- 1207 Okunma
- 4 Yorum
- 4 Beğeni
Sanal Kent
Buraya zorla getirilmedim elbette. Benimle görüşmeler yapıldı, şartların zorluğundan bahsedildi ve dünya ile bağımın kopacağı, yalnızca çalışmalara zaman ayırmam gerektiği söylendi. Bir nevi bilim adına günlük yaşantımdan vazgeçmek, fedakârlık yapmam gerekecekti. Her imkân sağlanacak, ne istersem temin edilecekti. Üstelik yalnız da olmayacak, kalabalık bir bilim adamı topluluğu ile beraber çalışacaktım. Benim gibi idealist, çalışkan ve hevesli birinin böyle bir teklifi geri çevirmesi imkânsızdı. Nitekim kabul ettim.
Bizim grup yedi kişiydi. Yanımıza eşya almamamız söylendi. Her ihtiyacımız bol bol karşılanacaktı. Yalnızca kitaplarımızı, notlarımızı, çizimlerimizi aldık ve bir gemiye bindirildik. Konforlu ve uzun süren bir yolculuktan sonra okyanusun ortaları diyebileceğim bir yerde gemi durdu. Bazı telefon görüşmelerinden yaklaşık yarım saat sonra denizin yüzeyine dört köşe kapalı bir mekân çıktı. Kocaman teneke bir kutu gibi görünüyordu. Dibimize kadar bize yaklaştı ve kafile başkanımız kapısının sağ üstündeki tuşlara giriş şifresini tuşlayınca kapı otomatik olarak açıldı. Gökyüzünün maviliğini son kez içimize çekerek sırayla siyah düzleme geçtik ve kapı kapanmasıyla beraber hızla aşağıya inmeye başladık. Asansör sesli olarak sürekli bilgi veriyordu. Deniz seviyesinin ne kadar altına indiğimizi, ihtiyacımız olan havanın otomatik olarak asansöre pompalandığını, hiçbir özel giysiye ihtiyacımızın olmadığını vs bütün detay bilgileri her mesafede veriyordu. Fazla soru sormamamız ve yerimize vardığımızda zaten bilgilendirileceğimiz söylendiği için soru sormuyor, merakla ne olacak diye bekliyorduk.
Burada yaşamaya başlayalı sekiz yıl oldu. Geldiğim gün öyle şaşırmış ve hayran olmuştum ki bu ortama benzer başka bir yer yapılamaz diyordum. Gökyüzü tepemizde gerçek gibi fakat gerçek değil. Güneş, ay, yıldızlar sanki dünyadakinin kopyası ama onlar da gerçek değil. Kısaca sanal bir dünya oluşturulmuş burada. Dünyada ne varsa burada da var, kimisi gerçek kimisi benzer kimisi tamamen göz aldatması yapılar. Botanik bahçeleri, hayvancılık, tarım, sanatın tüm alanları yani dünyada hangi uğraş ve meslek varsa mevcut. Olmayan tek şey trafik sıkışıklığı. İmar planları kusursuz çalışıyor. Sanat ve bilim adamlarının mesai saatleri kendi isteklerine bağlı. Uzun süren bir çalışmanın ertesinde daha kısa süreli mesai yapabiliyoruz. Ben genetik bilimci olduğumdan dolayı en garip denilebilecek buluşlar bizim bölümde oluyor ve diğer bilim adamları da zaman zaman çalışmalarımıza iştirak ediyor. Herkes özel seçilmiş ve ihtiyaç duyulduğunda birbirinin bilgisinden, becerisinden yararlanıyor. Yaptığımız çalışmaların sonuçlarını aldıkça makale haline getiriyoruz ve dünya ile irtibatımızı sağlayan ajanlar aracılığıyla bilgilerimizi paylaşıyoruz. Yeryüzünde yayınlanan bu makaleler çoğu zaman sahte isimler veya dünyadaki başka bilim adamlarının adları ile yayınlanıyor. Bizim vardığımız sonuçlara ise dünyada yaşayanlar en az üç-dört sene sonra ulaşabiliyorlar. Silah teknolojisinde ise durum tamamen farklı. Denizin dibinde yaşadığımız bu koca yapay şehirde silah teknolojisi dünyadan neredeyse yirmi yıl önde. O bölümün korunması, sistemi farklı işliyor. Mesai dışı arkadaşlıklarımız sırasında ufak tefek aldığımız tüyolardan bazı bilgilere sahip olabiliyoruz. Görünmez uçaklar, sizin ufo dediğiniz yapılar yeryüzüne buradan gönderiliyor ve en çok devletlerin enerji kaynakları hakkında veri topluyor. Toplum planları, savaş planları, terör planları ve en iyi casuslar burada hazırlanıyor. Bütün ülkelerin istihbarat temsilcileri kendi ülkeleri ile irtibatı sağlıyor ve yapılacak eylemler hatta o eylemde görev alacak kişilerin listesi dahi buradan yollanıyor.
