- 747 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YLMZ ERDĞAN'IN AMCSNI KİM ÖLDRDÜ
YILMAZ ERDOĞAN’IN AMCASINI KİM ÖLDÜRDÜ? - BİR FAİLİ MEşHUr ANALİZİ
Türkiye Cumuriyeti siyasi tarihi, birçok faili meçul cinayeti bağrında saklar. Bunların büyük kısmı siyasi cinayet olarak bilinmesine rağmen, cinayetler yadınlatılmadığı için gerçek sebepler bilinmez. Dezenformasyon amaçlı yayılan bilgiler ışığında sebepleri bildiğimizi sanırız.
Bu tür cinayetlerde perdeleme ve hedef saptırma uygulandığından herkes aklına yatan sebebi kabul eder.
Namık Erdoğan’ın 1994 yılında öldürülmesinden sonra benzer dezenformasyonlar, medya aracılığıyla pompalanmıştır. Erdoğan cinayeti, Bir Nesim Malki, Musa Anter, Cem Ersever vb. gibi flaş bir isim olmadığından olayın üstünün kapatılması daha kolay olmuştur.
Özel tim polisleri tarafından öldürüldüğü söylenen NAMIK ERDOĞAN kimdir? Neden öldürülmüştür? Neden polis tarafından öldürülmüştür?
Sorularını cevaplamaya çalışacağız.
Şunu söylemekte fayda görüyorum: Türkiye’de uyuşturucu ticaretinin anlaşılması açısından Namık Erdoğan cinayeti çok ama çok önemli.
Neden bir Sağlık Bakanlığı bürokratının öldürülmesi UYUŞTURUCU gerçeğinin açığa çıkması için önemli olabilir? Bugüne kadar medya ve kamu görevlileri tarafından bahse konu olmayan bir nokta var:
TÜRKİYE’DE UYUŞTURUCU ÜRETİMİ İÇİN SAĞLIK BAKANLIĞI KÖPRÜ KONUMUNDADIR. Nasıl mı?
Mevzuya şimdilik bir nokta koyalım. Önce Namık Erdoğan’a odaklanalım.
Erdoğan öldürülmeden önce Sağlık Bakanlığı Teftiş kurulu Başkan Yardımcısıdır. Öldürüldükten sonra gazeteler elinde bazı yolsuzluk dosyaları olduğunu yazarak ölüm nedenini buna bağlamışlardır.
Dosyalardan biri Haluk Kırcı’ya aittir. İddiaya göre Kırcı Abdullah Çatlı’nın kardeşi Zeki Çatlı ve üç kişiyle birlikte kurduğu Promesse Tıbbi Cihazlar adlı firmayla yıllardır Sağlık Bakanlığı ihalelerine girmektedir. Bu ihalelerde bazı bakanlık personeline rüşvet verdiğini Erdoğan ortaya çıkarmıştır. Gazetelere göre olay; Susurluk Çetesi’nin Sağlık Bakanlığı Yolsuzluğudur.
9 Mayıs 1994 saat 20.00 sularında Ankara’da Numuneliler Lokali’nden çıkarken, Namık Erdoğan iddiaya göre polis kimliği gösteren kişilerce kendi otomobiliyle kaçırıldı. Erdoğan’ın cesedi 3 gün sonra Kırıkkale yakınındaki Kılıçlar Köyü kırsalında Kızılırmak kenarında bulundu. Ölümüne kafasına ve göğsüne aldığı kurşunlar sebep oldu.
Bir başka iddia ise; Ankara Atatürk Göğüs Hastalıkları Hastanesi (sanatoryum) başhekimi Mahmut Ünlü ve Hıfzıhsıhha’da yöneticilik yapan Mensure Sümer’in görevden alınması sonucu tehditler aldığı yönündeydi.
Olaydan sonra gazetelerde şöyle bir konuşma da kayıt altına alınıyordu. Namık Erdoğan Numuneliler Lokali önünde konuştuğu adamlarla gideceği zaman yakınındakilere, "Arabayı bırakıyorum. Biraz işim var." demiş.
Oysa Erdoğan aracı ile birlikte kaçırılmıştı, ölümünden 15 gün sonra otomobili Eryaman’da ikamet ettiği sağlık Bakanlığı Müfettişler Sitesi otoparkında bulunmuştu.
İşte başka bir iddia: Utanmasa neredeyse tüm faili meçhul cinayetleri üstlenecek enteresan bir adam olan eski özel timci Ayhan Çarkın yıllar sonra bu cinayete de karıştığını itiraf etti. Çarkın bir grup özel timci ile Erdoğan’ın infazında bulunduğunu söyledi. Fakat öldürülme sebebini bilmediğini iddia etti.
Çarkın’ın itirafını destekleyecek ve hâttâ pekiştirecek bir itiraf Erdoğan’ın mesai arkadaşı Ali Tekin’den geldi. Tekin 2012 yılında verdiği ifade de, Erdoğan’ın ölümünden sonra karakola ifade vermeye gittiğini, orada "KUM’ları öldürüyorlar. Aleyhimize ifade verme." denilerek tehdit edildiğini öne sürdü.
Özel Harekat Dairesi eski Başkan Vekili İbrahim Şahin, Erdoğan cinayeti ile ilgili ifade vermiş ve orada ’KUM’un ne demek olduğunu açıklamıştı.
Kendisine Kürt Ulusal Meclisi (KUM) listesini geldiğini fakat bunun kaynağının ne olduğunu hatırlamadığını söylemişti.
