- 1220 Okunma
- 9 Yorum
- 1 Beğeni
HAYVAN SEVGİSİ ÜZERİNE BİR ÖYKÜ: FİLİZ TEYZE,VENÜS, OBAMA VE PATİT--- 1. B ÖLÜM
Bu gün sizlere biraz Filiz Teyzemi daha doğrusu onun hayvanseverliğini tanıtacağım.
Ancak konu oldukça uzun. O bakımdan böleceğim mecburen.
Filiz Teyze tam bir hayvanseverdir.
İnanın şu ‘’Hayvansever’’ lfadesini yazarken bile irrite oluyorum. Yahu hayvanı kim sevmez ki? İnsan olan bir varlık hayvanı sevmeli değil midir? Ama gelin görün ki minicik bir kedi yavrusunu koli bantıyla bantlayıp ona işkence eden, sonra da yaptığı şey iyi bir şeymiş gibi bunu sosyal medyada paylaşan sapık ruhlu şerefsizleri görünce ‘’ Hayvansever’’ ifadesinin ne kadar doğru ve o şerefsizlerle şerefli insanları ayırt etmek için gerekli bir ifade olduğunu anlıyorum.
Mütevazi hayatında evinde Venüs adlı bir köpek besleyen Filiz Teyzemiz başta köpekler olmak üzere bütün hayvanları oldukça seviyor. Hatta öyle ki mesela onun evinde hiç bir zaman sinek , sivrisinek, hamamböceğine karşı aerosol görmeniz mümkün değildir. Fareler için çare olarak kapan ya da zehir asla kullanmaz. Hatta rivayet olunur ki sırf bu yüzden çocukluk yıllarında ‘’Ben büyünce Karıncaezmez Şevki ile evleneceğim’’ Diye tuttururmuş. Anne ve babası. Kızım adam 1919 doğumlu, senin deden de yaşlı. Biz sana vakti zamanı gelince ne karınca ezmezler buluruz. Merak etme sen’’ Derlermiş.
Karınca ezmez Şevki 2000 yılında rahmet-i rahmana irtihal eyleyinceye kadar Filiz Teyzemin biricik aşkı oymuş…Sırf adam karıncaları ezmediği için.[ Bu vesileyle bir Beşiktaş taraftarı olarak Türkiye’nin ve dünyanın en centilmen amigosu olarak bildiğim GS lı Karınca ezmez Şevki’yi rahmetle anlıyorum. ]
Peki evinde fare görürse ne yapar Filiz Teyzem? Aslında çok basit. Başlar kedi gibi miyavlamaya. Kedi sesi duyan fareler ‘’ Lan bu evde kedi var. Hem de bayan bir kedi sesi bu. Kaçalım anasını satayım’’ der, toz olurlar ortalıktan.Her ne kadar bu miyavlama seslerinden rahatsız olan komşular ‘’Filiz Hanım, evde köpek beslediğiniz yetmiyormuş gibi bir de kedi mi aldınız?’’ Diye mızıltı yapsalar da aldırış etmez.
Mesela yaz aylarında bahçelere, parklara çıkar Filiz Teyzem. Koro halinde şarkılar söylemekte olan cırcır böceklerini dinler. Çok iyi bir müzik kulağına sahip olduğu için koroda yanlış notaya basan cırcır böceklerini karşısına alıp onlara nota öğretir. O derece yani.
Kuşlarla konuşur…Onlara ‘’ Bakın şu bankta oturan adam ne kadar üzgün görünüyor. Haydi. topluca gidin kafasına kaka yapın ki zavallı ‘’ şansım dönüyor galiba diye sevinsin’’ Diyerek parkta kendi halinde gazetesini okumakta olan bir vatandaşı kuşların açık hedefi haline getirir.
