- 1317 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BENİM ADIM HASAN DEĞİL!’’
Öncelikle bir husus belirteyim yazının başlığını oluşturan ‘’Benim adım Hasan değil’’ sözü bir fıkrada geçen ve bu sayfada okuduğum bir yazının içeriğine gönderme olarak kullandığım bir cümledir.
Adamın biri hemen her gün yaptığı gibi sahilde yürüyüşünü tamamlamış ve bir bankta oturup hem dinleniyor hemde deniz manzarasını seyrediyormuş. Başka bir adamda arkadan yanaşıp bu adamcağızın ensesine esaslı bir şaplak yapıştırıp, ‘’vay Hasan ne haber’’ demiş. Tokatı yiyen adam neye uğradığına şaşırıp ayağa kalkmış ve beyefendi ben Hasan değilim demiş. Adamda bunun üzerine çok özür dilerim sizi Hasan sandım deyip, yürüyüp gitmiş.
Bir sonraki günde yine adam yürüyüş sonrası sahilde bir başka banka oturmuş manzara seyrederken, aynı adam arkadan gelip adamcağızın ensesine ‘’vay Hasan ne haber’’ diyerek bir şaplak daha patlatmış yediği şaplağın acısıyla yerinden kalkan adam yav arkadaşım yine mi sen?’’ Ben Hasan değilim anlamıyor musun? deyince adamda çok özür dilerim sizi Hasan zannettim diyerek yürüyüp gitmiş.
Ertesi gün adam sahilde bir başka banka oturmuş dinlenirken aynı adam arkasından gelip ensesine sağlam bir şaplak daha yapıştırıp ‘’vay Hasan ne haber’’ deyince şaplağı yiyen adam bir yandan ensesini ovuşturup bir yandan da oturduğu yerden adama dönüp anlaşıldı ben Hasan olsam da olmasam da sen bu şaplağı benim enseme indireceksin. Şimdi söyle bakalım hemşerim, senin asıl derdin ve karın ağrın nedir demiş.
Bu sitede bazı dostların kaliteli anlatımla kaleme aldıkları siyasi yazılarını ilgiyle okuyor ve istifade ediyorum. Çünkü siyaset, yaşamın yok sayamayacağımız bir gerçeğidir. Dolayısıyla bu dostlarımızın yazılarını okuyunca aynı siyasi görüşte olmasam bile bilgilendiğim farklı konular oluyor.
Ancak yine bu sitede mütemadiyen siyasi yazı yazan bazı kalemler var ki,onlarında siyaset yazılarının içeriği bilgi paylaşımından çok başta İslami kesimler olmak üzere etnik ve kültürel farklılıkları olan kesimlere saldırı niteliğinde oluyor. Sorsanız yazılarında ya iktidarı ya da muhalefeti eleştirdiğini söylerler. Ancak yazıyı okumaya başlayınca görünüyor ki, içeriği bambaşka alanlara ve konulara uzanıyor.
Bu kalemlerin iftira nitelikli goy goyculuktan beslenen, tahrik edici kışkırtıcı yazılarına doğal olarak kayıtsız kalınamıyor. Dün bu kalemlerden birinin ‘’sözde kadın haklarına vurgu yapan bir yazısını okudum. yazının içeriğindeki göndermelere niceliğine ve yazıda kullanılan kışkırtıcı ve incitici resme itirazım oldu. Dolayısıyla bu itirazımı dile getiren sitem içerikli bir yorum yazdım. Eleştiriye kapalı bu insanların gerçek amaçlarının siyasi eleştiri yapmak olmadığını, Atatürkçülük ayağına İslama muhafazakar ve mütedeyyin Müslümanlara saldırmak olduğunu bildiğim için yaptığım yorumu silmesine de hiç şaşırmadım.
Bu kesimlerin Müslümanlarla ne alıp veremedikleri var? Bu tavırlarının nedeni nedir ? Bilmiyorum. Hoş bilsem de çok umurumda değil. Peki nereye kadar? Kaleme aldıkları yazıların da İslama ve Müslümanlara dönük yalan, iftira ve hakaret içerene saldırılarına kadar.
Beni çok rahatsız eden yazıda kullanılan resmin yayınlandığı konuyla ilgili habere ulaşmak için İnternet’te kısa bir araştırma yaptım. Flaş haber diye duyurulan ve adeta sinema afişi gibi resimlerle servis edilmiş haber belli ki, İslami çevreleri rencide etmek için hazırlanmış ajite edici bir algı operasyonu. (en azından benim ulaşabildiğim bilgi özelinde) bu sonucuna ulaştım.
Tahrik edici,o yazıda imamlık makamına hakaret eden, bu afişin, haberine ve niteliğine şöyle bir göz atalım.
1-Sözü edilen haberin doğruluğu tartışılır çünkü ortada somut bir veri yok.
2-Bahsi geçen imamın geçmişte herhangi bir tecavüz vakıasının olduğunu işleyen bir habere rastlamadım.
3-Şahsa saldırmak için (kesin bir bilgi değil) iki eşli olması üstünden tecavüz haberinin bastıra bastıra işlenmiş olması haberin içerik olarak doğru olsa bile nicelik olarak birilerinin Müslümanlara dönük algı oyunu olduğunu gösteriyor.