Artık bir çıkış yolu bulmak istiyorum. Etik olarak kabul edemediğim, insanları mağdur eden uygulamalar vicdanımı rahatsız ediyor. Okyanusun altından beri diğer bütün devletlerin doğal kaynakları ülkemize aktarılıyor, açıkçası çalınıyor. Esasında çok zengin kaynaklara sahip birçok gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkeler var. Onların, bu kaynakları kullanmasına izin verilmiyor. Yeryüzünde bitmeyen sömürü denizlerin dibinde de devam ediyor ve bu koskoca yapay şehir sırf bu sömürüyü devam ettirebilmek adına yapılmış. Bizi ikna etmek için konuşurlarken hiç bunlardan bahsedilmemişti. Kendimi ve diğer arkadaşlarımı kandırılmış hissediyorum.
Bu yazıyı üzerinde deney yaptığım bir yunus balığına verici ile beraber şişe içinde yerleştirip, yunusu kafesinden salıyorum. Koordinatlar şişeye eklediğim küçük haritada. Tek umudum yerimizin tespit edilmesi ve daha anlatamadığım binlerce olayın açığa çıkarılıp insanlıkla paylaşılması, yapılan haksızlığın telafi edilmesi. Bilim adına geldiğimi düşündüğüm bu yerin asıl amacının savaş, silah ve terör üretmek olduğunu öğrendiğimden beri uyku uyuyamaz oldum. Ülken için susmalıydın diye beni kınayacak olanlara tek cevabım ‘’Ya insanlık?’’ Diye bir karşı soru olacaktır.
Robertüse Heckerüseyus
Köyde denize giden bir akrabamız sahile vurmuş bir yunus balığı görünce çok şaşırmış, yaşıyor mu diye bakmak için yanına yaklaştığında ölü olduğunu görmüş. Ancak sırtında yanıp sönen bir alet ve şişeyi görünce merak edip almış. Yazılar İngilizce olduğu için okuyamamış ve bana getirdi. Tercüme etmeye çalışarak yazıyı paylaştım. Yazıda bahsi geçen şişedeki küçük haritayı sorduğumda afalladı. ‘’Üzerinde kargacık burgacık resim ve yazılar vardı, onu yırttım attım.’’ dedi. Koordinatlar elimizde olmasa da belki başka bilgisi olanlar çıkabilir temennisi ile yazıyı yayınladım. Zalimin mazlumu ezmediği bir dünya dileğiyle…
Müjgân Akyüz Dündar
YORUMLAR
Neden olmasın ? Birileri dalga geçmediyse eğer olabilir.Petrol savaşları sona erdi ,şimdi su savaşları ve yeni yeni isimlerini duyduğumuz maden savaşları başladı.Dünyanın en zengin yer altı kaynaklarına sahibiz.Onlarca petrol yatağı bulundu Bulunan petrollerin keşfedildiği derinlik ortalama 1.800 metre. Dünya ülkeleri petrol bulmak için 6 bin metreye iniyor.
İran sınırında bizim kuyuların üstü kapatıldı. Ama İranlılar bizim açtığımız ve sonra gelen bir emirle kapattırılan petrol kuyularının tam karşı noktalarında sınır boyunca petrol kuyuları açtı ve o kuyular faaliyete geçti.Dünyanın en zengin uranyum ve toryum yataklarına sahibiz Dünyanın en kaliteli bor yatakları bizim ülkemizde Dünyadaki bor rezervlerinin yüzde 72’sine sahip olan tek ülke Türkiye.Eti maden işletmesi, bordan eti matik deterjan yaptı, hem de piyasada bulunan diğer kimyasal deterjanlara göre çok ucuz olan deterjan her ne hikmetse halk tarafından ilgi görmedi.Çoğunluğun haberi bile olduğunu sanmıyorum.Çok ilginç bir yazı Müjgan hanım önce kurgu fantastik öykü yazdığınızı düşünmüştüm Sonlara doğru şaşırmadım desem yalan olur.Emeğinize sağlık.Sevgilerimle.
Müjgan Akyüz
Ama yanlış anlaşılma olmaması için açıklayayım. Yazı tamamen, yani benim elime yazının geçişini ifade ettiğim son bölümü de dahil kurgu.
Sevgiler temiz yüreğinize
Kurgu Bir Filim Gibi!
Doğru olma ihtimali yüksek.
Emperyalizm hiç boş durmuyor.
Kaldı ki kalkınmakta olan ülkelerde de
onlara gönüllü hizmet veren
anlı şanlı eş başkanlar var.
Müjgan Akyüz
Teşekkür ediyorum. Selamlar saygılar
şayet bu anlamlı ve bilgi dolu yazı gerçekse eminim bizler uzun yıllar daha sömürülmeye devam edeceğiz, çünkü alem nerelerde ne işlerle meşgul biz hala din sarmalında, ucube örgütlerle boğuşup duruyoruz.
İlgiyle okudum bu yazıyı Müjgan hanım kaleminize sağlık
Müjgan Akyüz
Teşekkür ediyorum. Selamlar saygılar