Mesela markete gidip bir iki tane piliç, bir koli yumurta satın alır ama yumurtaları evde eşi, çocukları, kendisi yerken piliçleri ızgara yapıp başta Venüs olmak üzere mahallenin diğer köpeklerine paylaştırır. Üstelik tavuk kemiği kedi ve köpeklere zarar verdiği için kemiklerini tamamen aldıktan sonra verir hayvanlara.( Tavuk kemikleri kediyi de köpeği de öldürür özellikle kalın kemiklerini vermeyin.) Konu ile ilgili olarak ‘’ Bak Filiz..Vallahi, billahi seni boşayacağım. Ulan senin yüzünden tavuk etine hasret gideceğim öteki dünyaya’’ Diyen kocasına da, ‘’Anne ya, biz hayatımızın sonuna kadar hep tavuğun kıçından çıkanı mı yiyeceğiz? Hiç tavuk yiyemeyecek miyiz?’’ Diyen evladına da ‘’ Maydanoz yiyin bol bol. İçinde selenyum vardır. Selenyum göze ve saç dökülmesine çok iyi gelir’’ Diye cevap verir de o zavallıcıkların proteine de ihtiyaçları olduğunu hiç hesaba katmaz.
Ha bir de…Filiz Teyzemiz biraz dalgındır. Sabah kahvaltılarında kocasına, evladına ve hatta kendisine mısır gevreği diye kaç defa çanağa köpek maması doldurup sütle karıştırarak yedirdiğini kendisi de hatırlamaz. Kocasının ‘’ Hanım ben bir psikoloğa gitmeliyim galiba. Çoktandır işerken bir ayağımı kaldırıyorum. Bana neler oluyor yahu’’ demesinin altındaki gerçeğin o köpek mamaları olduğu hiç aklının ucundan bile geçmez. Ya da evladının çenesini kaşımak için ellerini değil de ayaklarını kullanmasını hiç garipsemez.
Filiz Teyze evde ne eşine ne de evladına ‘’ Hevy Metal’’ den başka müzik dinletmez. Neden peki? Adı üstünde ‘’Hev-i metal’’ Yani müzik , ‘’Hev hev’’ lerin müziği…Daha doğrusu o öyle sanır.
‘’Bu eve bir spa lazım’’ dediğinde kocası ‘’Tamam hayatım ‘’ diye cevap vermişti de adamcağız Filiz Teyzenin bahsettiği spa’nın sauna- hamam zannettiği spa değil de eşek sıpası olduğunu -üzerinde oturup, elinde kumanda ile tv seyrettiği- kanepesinde bir sıpanın uzandığını gördüğünde anlamıştı.
Gördüğünüz ve anladığınız gibi hayvanlara karşı oldukça merhametlidir Filiz Teyze. O kadar merhametlidir ki bir gün parkta gördüğü yaralı bir kirpiyi eve getirdi. Hayvanın önce yaralarını temizledi, sonra karnını doyurdu ve nihayet az ısınsın diye götürüp yatağına yatırdı. Ama ne yazık ki az ısınsın diye yatağına aldığı kirpiyi orada unuttuğunu akşam eve gelen kocasının yemeği müteakip hemen yatağa girmesi ve az sonra ‘’Yandım Allah’’ diyerek ve de kevgire dönmüş halde mutfağa gelerek aç kuşlar için Özbek Pilavı yapmakla meşgul olan Filiz Teyzeye ‘’Filiz bu ne bu?’’ diye gürleyerek elindeki kirpiyi gösterdiği anda anladı ama olayı gargaraya getirmek için ‘’ Ne olacak hayatım. Özbek Pilavı… Yoksa Siirt usulü perde pilavı mı yapmalıydım minicik kuşlarım için?’’ Diye cevap verdi.
Geçenlerde mesela bir hindiyi ‘’ Kabaramazsın kel Fatma’’ Diye kızdırmaya çalışan bir vatandaşın saçlarını ustura ile kazıyıp. ‘’ Kel sana benzer. Gör bakalım masum hindileri kel diye kızdırmak neymiş. Hem o kabartmaya çalıştığın hindi erkek bi kere. Neden erkek adama Fatma diyorsun namussuz herif’’ Diye aleme rezil rüsva etti. Bu arada duyduğum kadarıyla Sezai’ye kel dediğim için benim hakkımda da iyi şeyler düşünmüyormuş.