4-Yirmi yaşında bir kıza tecavüz ettiği söyleniyor ama 20 yaşında bir kadının imamın arabasında ne işi olduğunun haberi nedense es geçilmiş. Enteresan?!’’
Tüm bunlara rağmen ( kaldı ki yargıya yansımış bir konu) velev ki imam tecavüz etmiş olsun.
Bu olay, mütedeyyin muhafazakar Müslümanları bağlamaz. Ama bu kalem nedense hep bu tür sayfalarda gezip doğru olup olmadığı bile belli olmayan haberleri sayfasına taşıyıp ciddi bir habermiş gibi verip resmen Müslüman kesimlere saldırıyor? Üstelik satır arasına Atatürk’ü de sıkıştırıyor. Ne alakaysa?!’’
Bir insanın kimliğinde dini İslam yazması o insanın Müslüman olduğu anlamına gelmez. Tıpkı Atatürk’ü dilinden düşürmeyen ismini ota moka her konuya müdahil eden ama gerçekte yani kalbinde asla Atatürkçü olmayanlar gibi! Kaldı ki bu haber ile ilgili İnternet’te gezdiğimde yüzlerce tecavüz haberinin sıralandığını gördüm. Ama nedense yüzlerce haberlerin içerisinden bir tek bu imamın, koca puntolarla afişe edilmiş resmini alıp sayfasına koyması da oldukça manidar.
Oysa tecavüz gibi cinsel içerikli sapkınlıklar dünyanın her toplumunda her sosyal kesiminde maalesef yaşanan cinsel kökenli ruhsal rahatsızlıklardır. Böyle olmasına rağmen bu sayfadaki bazı kalemler bu olumsuzluğu evirip çevirip mütedeyyin Müslümanlarla ilişkilendirme çabaları oldukça düşündürücü?!’’
Benzer durumu sosyal çevremde de gözlemliyorum. Bu kesimler Müslümanlarla ilgili, öyle söylemlerde bulunuyorlar ki,sanki camide namaz kılan Müslümanlar evlerine gittiklerinde haşa kendi çocuklarına ve torunlarına tecavüz ediyorlarmış gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorlar.İşin tuhafı muhafazakar kesimlere bu tür iftiralarla saldıranlara bakıldığında son derece müstehcen hayatları ve en üst düzeyde marjinal ilişkileri yaşayan insanlar olması da son derece şaşırtıcı,
Daha ahlaksızca olanı da çarpık hayat tarzlarına sahip olan bu insanların gündüz modern kadın hakları savunucusu gibi görünüp akşam olduğunda da içki kadehini karısının kafasında kıran,veya rakı şişesini kafada kırmak için hanımlarının üzerinde özel vuruş teknikleri geliştirmiş olmalarıdır. Muhafazakar insanlara her türlü çirkin iftirayı atan bu insanların önemli bir kısmı evli olmasına rağmen ( ne kadar tecavüz kapsamına girer ) Bilmiyorum ama çocuğu yaşında hatta çocuğundan bile daha küçük kızlarla metres hayatı yaşıyor olmaları da ne kadar tutarsız olduklarının somut bir göstergesidir.
Neticede kadın haklarının istismarı siyasete alet edilemeyecek kadar genel ve hatta evrensel boyuta önemli sorundur. Kadın arkadaşlarımızın öz güven duygusu gelişmiş onurlu bireyler olarak hayatlarını yaşamalarını ve yaşamın içinde erkeklerle eşit haklara sahip mutlu insanlar olmasını arzu etmek ve bunu savunmak öncelikle bir insanlık görevidir. Dolayısıyla bu doğrultuda çaba gösterilmeli ve bu hassas konuyu siyasete alet etmeden işgüzarlık yapıp belli bir kesimi rencide etmek amacıyla kullanmak isteyenlere de fırsat vermeden yapmalıdır.
Bu nedenle iktidarı ya da muhalefeti eleştireceğiz diye mezhepsel ve siyasal karşıtlık üzerinden İslami kesimleri tahrik edici ve incitici yazı ve söylemlerden önemle kaçınılmalıdır. Neticede mütedeyyin Müslümanların da sabrının bir sınırı olduğunu unutmamak gerekir.
Nihayetinde yapılacak en büyük hata bu milletin sinir uçlarına dokunan sözler söyleyip tarihine, köklü kültürüne, dinine ve diyanetine sinsice ve haince hakaret etmek olur.
Dolayısıyla bir gün gelir, herkes sinsiliğinin ve hainliğinin bedelini misliyle öder.
Benden söylemesi...!
Sonrada vay ben görmedim vay ben duymadım olmasın.
Serhat BİNGÖL. 13.01. 2017
YORUMLAR
Sevgili Serhat, öncelikle paylaşımın vesilesiyle bu güzel yazıyı okumak imkanım olduğu için mutluyum... Edebiyata ustaca yazılmış yazılarınızla emek veren kaleminizi kutlarım...
