir teknik, bilmiyordum. Bilgisayarımız yoktu ki, nasıl araştıracaktım? Bu metodu kullanmak o anda aklıma geldi, emin de değildim başarılı olacak mıydım? Örneğin Faruk Nafiz Çamlıbel’den soru geleceği zaman şu cümleyi kurarak, bu kitapların bu şaire ait olduğunu anlıyordum:
’Faruk’un ömrü han duvarlarında böyle geçti, tatlı sert.’
Han Duvarları, Bir Ömür Böyle Geçti, Tatlı Sert şairin kitap isimleriydi. Dedim ki arkadaşlarıma, ’Size bu şekilde cümleler hazırlayıp okuyacağım. Bu cümleleri asla unutmayacaksınız. Hafızanız size hatırlatacaktır.’ Başta saçma buldular.
Sonrasında sevdiler.Cümleyi okuduktan sonra onlara şunu soruyordum : ’Kimin ömrü han duvarlarında geçmiş?’ Hep bir ağızdan cevap veriyorlardı : ’Faruk.’ diye. Devam ediyordum sorulara. ’Nasıl geçmiş?’ Düşünüp cevap verdiler : ’Tatlı, sert.’
’Bu iş bu kadar.’ dedim. Diğer dersler için de yaptım bu tekniği. Arkadaşlarımdan birkaç gün müsaade istiyor, o süre içinde de yeni ders konularını kasetlere okuyordum. Karşıma yabancı bilim adamı da çıksa, tarih konusu da çıksa derhal kısa cümleler kuruyor ve okuyordum. Hiç bir cümlenin de benzerini kurmuyor, kafalarının karışmasını istemiyordum. Bu pratik düşüncem sayesinde derslerimiz zevkli geçiyor ve aklımızda da kalıyordu. Asılan yüzler bir anda yerini mutluluğa bıraktı. Yıl kaybı yaşamadığımız gibi bütünlemeye dahi kalmadan geçtik. En yüksek notları ben almıştım, arkadaşlarıma moral verdim, ’Siz de benim gibi sesinizi kasete alsaydınız siz de en yüksek notları alırdınız, üzülmeyin, sınıfı geçmek önemliydi, diplomalarımızı aldık ya, gerisi önemli değil’ dedim.
Bir büyük hata yaptığımı aradan geçen yıllardan sonra fark ettiğimde, dünya başıma yıkıldı sanki. Öyle bir hata yapmıştım ki, telafisi asla mümkün değildi ve ben her düşündüğümde çok üzülürüm. O hatam da şuydu : Evde ses aldığım kasetlerin kimisinde şarkılar, kimisinde türküler vardı.Ben o kasetleri bozmuş, sesimi üzerlerine almıştım. O kasetlerden birinde, yalnızca birinde, beyaz olanında babamın sesi vardı. Küçük bir bölümden oluşan bu ses kaydında o vakitler 3-4 yaşında olan erkek kardeşim Hakan’ın babamla olan karşılıklı konuşmaları vardı. O ses kasetini yanlışlıkla silmiştim ve başka da ses kaydı yoktu.
Aradan yıllar geçti ama bu derin acı kalbime bir ok gibi saplandı. Babamdan miras kalan ses kaydı, artık yok... Zamanın geri alınamadığı gibi, o da geri alınamıyordu. Her aklıma geldiğinde çok üzülürüm, hatta ağlarım. ’Ben bu hatayı nasıl yaptım?’ diye.
Affet beni babam, sesine dahi sahip çıkamadım.Tek tesellim de babamın kulaklarımda kalan sesi, cümleleridir. Hem de her vakit tazedir, canlıdır.Yaşadığım şu ana kadar, ne vakit zor durumda kalsam, sığınabileceğim tek liman babam oldu.Gerek adıyla,eserleriyle ve gerekse dualarıyla. Babam benim için hep hayır duasında bulunur. Ruhlar ölümsüzdür ve babamla konuşuruz.
Vecdi Murat SOYDAN
Kara Kaplı Defterim
16/01/2017, Isparta