Ya, daha nesini anlatayım ki. Yine üç ay kadar önce nereden duymuşsa mahallelerindeki okulda Fen Bilgisi dersinde öğretmenin sınıfta bir kurbağayı eter ile bayıltıp karnını yararak bir canlının iç organlarını göstereceğini duymuş. O hışımla sen git okula. ‘’ Bir canlının iç organlarını göstermek öyle olmaz böyle olur’’ Diyerek öğretmeni yatır masanın üzerine. Al eline bisturiyi… Herifi tam doğrayacakken öğrencilerin ‘’ Teyze kıyma öğretmenimize’’ diye ağlamaları üzerine adamcağızı serbest bırakmış. Adamcağızı serbest bırakmış ama adam o ruhsal şok yüzünden artık şimdi sınıflarda ‘’ Bir prensin öpücüğü ile insana dönüşen kurbağa hikayesi anlatıyormuş Fen Bilgisi derslerinde.
Hele hele de sırf Kutup Ayıları mutlu olsun diye memleket memleket dolaşıp bir batsız bedevi aramasını ne siz sorun ne ben anlatayım.Ben bile elinden ‘’ Teyze vallahi ben bahtsız bir adamım tamam ama bedevi değilim’’ Diye saatlerce yemin ettikten sonra kurtarmıştım paçayı.
Evet…Kısaca Filiz Teyzemi tanıdınız ve onun nasıl bir hayvansever olduğunu öğrendiniz.
Filiz Teyzemin köpeği daha çok küçükken ( Filiz Teyze değil, köpek çok küçükken) eline geçen bir köpek.
Erkeklerin 90-60-90 a fena halde kafayı takmalarına oldukça gıcık olan Filiz Teyzem sırf bu gıcıklığı sebebiyle köpeğine aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’in adını verdi ama ona Yunan mitolojisinde olduğu gibi Afrodit demek yerine Roma mitolojisinde olduğu gibi Venüs dedi. Böylece en azından kocasının Afrodit Banu Alkan’a olan temayülünün önüne geçmiş oldu.
Venüs, oldukça masum bakan ama aynen bir zamanların çizgi film kahramanı Değerli gibi çaktırmadan muzırlık yapan bir tip.Yani masum bakışları ile resmen duygu sömürüsü yapıyor.
Mesela yukarıda gördüğünüz o bakışlar ‘’ Ben aşık oldum’’ Bakışları.
Aşık olduğu kim peki?
Efendim Venüs adlı bu bayanın aşık olduğu kişi maalesef koskoca ABD nin bir kaç gün sonra görevi tamamen sona erecek olan başkanı Obama.
Filiz Teyze her ne kadar ırkçı olmasa da ‘’Davul bile dengi dengine’’ Kaidesine sıkı sıkıya bağlıdır. O bakımdan Venüs’e ‘’ Yavrum az daha sabret. Bak Trump başkan oldu. Ona aşık ol. O da senin gibi sapsarı. Obama senin için uygun eş değil’’ dese de bu büyük aşka engel olamadı. Venüs o masum bakışlarıyla Filiz Teyzeyi ikna etti sonunda ve asrın en büyük buluşması gerçekleşti bir parkta…Yukarıdaki resimde işte bu büyük aşkı ve büyük buluşmayı da görmektesiniz.
Evet…Biri hariç öykümüzün ana karakterlerini tanıdınız. En son karakteri ise öykü içinde tanıyacaksınız zaten.
*************
Bir ay kadar önce Filiz Teyzem, evlerine yakın bir otobüs durağının yakınlarında belediyenin yeşil alan olarak ayırdığı bir alanda ayağı aksayan bir köpek görünce sanki hayatında hiç köpek görmemiş gibi ‘’ Aman Allahım bir köpek’’ dedi. Köpek de Filiz Teyzeme bakıp ‘’ Hayırdır Teyze. Hayatında hiç mi köpek görmedin?’’ Diye cevap verdi.
Filiz Teyze köpeğe yaklaşmak istediyse de köpek ondan uzaklaştı. Yanına yaklaşılmasından hoşlanmadığı besbelliydi.
İşte bu köpek artık Filiz Teyzenin ilgi alanına girmişti. Onun için bir şeyler yapmak istiyor, en azından aksayan ayağını tedavi ettirmeyi düşünüyordu ama köpek asla yaklaşmıyordu ona.
Ne yapabilirim diye düşünmeye başladı kara kara. Acaba Mavi Masayı arasa oradan olumlu bir cevap alır mıydı?
Mavi Masa dediğime göre Filiz Teyzemin en azından İstanbul’da yaşamadığını anlamışsınızdır. Zira İstanbul’da o masanın rengi beyazdır.
-Alooo. Mavi Masa mı?