Sapıklığın dini olmaz kardeşim. Sapık sapıktır. Atatürkçüyüm geçinen insanlar arasında da, Müslüman geçinen insanlar arasında da bolca mevcutturlar. Basına yansıyan pek çok sapıklığın Müslüman kılığındaki ve dincilik mesleğindeki insanlarla özdeşleşmesi ağrınıza gitmesin. Onlar dindarlardan değiller, dincilerdendirler. Dindar adam Allah'ın gazabından korkup günaha bulaşmaz... Şikayetçi olduğun paylaşımlar ise Atatürkçülükle alakalı şeyler değildir, ATATÜRKÇÜLERİN DERDİ DE DEĞİLDİR.... Müslümanlığa musallat olanlara kızarken illa ki Atatürkçülüğü araya sokuşturmanız, her yazınızda Atatürkçülüğü kullanmanız yakışmıyor, vaz geçin bu huyunuzdan, zira Müslümanlığı rencide edenlerle Atatürkçülüğü rencide edenler, hepsi, hata yapmaktadırlar, siz de o hataya düşmeyin... Paylaşanlar İslam dinine bağlılığı zayıf ve insani hassasiyetleri fazla olabilir. Bu tipler bu paylaşımlara alet olarak kimlere nasıl hizmet ettiklerinin bilincinde olsalar zaten o paylaşımları yapmazlar. Ben facebook sayfamda o tip paylaşımların altına daima şu notu düşerim: "BU TİP PAYLAŞIMLAR İNANCI ÇOK GÜÇLÜ OLMAYAN İNSANLARIMIZI İSLAM DİNİNDEN SOĞUTMAK İSTEYEN SİYONİZMİN BİR OYUNUDUR. LÜTFEN PAYLAŞARAK AMAÇLARINA ALET OLMAYIN..."
Saygıyla
Göktürkmen
Atatürk modeli en az altı yüz otuz iki yıl daha geçerli ideal bir modeldir, herkesi bu mevziye çağırıyorum, esenlikler dilerim Kemal ağabey.. saygılar.
Kemnur
Serhat BİNGÖL
Abim. Göktürkmen kardeşimizin yorumuna verdiğim cevapta da dediğim gibi bu sitedeki üyelik tarihimle başlayan süreçten bu güne kadar gördüğüm tek şey İslamın ve Müslümanların rencide edilmesi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün olur olmaz her konuya müdahil edilmesidir. Muhtemel sizde tanık olmuşsunuzdur bu sayfalarda sözde siyasi eleştiri adına İslamın değerlerine dönük, öyle şeyler yazıldı çizildi ki, bırakın radikal İslamcıları bizler gibi ortalama Müslümanların bile tüylerini diken diken edecek saldırılardı.. Hemde bu çirkin sözlü saldırılar defalarca siyaset kılıfı üzerinden sinsice ve üstüne basa basa söylendi.Sanki tecavüz vakıaları toplumun başka sosyal kesimlerinde yaşanmıyormuş gibi Asbel kader İslami çevrelerde yaşanmış bir olumsuzluğu bahane gösterip Müslümanlara yapmadık hakareti bırakmadılar. Affedersiniz, biz Müslümanların ne çocuk tacizciliği, tecavüzcülüğü kaldı. Ne peygamber efendimizin ve asab-ı kiramın katilliği,ne de mukaddes kitabımızın dogma yani uydurma olduğu ve daha neler neler yani söylenmedik söz, yapılmadık hakaret kalmadı.
Sus, sus nereye kadar.?’’
Sonuçta bizler elimizden geldiğince ibadetlerimizi yapmaya çalışan insanlarız. Kimimiz sadece bayramda bel ki de sadece cumadan cumaya camiye giden ya da beş vakit namazını kılan nihayetinde elimizden geldiğince dinimizin gereğini yerine getirmeye çalışan, mütevazi insanlarız. Ama gelin görün ki, şu geçtiğimiz Ramazan ayında bile bizler gibi oruç tutan sade Müslümanlara bile iftira atıp ( sanki orucumuzu açtıktan sonra her türlü edepsizliği yapıyormuşuz gibi) söylenmedik çirkin saldırı atılmadık iftira bırakmadılar hem de bu sayfalarda ve ne yazık ki ( lütfen bana gönül koymayın ama bu gerçeği görmezden gelemeyeceğim.) Bu çirkin saldırıları çatır çatır Mustafa Kemal Atatürk’ün üzerinden yapıyorlar.Ama siz benim yazılarımda Atatürk’ü araya sıkıştırdığımı söylüyorsunuz. Eleştiriniz başım gözüm üstüne eyvallah ama,
Canım Abim. ‘’Ben bu tür yazı ve yorumlarımda Atatürk’ü araya sokuşturmuyorum. Sokuşturan insanların işgüzarlığından bahsetmeye çalışıyorum.) Başka ne yapa bilirim onu da bilemiyorum. Neyse devam edelim. Bu kalemler resmen sinsice ve haince Atayı din düşmanı gibi gösteriyorlar. Buda doğal olarak inançlı insanları geriyor. Ha! Bu kalemlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmez ama mütemadiyen İslama saldırı halindeler. Sorsanız biz yobazları gericileri eleştiriyoruz derler.,,Yerse!’’ Ne yapalım bizde yiyelim mi? İşte orasına bakacağız Abicim.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Kemnur
Serhat BİNGÖL
Kemal Abim, Cevabınızın içeriğine gönülden katılıyorum ve bu konuda sizden farklı düşünmüyorum. Sonuçta İslamı gereğince yaşayamadığımız ve onun aydınlıkçı kitabını özümseyemediğimiz malum ve toplumsal bazda da gözle görülür boyutta. Naçizane benim din üzerinden kimseyle kavga etmek veya polemiğe girmek gibi bir niyetim yok. Kaleme aldığım bu yazıda söylediğim sözlerin ve yaptığım eleştirilerin bir fazlasını bu yazıyı yazmama neden olan şahsın sayfasına girip rahatsızlığımı dile getirdim. Dolayısıyla benim tavrım dedikodu ve gıybet kapsamına girmez. Şahıs da bana uygarca cevap vermek yerine sayfasından yorumumu sildi ve bunu bir kaç kez yaptı.Tabi ezberi bozulunca işine gelmedi.