Yukarıdan aşağıya verileri topladığımızda olay nasıl çapraşık hale getiriliyor farkında mısınız.
2012 yılında faili meçhul cinayetler kapsamında ifade veren Mehmt Eymür, öldürülecek kürt iş adamları listesini gördüğünü fakat KUM ile ilgili bugüne kadar hiçbir şey bilmediğini söylemişti.
11 Haziran 2011 yılında Oral Çalışlar Radikal Gazetesi’ndeki köşesinde Namık Edoğan’ın kızı Begüm Erdoğan’ın, "Babam kürt olduğu için öldürüldü."
Şeklinde yazmasına rağmen;
20 Ağustos 2011 tarihinde T24 adlı haber sitesindeki "Namık Erdoğan cinayetinin nedeni Veli Küçük’te çıktı" başlıklı haberde Begüm Erdoğan çok farklı şeyler söylüyordu: "Namık Erdoğan’ın kızı Begüm Erdoğan ise, savcıya babasının ölmeden önce Doğru Yol Partisi’nden bir milletvekili ile görüştüğünü ve bu vekilden kendisini Tansu Çiller ile görüştürmesini talep ettiğini anlattı. Begüm, Erdoğan iki sayfalık ifadesinde savcıya şu bilgileri verdi: “Babam öldükten sonra yaptığımız araştırmalarda Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumların yapmış olduğu ihalelerde bir takım yolsuzluklar yapıldığını, bunun da babam tarafından soruşturulduğunu ve bu yüzden öldürüldüğü ve Kürt kökenli olması sebebiyle de bu öldürmenin farklı bir yöne çekilmesi istendiği bize söylenmişti.”
Namık Erdoğan’ın KUM listesinde olduğu ve bunun için öldürüldüğü tamamen perdeleme olayıdır. KUM diye bir liste hiçbir zaman olmamıştır. Ayrıca Erdoğan’ın görüştüğü milletvekili de, Zeydan aşireti lideri Mustafa Zeydan’dır.
UYUŞTURUCU VE ALMANYA FAKTÖRÜ
1930’larda Türkiye’de 3 tane yasal eroin fabrikası bulunuyordu. Bir tanesi de Taksim Gezi Parkı’nın içinde. ABD ve BM’nin dayatmalarıyla fabrikalar kapatıldı. Dünyanın en büyük haşhaş üreticilerinden biri olan Türkiye kademeli olarak haşhaş üretimini de azalttı.
Türkiye’de hiçbir zaman eroin üretimi durmadı. Yasadışı olmakla beraber bazı dönemlerde kamu görevlileri tarafından uyuşturucu üretimine göz yumuldu. Üretimde azımsanamayacak ölçüde kayıtdışı ekonomi mevcuttu.
Diyarbakır’ın Lice ilçesi özellikle 80-90 dönemlerinde uyuşturucu üretim merkezi olarak Avrupa kaynaklarında da geçmektedir. Peki bu üretim nasıl oluyor? Eroin üretiminin hammaddelerinden biri asittir. Asitanhidrit, Fenilaseton, Asetilklorür veya Dietileter olmadan eroin üretimi imkansızdır.
Yaklaşık 150 yıldır Türkiye üzerinde perdelenmiş bir ALMAN etkisi vardır. Türkiye’de altın çıkarılmasının engellenmesinden tutun, Almanya’da Naziler’in eğittiği Türk öğrencilere, çeşitli konulardaki para trafiğine, bazı çok önemli siyasetçi ve komutanların ölümleri ve suikastlarına kadar daha pek çok olayda Almanya etken maddedir.
Uyuşturucu üretimindeki Almanya faktörü ise; asit tedariğinin illa ki Almanya’dan yapılmasıdır. Almanya’daki asit üretici firmalar hem imtiyazlı hem devlet koruması altındadır. Bu firmalar, satış yaptıkları tüm müşterilerini mutlaka BND’ye bildirir.
(Dünya üzerinde uyuşturucu imalatı yapanların, Alman firmalarla olan ilişkilerini başka bir başlık altında anlatmak gerekir.)
Türkiye’de Alman menşeeli asidi ithal etmek isteyen firma, Sağlık Bakanlığı’na durumu belirten başvuruyu yaptıktan sonra, bir takım prosedürleri yerine getirdiğinde Alman asidini ithal etmeye muvaffak olur.
Peki bu hangi nedenlerle, hangi aralıklarla ithal edilecek. Devlet bunun takibini yapmıyor mu? Elbette kağıt üzerinde ve dosyaya sıkıştırılan birkaç bin dolar karşılığında, işe bulaşmış bürokrat kadro tarafından hallediliyor.
Namık Erdoğan yaptığı tahkikat sonucu işte bu trafiğe şahid olmuş; öyle üst düzey isim ve bağlantılara ulaşmış olmalı ki, dönemin başbakanına ulaşma gereği hissetmişti.
Otomobilinde bulunan çantası boştu. Kaçırıldıktan 3 gün sonra öldürülmüş olması ise, sorgulandığının kanıtı olarak gösteriliyor.
Sanatçı Yılmaz Erdoğan’ın amcası olan Namık Erdoğan, üzerinden çıkan kurşunların öldürüldükten 16 yıl sonra balistik incelemeye gönderilmesi, olay üzerinde kimlerin ne denli ETKİLİ olduğunu göstermesi açısından önemli bir ipucu.
MAKALE İLE İLGLİ FOTOĞRAFLAR: kemalkaplan.blogspot.com.tr/2016/03/bir-faili-meshur-analizi-ozel-tim.html
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.