-Evet efendim. Ben Hediye Sermayeyi yükledi kediye. Size nasıl yardımcı olabilirim?
-Şeyyy. Burada bir köpek var da?
-Hımmm anladım sorununuzu. Önce Nüfus müdürlüğünden vukuatlı nüfus kayıt örneği alıyorsunuz. Sonra kaymakamlıktaki Sosyal yardım fonuna müracaat edip oradan size verilecek belgeleri tamamlıyorsunuz. Aylık kazancınız kişi başına 104 Tl nin altındaysa bir iki ay içinde maaş bağlanıyor.
-Hediye hanım. Ben evde bakıma muhtaç engelli için maaş isteminde bulunmuyorum. Yanlış anladınız sanırım.
-Hımmm evde değil de bir kurumda mı baktıracaksınız? İyi de böyle bir uygulamamız yok.
-Yahu kadın..Bak oraya gelir seni oylum oylum oyarım. Adam gibi dinlesene beni. Burada bir köpek var diyorum.
-Aaaa anladım. Köpeği evlat edinmek istiyorsunuz. Bunun için Sosyal Sigortalar ve çocuk Esirgeme kurumuna müracaat edeceksiniz.
-Yahu ne evlat edinmesi. Hey Allahım sen sabırlar ver.
-Hanımefendi niçin kızıyorsunuz? Sorun nedir?
-Sorun köpek. Burada bir köpek var.
-Sizi ısırdı mı? Kaşının üstünde gözün var mı dedi? Ters mi baktı? Bakışları, hal ve hareketleriyle tehdit unsuru mu oluyor? Kedinize sarkıntılık mı yapıyor? Nedir Konu?
-Yahu hayvan aç ve hasta.
-Hanımefendi niçin beslemiyorsunuz zavallı hayvanı? Bakın yemeye yemeye hasta olmuş. Bir deri bir kemik kalmış zavallı. Madem evinize hayvan alıyorsunuz doğru düzgün baksanıza.
-Hediyeeee. Öldürürüm kız seni. Vallahi öldürürüm de elimde kalırsın. Sami hoca gibi hemen yazdın kıçından bir senaryo.
-Anlamadım efendim. Sami Hoca kim? Muhterem bir zat mıdır.
-Çok muhteremdir çooookk. O da aynen senin gibi uydurur durur böyle. Bak son kez söylüyorum. Burada aç ve hasta bir sokak köpeği var. İnsanları yanına yaklaştırmıyor. Duyduğum kadarıyla belediye bu gibi hayvanları toplayıp önce veterinere götürüyor ve tedavilerini ve aşılarını yapıp kısırlaştırıyormuş. Sonra bir güzel besleyip yazın tekrar buldukları yere salıveriyormuş.
-Haaa şimdi anladıııımmm. Ben acele oraya bir ekip gönderiyorum.
-Hele şükür anlayabildin. Ben sana şimdi…
Yahu bu kız deli edecek beni. Ulan bir sor. ‘’ Ekibi hangi adrese göndereceğiz?’’ Diye..
Hediye telefonu kapattı ve beş dakika geçmeden Filiz Teyzemi aradı.
-Pardon bayan. Sormayı unuttum. Orası neresiydi? Yani ekibi nereye gönderiyoruz?
- Tokat yollarında gözlerin hep yaşlı kalsın e mi Hediye?
-Anlamadım efendim. Taa Tokat’tan mı arıyorsunuz bizi? Ama oraya servisimiz yok ki.
-Bir kenara yaz da unutma Allah’ın belası. Keçiören…..Parkı.
-Anladım. Keçilerin patik, çorap ördüğü park?
-Hediye…Hayatın boyunca sana endazesi on yediye fistan alan olmasın e mi? Aha da gidiyom ilinizden
-Of ya ben de gideceğim…Kurtulam dilinizden.
-Ulan vallahi yeşil baş ördek olsam su içmem gölünüzden. O derece illallah ettirdin yani.
Filiz Teyzem bu telefon görüşmesinden sonra evine geldi ve belediyenin kendisini arayıp ‘’Hanımefendi, dediğiniz yerdeki köpeği aldık, gereken müdahaleleri yapıyoruz’’ demesini bekledi bir kaç saat. Derken akşama doğru telefonu çaldı.
-Alooo. Filiz Hanımla mı görüşüyorum?
