- 1118 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Barış belki.
W.Philips’e ait olan sözün tamamı şudur:
"Barış belki ama adalet her zaman."
Bu sözde de olduğu gibi "adalet"kavramı çok önemsediğim kavramlardan biridir.Ayrıca yaptığım görevin yüklediği bir sorumluluktan da olsa gerek!
Fransa’nın 3.Cumhuriyet döneminde(1870-1940 arası,ki Fransa şimdi 5.Cumhuriyet dönemindedir.)üç temel özellik gözümüze çarpmaktadır:
1-Yolsuzluğun ayyuka çıkması,
2-Hukuksuzluğun meşrulaşması,
3-İnsanların kişilikleriyle değil,kimlikleriyle ayakta durmaya çalışması.
İşte bu dönemin en önemli davasından biri de "Dreyfus Davası"dır:Musevi bir Fransız subay olan Dreyfus,Almanlara "bilgi taşıdığı" için yargılanır ve sonucunda büyük bir cezaya çarptırılıyor.
Ancak Fransa kamuoyu ve aydınları bunun "adil" bir yargılama olmadığını "haykırıp",yeniden davanın görülmesini isterler.
Ve Emile Zola,"Cumhuriyetin şerefi,adaletidir" sözünü sık sık tekrar eder.
Yargılama yenilenir.
Dreyfus beraat etmiştir ama yıl da 1906 olmuştur.
E.Zola da 1902’de öldüğünden sonucu göremez.
Demek ki "adaleti" ötelememek,ertelememek gerekir.Tıpkı şu sözdeki gibi:"Geciken adalet,adalet değildir."
Ya şu olaya ne demeli?
18.yüzyılda Alman Kralı 2.Frederick,sarayının bahçesini genişletmek ister.Çevreyi gezerken,bir değirmencinin yerinin de bahçeye katılması gerektiğini görür.
Değirmenci,
-Bu değirmen benim geçim kaynağım,size veremem,der krala.
Kral da,
-Ben kralım,alırım!
Bu söz üzerine gariban değirmencinin tarihe geçen özlü sözüne tanıklık ederiz:
-Ama Berlin’de hakimler var!
Galiba adalet esasen de bu.
Krala karşı,değirmenciye kuvvet/destek veren "güç."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.