Aynı tavrını sürdürmeye devam edince de kendi sayfamdan bu eleştirel yazıyı yazmak zorunda kaldım. Ha! Adam sende ne takıyorsun kafana diyebilir miydim derdim elbet, ama ben dememe noktasında tavır koydum. Olay budur.
Hocam. Çocukluk ve ilk gençlik çağlarımdan bu yana Mustafa Kemal Atatürk'e derin bir saygım olmuştur. Ancak buna rağmen hiç bir zaman iddialı bir Atatürkçü olmadım. Fakat, Atatürkçülük adına Atatürk'e yapılan saygısızlıkları da içime sindiremedim. Geçmişten bu güne sosyal hayatımda kendisini Atatürkçü diye tanımlayan insanların Atanın manevi şahsiyetini rencide eden öyle sözlerine ve öyle dangalaklıklarına tanık oldum ki, saç baş yolmamak mümkün değildi. Bunların içerisinde bu ülkede çıplaklar kampı niye yok? Deyip bunu sorgulayan çıplaklar kampının olmamasını büyük bir eksiklik olarak görüp kendine dert eden bunu Atatürkçülüğün bir gereği olarak değerlendirenden insanları da tanıdım. insanların sinir uçlarına dokunacak şekilde Atatürk’ün haşa yüce Rabbimizden daha üstün olduğunu açıkça söyleyip, Atatürk olmasaydı sizler olmazdınız ( binlerce yıllık tarihi olan Türk ulusu ağaç kovuğundan çıkmış gibi) Atatürk bir ulus yarattı. Asıl Atatürk'e iman edip şükredin diyen şuursuzlaştırılan sapıkları tanıdım. Hem de bu ülkenin saygın kurumlarında görev almış sözüm ona az buçuk mürekkep yalamış insanlardı bunlar. Ve daha neler neler. Hayatım bu tür çakma Atatürkçülerle uğraşmakla geçti.İşin acı tarafıysa ben ve benim gibi düşünen ve bu sapkınlığa tavır koyan insanlar Atatürk karşıtı gibi algılanırken, bu ahlaksız insan müsveddelerinin Atatürkçülükleri de bravo denilip, şak şak lanarak övgüler muhatap olup itibar gördü bu toplumda.
Aaaah hocam ah..! Öyle şeylere tanık oldum ki şu garip hayatta onun için çok derin öfkeler taşıyorum içimde.
Göktürmen kardeşimize demişsiniz ya.. ‘’Atatürkçülük dogmatik bir düşünce kalıbı değildir. İnkılapçılık ilkesiyle kendini yenilemesinin ve yararlı olanı alıp kullanmasının önü açık tutulmuştur. Bu nedenle onu 632 yıla sığdırmamak gerekir. O, MİLYONLARCA SENE KULLANILMAYA MÜSAİT BİR DOKTRİNDİR...diye,evet içerik olarak dorudur katılıyorum bu görüşünüze ama maalesef nicelik olarak hiçte öyle değil. Kendimizi kandırmayalım. Yukarıda örneğini verdiğim sapık Atatürkçüler nedeniyle çok boyutlu düşünce sistemi olan Atatürkçülük tek boyuta indirilmiştir. Eğer Atatürk’ü bu dangalakların ellerinden alıp sapık düşünce siteminden kurtaramazsak, şeklende fiilen de bitirilmesi çok uzak görünmüyor. Can-ı gönülden dilerim ki, ben yanılayım.
Neyse kusura bakmayın başınızı ağrıttım. Aslında en iyisi boş verip, böyle saça böyle tarak deyip çayını yudumlayıp olan biteni uzaktan seyretmek, ama olmuyor maalesef.. bi’ara dillere pelesenk olmuş bir söylem vardı ya! Lanet osun içimdeki insan sevgisine diye tam da öyle bir şey işte...
Saygı sevgilerimle.
Tüm yazılmaya değer sayfalarda katkılarım vardır, yazdıklarım orada; yazanların yazılarının altında duruyor, bakılabilir.
Yani önerme, polemik, eleştiri, teori, hipotez tüm edebi-bilimsel kavramlarda yaptığım katkıları, kastediyorum.
Bir de vakit ayırıp, eğitimcidir tarih eğitimlidir filan falan diyerek, lisan-i münasip ile iki üç tane yazı ayırmışlığım oldu.