-Evet Efendim Ben Filiz. Kiminle müşerref oluyorum.
-Efendim ben Büyük Şehir Belediyesi köpek yakalama timi baş amiri Hüseyin Bolt. 100 Metre koşu ve 110 engelli de dünya rekoru sahibi bir koşucuyum aynı zamanda. Adım her ne kadar Hüseyin Bolt ise de arkadaşlar arasında Usian Bolt da derler.
-Buyurun Hüseyin Bey. Beni niçin aramıştınız?
-Hanımefendi. Sizi mavi masaya ilettiğiniz köpek için aramıştım. Biz ekip arkadaşlarımla oraya geldik. Ki ekipte Süreyya Ayhan, Elvan Abelegese, Nevin Yanıt, Aslı Çakır Alptekin gibi yerli arkadaşlar yanında Ejegayahu Dibaba,Werkhnes Kidane, Edidth Masai gibi elamanlar da vardı ama maalesef hiç birimiz sizin ayağı sakat dediğiniz köpeği yakalayamadık. Mübarek hepimize tur bindirdi o kırık ayağı ile.
-Eeee?
-E si hanımafendi, bizim yapabileceğimiz hiç bir şey yok. Dünyamız onun o kırık bacakla eriştiği hıza erişebilen bir sporcu yetiştirene kadar onun yakalanması mümkün değil. Biz onu yakalayabilecek bir koşucu yetiştirene kadar o da iyileşmiş olur ki o zaman hiç yakalayamayız.
-Hay Allah..Teşekkür ederim. Siz en azından elinizden geleni yaptınız.
Evet…Koskoca Usian Bolt’un, Dibaba’nın, Aslı Çakır Alptekin’in yakalayamadığı bir köpeği bu dünyada yakalayabilecek bir başka varlık yoktu. Yoktu ama Filiz Teyze de öyle kolay pes edecek biri değildi. Mutlaka bir başka çare bulmalıydı. Ki o çare aslında en bildiği şeydi: Sevgi…
Dünya üzerinde insan dışında hiç bir canlı kendisine iyilik yapana kötülük yapmaz, insan dışında hiç bir canlı kendisine uzatılan dost bir eli ısırmazdı. Tüm mesele o köpeğe ‘’ ben senin dostunum’’ Diyebilmek, daha doğrusu bunu ona hissettirmekti. Ama bu oldukça zor olacaktı. Ayağı sakat bir köpeğin -ki o ayağı mutlaka bir insan kırmıştı- kendisine uzanacak en dost bir eli bile öyle hemen kabullenmesi mümkün değildi. Yani Filiz Teyzemi oldukça meşakkatli bir uğraş bekliyordu.
Zaman zaman sorarlardı Filiz Teyzeye : ‘’Neden hayvanlarla bu kadar ilgileniyorsun?’’ diye.
Bu sorunun cevabı gayet açık ve netti. ‘’ Çünkü hayvanlar Allah’ın bizlere emanet ettiği dilsiz yetimlerdir.’’ ‘’ Çünkü biliyorum ki merhamet etmeyene merhamet olunmaz’’
DEVAM EDECEK…
YORUMLAR
sami biberoğulları
Tamamen katılıyorum sana.
Mizahın bir amacı olmalı. Yoksa dediğin gibi kuru gürültü..
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, hayvanseverlik ile doğanın bozulan dengesi arasında bir ilişki kolayca kurulabilir galiba...
Yani hem doğanın dengesini korumada yeterince hassas ve sorumlu davranmıyoruz, hem de hayatları doğanın dengesinin bozulmamasına bağlı olan hayvanları sevdiğimizi, çok önemsediğimizi filan söylüyoruz...
Herhalde bu çelişkiyi de çözecek ve giderecek olan hayvanlar değil...
Öyleyse anladığımız anlamdaki hayvanseverlik bu tutarsızlığı da içeriyor...
Ki aşırı bir hayvanseverlik bu durumun dolaylı veya örtük bir dışavurumu gibi...
Dolayısıyla hayvanlara evlat muamelesi yapar gibi olanların bu tutarsızlıktan dolayı bir nevi pozitif ayrımcılıkla değerlendirilmesi abes gibi...
