KARAKOÇANLININ BİRİ
Flaş flaş flaş.. Diye bir başlıkla girsek ne olur sanki. Devamı dikkatinizi çeker mi bilmiyorum ama biz dikkatinizi çekmek için her türlü şaklabanlığı yapmak zorundayız kalemle. İlçeden her türlü haberler. Ama banttan bir kıvamda gazetede. Flaş sözcüğü cazibesini biraz yitirse de biz yine öyle takılacağız bu hafta.
***************************************************************************
“Karakoçan İlçe Asri Mezarlığı’na dört kişilik bir uçak düşmüş. Laf bu ya! Karakoçanlılar enkazdan 80 ceset çıkarmışlar.” desek kimse kızmaz değil mi? Bu kara mizah olur mu bilmem ama ceset sayısının artmasında endişeli ediliyor dense bunun lamı cimi olmaz. Bal gibi de kara mizah olur kanımca. Hep Karadenizli diye başlanmaz ya! Biraz da kendimizi sarakaya alalım. Kendimizle eğlenelim.Karakoçanlının biri diye başlayalım.
***************************************************************************
İlçemde bir okul.Vakti evvelde.Öğretmen tahtaya “kaplumbağa” yazıyor ve soruyor bizim yeni yerden bitmeye. Arsız ot çabuk büyür ya, o hesaptan kabul edin.
“Tahtaya yazdığım kelimeyi hecele!” diye çocuğa ünlenir.Çocuk hemen hecelemeye koyulur kaplumbağayı: ”Tos- ba- ğa” diye. Artık güler misiniz, kızar mısınız bilmem? Ama güzel olduğunu da kabul edersiniz inşallah.Alışkanlıkların insan hayatına tesiri bu kadar mı güzel ifade edilir.
***************************************************************************
Karakoçanlının biri kurum (kibir) yapa yapa kurum bağlamış neticede.Baca sil de kullanmamış ki temizlensin içi.Bunu gören ilçemden bir nevi şahsına münhasır zat hemencecik yapıştırıvermiş adrese teslim sözünü:
“Sen ağa
Ben ağa
Peki, ineği kim sağa!” İnekler Hindistan’dan daha fazla itibar görüyor ilçemde.Hem çöpe atılanların kalitesi hem de ortada ben özgürüm diye dolaşan ineklerin cakası; ne bey de
var, ne paşa da, ne de ağa da. Kimse kusura kalmasın. İlçemde ne de çok ağa varmış da haberimiz yokmuş. Peh, peh, peh…
Sosyetik mi sosyetik giyimli, kuaförden yeni çıkmış halhalli, hızmalı, bakışları sürmeli, parfümü ilçenin tamamını kıta sahanlığına alacak denli etkili bir kızımız Ziraat Bankası’nın orada çarşı merkezine doğru gelirken bir yaz akşamı vakti aniden önüne çıkan kurbağayı görünce ÇIĞLIĞI basar.Ve nezaketine, asaletine uymayan bir ifade ile: “Ay bekk!” (İlçemde halk arasında kurbağaya bek denir. K’yi kalın okuyun lütfen.) diye haykırır.Zahire bakıp da hayran olduğumuz nice zatı muhterem vardır ki batında esasen hiçbir şeydir.Bu anekdotta ona misaldir.
Polis yakalamış ilçem gençlerinden birisini zamanın birinde. Sormuş hemencecik zor sualini:”Maytabı sen mi attın delikanlı?” diye. Bizimkisi titrer bir halde, kem küm ettikten sonra soruverir dizlerinin bağı çözülüverince: “Polis abi, affedersin ama maytap ne?” Şu zaafiyetimiz toplumsal olarak zaafiyete sebep değildir de nedir? Neden korkarız, neden çekiniriz aklım almaz? Bu yüzden okumamız lazım gelir, çocuklarımızı korkutmamız ve onları kendilerini rahatça ifade edebilsinler diye özgürce düşünüp konuşmaları içine teşvik etmeliyiz.
Karakoçanlının biri diye başlayan fıkralar artarsa korkmayın. Kendisi ile dalga geçebilen ve cebelleşebilen toplumlar güçlüdürler.Atmasyon da olsa mizah her zaman sağlıklıdır ve hücum ettiği bünyeye yararlıdır. Dışarıda çok asık suratlı, korku dolu, uzak ve soğuk bir imajımız var. Mizah burada bu asık suratlılığı alır, korkuyu def eder, uzağı yakına çevirir ve buraya bakana sıcak bir çekim sağlar.
Çingene hatunlardan birisi rahmetli dedemin kapısını çalar. Dedem de Nasrettin Hoca gibi adam.Bembeyaz sakalı içinde, insanları kıran esprilerini son derece ciddi bir yüz hattıyla yapan ve ilçedeki şakaların başkent yüreği olan bir adam.
Çingene kadın kapıyı çalar ve bekler.Dedem çıkar, şansızlık bu ya! “Buyur!” der, “ne istiyorsun hanım.”der.
Bizimkisi ise dedemi tanıyamamanın vermiş olduğu rahatlıkla;”Bana bir şey ver.” der. Dedem pası almıştır ve golü atmıştır.
El cevap: ”Sen bana bir şey ver.” der demesine ama kadıncağız mahcup ve de şaşkın bir vaziyette kaçar gider.
Her kapıyı açanı dede sanmayın.
“Kalk oğul, git ahıra hayvanlarını altını temizle.” der dedem babama. Ninem hemen devreye girer.”Bey oğlun artık gocaman bir memur oldu. Sen niye onu ahıra gönderiyorsun.” demiş ve “Sen git temizle.” diye devam etmiş. Keşke demeseymiş. Dedem de: “O memursa ben de memurun babasıyım.Ben mi gideceğim ahırı temizleyeceğim.” demiş.
Oğuldan büyük baba var, unutmayın. Babadan da büyük dede. Dededen de büyük torun vardır, yazın bir köşeye.
Kimse kızmasın. Biraz yüzler gülsün istedim ilçemde. Gülmek insanın surat değerini anında artırıyor.”Değeriniz var” diyen ilçem ağzı ile selamlıyorum hepinizi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.