Beton Kutucuklar
Ömrümüzü beton kutularda geçirmemiz gerektiğine ikna oluyoruz önce. Sonra o beton duvarlar için gece gündüz çalışıyoruz. Özgürlük anlayışımız otuz yıllık bir borcun prangasından kurtulmaktan geçiyor. Mutluluğu kalan zamanlara planladığımız molalara sıkıştırıyoruz. Arka planda gri hayatlarımızın monoton melodisinin derin hipnozunda, renkli ve parlak pozlu resimler yediriyoruz sosyal baskının açlığına. "Yâhu, neden böyle yapıyoruz?" sorusunu soranlara ’anarşist’ damgasını vurup bizi derin uykudayken rahatsız ettiği için kızıyoruz.
Şehirin kokan dumanını maskeleyen doğa manzaraları asıyoruz duvarlarımıza.
Ait olmadığımız yerleri özleyerek, şık bir lanet okuyoruz yaşadığımız tarza.
Zaten bizler, ait olmayı tarihsel bir şarkı olarak anımsayan bir nesili oluşturuyoruz.
Bencilliği karakter, paranın mutluluk olduğunu zanneden kafası karışık ve kronik depresif bir nesil...
Okul notlarının ölçüsüne dayayarak hazırlıyoruz çocukları hayata. Masallar anlatıyor, gerçeklerle tokatlıyoruz. Ailecek ağaç dikiyor sonra dibine tonlarca çöp boşaltıyoruz. Doğa eşkiyalığı yapıp barış şovalyelerini oynuyoruz. Mutsuz tavukların yumurtalarını servis ediyoruz mutsuz çocuklarımıza. Pilates derslerinden, sağlıklı diyetlerden sonra bir sigara yakıp beton kutularda nasıl mutlu olabileceğimizi konuşuyoruz.
Gözlerimizi sıkı sıkı yumup neden bu kadar kör olduğumuza anlam veremiyoruz.
Ufukta batan güneşe HD ekranlarımızda hayran oluyoruz. Duygularımızı bile kalbimizin boş gigabyte’larına döşüyoruz. Hepimiz kendimizi kandırmakta master yapmış, berbat bir çağda ömrünü doldurmaya çalışan çok bilmişleriz.
Son nefesimizde ölümü bile ürperten bir iç çekişle "yaşamayı bilemedik" dediğimizde, aynı çark tekrar dönmek için hazır olacak, acı bir çığlıkla dünyaya gözlerini açmış bir canın sallanan beşiğinde...
✒️T.Y.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.