Hiç bir edebi, siyasi, tarih ve toplumsal kavramı, seviyesini düşürmeden epistemolojik tanımları içinde işledim.. böyle yaptım.
İlkemdir.. kendime veya benim gurpsal doğrularımla değil, bilimsel ve nesnel-toplumsal gerçeklikle bakmalıyım diye düşünüyorum, böyle biliyorum.
Entelektüeliteye, bilgi ve birikim hiyerarşisine; dezentelektüelite ya da dantelektüeliteye sapmadan ve leke sürmeden akademik ciddiyetle yazdım, yazıyorum..
Karşılığında bana söyledikleri de (herkesin ) yazılarımın ve yazdıklarımın altındadır, bakılabilir...
Tarihi, gerçekleri, bilimi öznelleştiren, dahil olduğu ideoloji, kapalı gurup çıkarı adına bozanları sevemiyorum.
Onlarla dahi ortak kavram bulmayı deniyorum, bunu çok önemseyerek yapmayı önemli buluyorum.
Tiraj (okunma) göndermesi ve anlaşılmamak üzerine bana yapılan, genel bir suçlama olan mukayese ve istihzasını bile anlayabiliyorum.
Benim ilgi alanıma girmiyor.. ama gireni de anlarım demektir.
Beni okumak, pek çok sözlükle ve en azından "google amca"ya bakmakla mümkün oluyor, buna çok seviniyorum.
Dediğim gibi falsifiye edici bozuculuğu, üstelik bir de bunu suret-i Hakk'tan görünerek yapmayı asla ve kat'a anlayamıyorum.
Kendine göre bir siyasi ve tarihsel dünya kurup orada yaşayanların, insani tahammül ve tekamülle iletişimi bilmeyenlerin, entelektüel yazışmayı tiraj ve yarışmakla karıştıranların muhatabı olmak, ne olsa gereksiz ve anlamsızdır.
Gereksiz polemik düşmanıyım, bir de ben...
Emin olunsun ki, en son yazılarına katkı yaptığımızdan beri, bir tek yazıyı bile girip, okumadım.. dediğim gibi ne olsa büyüktür, muallim efendidir.. yine de öyle kasın, diyebiliyorum.
Ama bilgi sopası atmayı, banâl ve sanal değil, aksine çok iyi sanatsal küfretmeyi, düşünme dizgesi kırmayı, kısaca düşünemez etmeyi de iyi biliyorum.
Entelektüelite, bilgi ve birikim hiyerarşisi size göre değil diyebiliyorum.. bildiğiniz bir alan da değil diyorum, söylemiş olayım ve oluyorum...
Hele bir disiplindeki yetersizliği başka bir alan ve yerlerdeki tevatürlerle kapatacağını sanmak hiç değildir.
Varıp, gidiniz Osmani deyişle, "Muhterem Muallim Efendi hazretleri" yazılarınızla ve okurlarınla mutlu olunuz...
Bol seçkiler almanızı dilerim, bunun için niyazcıyız.
Gerçeğe, akla ve oradan gidilen aydınlık yola saygıyla...
Göktürkmen tarafından 1/14/2017 9:05:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kemnur
Sevgili Serhat.
İnsanın adı Hasan olsa da olmasa da karın ağrısı olan vatandaş gelip enseye tokadı çakıyor.
Benim sayfam kendisine açık olduğu halde gereken cevapları her dafasında aldığı için sayfama uğrayamayan vatandaşlar senin sayfandan parantez içine alarak yine de en azından kulaklarımı çınlatmaktan geri duramıyorlar.
Yalnı şaşırdığım bir husus da burada zikretmeden geçemeyeceğim.
Hayrettir ki artık Türkçe konuşmaya ve yazmaya başlamış)))))
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Katkınıza ilginize çok teşekkür ederim
Saygı ve sevgilerimle
Ah Serhat bey !...
Örneğinizi paylaşıyorum.
Mustafa Kemal'in o kadar çok yanlışı ve hatası vardır ki, onu Mesih-i Mehdi ilan edeerek, onu bu şekilde öldürdükleri için, en az gericiler kadar kızıyorum, en az ama !...
Yazılarımda ve katkılarımda buna dair (Atatürk'e) gerçekçi eleştirler var.. bölüm bölüm, zaman zaman yazdığımı anımsıyorum.
Ben durup dururken heykellerle uğraşmak, durup dururken Anıtkabir'e çocuk parkı, durup dururken andımızla uğraşmak, birdenbire T.C ibarelerini kaldırmak, "Ne mutlu Türküm diyene" ibarelerini abra kadabra yöntemsel kaybetmeyi hiç anlamadığımı(!) söylemek istiyorum.
Serhat bey hırka-i şerif, sakal-ı şerif, ayak izine ihtiram, hacer-ül esved'e tapınımaya çok yakın abartılı sarılma ve öpmeler, diyebiliyorum...
Hangi saksağan-i kebir (güya) Atatürkçü; onun heykeline, Anıtkabir'e gidip tapınma, hacı olma inanç-şekliye bunları yapıyorsa, ona lanet olsun...
Gerzekliğin tanımsız halidir...
Biz insanların tapındıkları ile inandıkları ile her ne olursa olsun ilgilenmiyoruz, Mabudlarıyla aralarına post serip aracılık etmeye isyan ediyoruz.
Bundan kendilerine erk, çıkar ve geçimlik sağlamayı da şiddetle, esefle kınamış oluyoruz.
Esenlikle...
Göktürkmen tarafından 1/14/2017 12:35:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat BİNGÖL
Peygamber efendimiz Hz Muhammed (sav) başka bir değerimizdir Mustafa Kemal Atatürk başka. Yani biri birinin alternatifi olmadığı gibi karşıtı da değildir. Bunu dinsel duygularla söylemiyorum.Çünkü Atanın reel siyasi doktrinleriyle dinin yani peygamberin ritüel öğretilerinin kimyası ve işleyişi çok farklıdır.Bu konunun sosyolojik, psikolojik,ve siyasi derinliklerine girmeyeceğim ama şu kadarını söyleye bilirim ki, bunun en temel ayrışımı şudur; Siyaset organik ve fonksiyoneldir dolayısıyla sınırsız ölçüde boyutsal değişkenliğe açıktır ve değişebilir.
Dini öğretileri ise forbitaldir ve sadece üç boyutludur başka bir boyuta yani değişime kapalıdır. Örnekleyecek olursak dinin tebliğ edildiği zaman diliminde günah veya sevap olarak tanımlanan şey neyse günümüz zaman diliminde de odur. Bir değişim göstermez.( Dinin kendi mantığında olması gerekende budur.)
Doğum, yaşam ve ölümün ötesindeki dördüncü boyutsa soyuttur (ahiret yaşamı) İşte bu noktada inanç itikat devreye girer ve bu soyut kavram somut olarak kabul edilir.
Kısacası birbirinden çok farklı yapıya sahip olan iki oluşum (din) ve (siyaset ) birbirinin alternatifi ya da karşıtı değildir. Ancak on yıllarca belli kesimler tarafından kasıtlı bir şekilde ülke insanın alt benliğine sistematik olarak karşıtı ya da alternatifi gibi işlendi yani böyle gösterildi.
Son cümle Atatürk’ü tanımlarken dini ölçülerden veya kıyaslamalardan özenle kaçınmak gerekir.
Saygı ve sevgilerimle.
"İslamın ve Müslümanların rencide edilmesi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün olur olmaz her konuya müdahil edilmesidir. "
Şair 57 rumuzlu arkadaşın Rize ve heykel konulu bir yazısı vardı.
Oradaki ve daha başka isim vermek istemediğim muhtelif yazı ya da katkılarda yaptıklarınızla, Ak-trol tanımına yaklaştığınız, kimi zaman da tam ortasına düştüğünüzü söylemeliyim.
Bunu çok ısrarlı ve sami(mi) söylüyorum.
Elbette ki, siz de benimle ilgili herhangi bir siyasi parti, lider, ideoloji ifrat ve tefriti görmüşseniz, söylemelisiniz; bunu yazmazsanız, inanın çok üzülürüm.
Her hangi bir başka mevhum veya zata trollk yapmışsam, bunu bilmeliyim.
Belki farkında(!) değilimdir...
Tüm yazdıklarım, katkı yaptıklarım dokuz yılı aşkın (son zamanlardaki sansür nedenli) silinenler hariç, bu da yeni olmaya başladı ayrıca.. önce yoktu, ortadadır.
Beyefendi insan net yazmalı.. ben bunu söylüyorum.
Kimdir bunlar.. nedir, nasıldır, neye göredir?
Siz, yine size sataşan siz gibilerin laik, etnikçi ya da mezhepçi versiyon tiplerliye olan kavgalarınız polemiğini, kuruluş ve kurucuyla endeksleyemezsiniz.
Hodri meydan, buyrun...
Trollük etmeye (hadi yaptınız demeyeyim) çok yaklaştıklarınız dahi, On beş temmuz sonrası ve bir süreliğine bile olsa kuruluş ve kurucu ideolojiye ve kurtarıcıya sığındılar..
Hiç şaşırmıyorum mecburdurlar.. ama takiyyeci, mübahiyet-i meşru maskeli oldukları için, işi bitti sanıyorlar.
Bitmedi, görülecektir.
Göktürkmen tarafından 1/13/2017 1:12:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat BİNGÖL
Değereli dostum İsmini zikrettiğiniz şair 67 rumuzlu dostumuzun yayınladığı Rize'nin kara günü adlı Rize'deki heykel olayıyla ilgili yazısında doğrudur eleştirel bir yorumum olmuştu.( sanırım yazıda yorumda silinmişti)
Atatürk’ün heykel üzerinden tanımlanmasına olan karşıtlığım öğrencilik yıllarıma kadar dayanır bunun siyasal derinliklerine girmeyeceğim. Ancak kısaca karşıtlığımın gerekçesini ilgili olduğum konu fizik üzerinden anlatmaya çalışacağım. Makro düzeydeki klasik fiziğe göre bilindiği gibi evrendeki madenin en küçük hali atomdur. (bu tanımlama modern fizikte mikro düzeyde değişir) Atomun içerisinde ve atomu çekirdeğini oluşturan nötron,proton,ve onları çevreleyen de elektronlar vardır.
Şimdi bu kuram üzerinden hareketle Mustafa Kemal Atatürk’ü atom olarak tanımlayalım.
Proton’u da Atanın fikirleri gibi düşünelim
Nötron’u da icraatları olarak değerlendirelim.
Elektronları da Türk milleti olarak ele alalım.
Sonra da Atatürk’ü yani atomu mesela bir stadyum boyutunda büyütelim. Elektronda tribündeki seyirciler olarak tasvir edelim.
Proton ve Nötron'u da sahanın tam ortasında duran futbol topu olarak düşünelim. Atomun çekirdeğini oluşturan proton ve nötronların hareketliliğinden doğan enerjinin topun hareketliğini düşünürsek ortaya çıkacak sinerjinin seyirciye ulaşacak dalga boyları olarak düşünelim hareket eden bu dalga boyları da ışığı oluştursun ve ortaya çıkan kuram da Atatürkçülük olsun. Şimdi tribündeki seyirci yani Türk milletinin bu ışık oyunundan keyif alması için bu dalga boylarının üst üste gelmemesi lazım yoksa sahayı aydınlatan ışığın dalga boyları üst üste gelirse bu sefer karanlığı oluşturur.
İşte bu noktada Atatürk’ün ışık olan fikirleri bir kenara bırakılır heykelleri Atatürk adına öne çıkarılırsa ayın yukarıda tanımlamaya çalıştığım fizik kuralında olduğu gibi Atatürkçülük karanlığa gömülür.
Dostumuzun Rize'nin kara günü başlıklı yazısına olan itirazımı bu kapsamda değerlendirmek gerekir.
Yani benim için Atatürk demek onun aydın fikirleri demektir. Onun taştan,tunçtan,alçıdan yapılmış heykelleri değil.
Yorumuna ilgine çok teşekkür ederim.
Saygı sevgilerimle.
Serhat Bingöl bey, eleştirime kusura bakmayın ama (artık bunu yazabilirim, çünkü net görüntünüz böyle!) AK-TROL pozisyonda ancak bunları yazabilirler diyerek başlıyorum.
Diyalog bilindik.. taciz mi, tecavüz mü, kadına şiddet mi, yolsuzluk, hırsızlık mı filan sorunsalıdır.
Atatürk'e cumhuriyete, Türk kavramına bunlarla ne ilgisi vardır bilmiyorum; bu denli insafsızca saldırılabilir !
Ama bu türün, yani cenahınıza yapılan suçlamalara "el cevap"ınız: "Ama siz de aynını yapıyorsunuz" demek kadar olmuş.
Cevabınıza, suçladıklarınızdan gelen el cevap ise: Çok komik sanki siz bizden çok farklısınız, bizim gibisiniz ve aynılıkla öylesiniz mealen şeklindeki söylenen şeyler olmuş...
Böyle bir gerekçeyle ne siyasi, ne tarihsel ve ne de toplumsal gerçeklik savunu gerekçeliliği olmaz !
Çünkü bunlar doğru ve gerçek farkıyladır. ilki öznel, ikincisi nesneliteyle oluyor.
Ama.. diye başlanan cümlenin sonu; aynılık versiyonist değil, reddiyeci olmak durumundadır, aydın kişi reddiye okuduğunu yerine de, yenisini koyan kişidir...
Koyduğu model tarihsel gerçekliğe sapması olmadan, etik yaklaşımla olacak; ait olduğu emik grupsal yaklaşımla değil.
Bu yoksa, farkınız taktığınız maske farkı kadardır, derler; öyle diyorum..
Mezhep maske, Osmanist ya da bileşiği ümmetist maske, din maske, laikçi gardrop Atatürkçü, sol -sosyalist maske filan farklı değiller...
Qalque (taklit) iseniz sırıtır, gizleyemezsiniz.
Aslında eleştirdikleriniz sizden farklı değillerdir.. söylem ve maske farklı sadece; temel noktanız olan Türk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti paydasındaki düşmanlığınız olur.
Dikkat edin tüm suçladıklarınızda (siz de öylesiniz dediklerinizi kastediyorum) budur, ortak noktanız...
Serhat bey, net yazıyorum siz de (öylesiniz dedikleriniz anlamında) söylediklerinizi örnekleyip ve modelleyin ki, bilelim...
Kim bunlar?!
Ben modelleyebilir ve örnekleyebilirim.
Destan olur, son on beş yılı veya mütariki ve de ulusal kurtuluştaki işbirlikçiliğin tarihselliğini yazmaya başlarsak, anlamında.
Kurtuluş savaşında aile olarak, bölge olarak neredeydiniz, taraf anlamında soruyorum?
Kuvvetle muhtemel yapmışsınızdır ama .. yine de bir araştırın, diyebiliyorum...
Çünkü bir kimsede bu kadar Atatürk, Türk ve cumhuriyet alerjisi varsa; bunu zaten pretokteria seviye de sömürge olmuş, tarihsel gereklilik nedeniyle zaten Mondros-Sevr süreci ile yıkılmış Osmanlı üzerinden, sürdürüyor olmaz.. mümkün görülmüyor.
Mutlaka ama.. ulusal kurtuluş ve kuruluşta, mütarekede büyük kapalı grup haliye zarar bir görmüşlük vardır ki, saldırı anlamı yerini bulabilsin...
Bu durum, tarih ve toplumsal olarak (siz genetik kader de diyebilirsiniz) bireye intikal eden antropoliytik yasal bir zorunluluktur.
İki kere iki örneğindeki kadar da kesin bir tunç kadavra yasadır...
Kimi zaman Freud söylem; "kadavra kaderdir"...
Çok yazık, Serhat bey çok yazık.. bundan evvel ki yazdığımız eleştirimizi alenen sansürleyip sildiler...
Mili birlik diyorsunuz, ama milliyeti ayırmak için de elinizden gelen herşeyi yapıyorsunuzdan öte şeyler değildi, eleştirdiğimiz...
Ve çok tehlikeli bir türe dönüşüyorsunuz.. yazım tarzınız ile seçtiğiniz sözcüklerdeki kabalık, hoyratlık, küfre varan banalite ve daha bir sürü yakışıksızlıkla.. ramak kaldı emin olun, en tehlikeli türe dönüşmek üzeresiniz.
Hani dezentellektüel denilen maksad-ı menfi tipe, dejentellektüel amaçsız karanlığa dair yazanlığa, kışkırtıcı ve bozucu-bozguncu belirsizliği amaçlamışa dönüşüyorsunuz...
İyi yol değildir.. Türklüğü geçtim, çünkü öyle bir derdiniz olduğu görülmüyor, siz Osmanist maske kullanıyorsunuz zaten, ama insanlıktan çıkmak demektir..
Birikimden, bilgiden, tarihden, nesnellikten, toplumsal gerçeklikten istifa etmektir.
Hızla bu değerlerden dışarı çıkmaktasınız, üzücüdür.. üzülüyorum:
Çıkmayın.. dediğim gibi ne olsa insan kadarız, ve temelde oradayız...
En büyük statü bilgi, birikim kaynaklı bilinç hiyerarşisidir.
Öznel doğruya değil, nesnel gerçeğe aşk-ı niyaz ile..
Göktürkmen tarafından 1/13/2017 1:33:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat BİNGÖL
Her türlü eleştiriye açık bir arkadaşınızım sizinle olan bunca paylaşımımız dan sonra bunu söyleme ihtiyacından dolayı hicap duyuyorum. Ama yapacak bir şey yok demek ki bunca zamandır kendimi doğru ifade edememişim.
Bakın dostum akp’nin de, chp’nin de, velhasıl diğerlerinin de canı cehenneme. Benim için ast olan bu ülkenin birliği, insanlarının mutluluğu demokratik gelişmişliği ve yaşam standardının seviyesidir.Diğer, dini, milli ve tüm kültürel değerleri bu ülke insanın ortak ürünü ve yüzlerce yıllık zenginliğidir. Sorun birileri tarafından bu değerlerin siyasete alet edilip manifüle edilmesidir.
Şimdi asıl sen kusura bakma ben İslamı akp’ile tanıyıp Müslüman olmadığım gibi akp öncesinde de Atatürk’ü chp’ile tanıyıp millici olmadım. Dolayısıyla bana ak-trol demenin bir anlamı yok.
Yazının içeriğine gelince bu yazıda ve malum şahsa yaptığım sitemkar yorumda bir anlık öfkenin veya siyasi bir tavrın yansıması değildir,belli bir birikimin dışa vurumudur. Çünkü bu sitede üyelik tarihimle başlayan süreçte gördüğüm tek şey İslamın ve Müslümanların rencide edilmesi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün olur olmaz her konuya müdahil edilmesidir. Çok uzağa gitmeye gerek yok bu sayfalarda öyle şeyler yazıldı çizildi ki, bırakın radikal İslamcıları ortalama bir Müslümanın bile tüylerini diken diken edecek şeylerdi. Hemde defalarca siyaset kılıfı üzerinden sinsice ve üstüne basa basa söylendi. Affedersiniz, ne Müslümanların çocuk tecavüzcülüğü kaldı. Ne peygamber efendimizin ve asab-ı kiramın katilliği,ne de mukaddes kitabımızın dogma yani uydurma olduğu ve daha neler neler yani söylenmedik söz, yapılmadık hakaret kalmadı.
Bu tür yazılara tepki koyunca ya akp’li oluyorsunuz, ya yobaz ve gerici, ya da Atatürk düşmanı.
Neticede siyasi eleştiri yapmak başka bir şey siyaset dışı alanlar girmek başka bir şey.
Kısacası durum şu değil dostum ‘’Arlı arından utanmış arsız da meydan bana kaldı demiş.’’ yok öyle bir şey. Madem burası edebiyat sitesi ve hepimiz dost ve arkadaşız herkes dostluğun gereğini yapacak. Ağzından çıkana dikkat edecek, kimse kimsenin sinir uçlarına dokunan sözler söylemeyip mukaddeslerine saldırmayacak. Aksi halde (en azından kendi adıma söylüyorum) bu tür yazı ve yorumlara sessiz kalmayacağım.
İster yandaş denilsin ister kindar hiç fark etmez.
Saygı ve sevgilerimle.