Avrupa'nın atomize olmuş bireyi hayvanlarla içlidışlı bir hayat kurgularken, onun bencilliği bağlamında mütalaa edilmeli bence...
Avrupalı birey bu konudaki yanılsamasını öyle bir ideolojiye büründürüyor ki, 'Avrupa-dışı' hemen her canlılığı ve kişilikliliği kendine bağımlı köpeği bağlamında algılayıp, değerlendiriyor...
Bilirsiniz, Çin'de sömürgecilerin yaşam alanlarının girişinde "Buraya Çinliler ve köpekler giremez" yazardı...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Hayvanlar ve pozitif ayrımcılık da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.
Mevcut kanunlarımız yakın zamana kadar sahipli hayvanları sahipli mal, sahipsiz hayvanları ise sahipsiz mal olarak görmüş...Hayvan ve onun eşya gibi görülmesi??? İşte bunu da düşünmek lazım.
Allah hiç bir canlıyı boşuna yaratmamıştır.
Mesela milyonlarca hayvan var ölen, normalde yollarımız, sokaklarımız hayvan ölüleriyle dolu olması lazım ama bakıyoruz yok. Çünkü onları otradan kaldıran başka hayvanlar hatta mikroorganizmalar, bakteriler vs. var.
İşte bu dengeyi bozarsak aslında en büyük zararı kendimize vermiş olacağız.
O halde hayvanları yok etmek değil, onları yaşatmaya çalışmalıyız.
Mesela İstanbul'da Osmanlı zamanında bir çekirge akını olmuş.
Çare: Halk sığırcık kuşu beslemeye, çoğaltmaya başlamış.
Ve biliyor musunuz? Arı nesli azaldıkça insan neslinin de sonu geliyormuş.
Selam ve sevgilerimle.
İnanın şu ‘’Hayvansever’’ lfadesini yazarken bile irrite oluyorum. Yahu hayvanı kim sevmez ki?
Hayvansever'i hayvanlar için kendinden fedakarlık yapan, elini taşın altına koyan kişi olarak algılamak daha doğru. Nasıl ki insansever dendiğinde başkalarının refahı için çabada bulunan anlaşılıyorsa hayvanseverin de benzer bir kullanımı var. Saygılarımla.
sami biberoğulları
Tamamen haklısınız.
Selam ve sevgilerimle.
'Merhamet etmeyene merhamet olunmaz' Bu sözün özünü insanlar olarak kavradığımız gün dünyadaki tüm kötülüklerin yok olacağını düşünüyorum.
Mesajı içinde güzel bir yazıydı, tebrik ederim Hocam. Hürmetler...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Osmanlı türküsü çığıranların Osmanlı hakkında bilmeleri gereken öyle bilgiler var ki bilseydiler Osmanlı olmaya güçlerinin yetmeyeceğini tani koyma akılla Osmanlı dönemine yetişemeyeceklerini anlarlardı.Ülkücü olduğunu iddia edenler Türkçüler de buna dahildir. Zira kendi tarihimizden bihaberiz.Sloganlarla şuculuk buculuk yani papağanlıktan başka bir şey yapmıyoruz.Selçuklularda da Osmanlıda da daha eskiden de bizler yani Türkler Evropanın aksine kuşlara kedilere köpeklere yük hayvanlarına çok çok önem gösterirmişiz. Oadişahlar ferman çıkarmışlar. Yük (atlat,öküzler, mandalar) hayvanlarına fazla yük yüklenemez, cami avlularında kediler için sokak hayvanları için su yemek kapları tabii ki içi dolu bir şekilde konulacak. Hayvanlara eziyet edilmeyecek kuş evleri yapılacak diye.Sokak hayvanları için vakıflar kurulmuş hayvanlara yemleri dağıtan personeller varmış.Onlara kulübeler yapılırmış Yahu günah olur diyerek pit pire dahi öldürmedikleri yazıyor. Lokantaların önünde kedi köpek yemek kuyruğuna girermiş.Öyleki sadece kedi köpek için zaman zaman kebap yapılır dağıtılırmış.Prestij meselesiymiş.O vakitler evropa da mayıs ayında sokak kedileri toplanır çuvallara doldurup yakılırmış.Bunu da karnavallaştırmışlar çağdaş evropalılar.
köpek saygın bir yere sahipken KUR'AN-DA OLMAMASINA RAĞMEN sonradan sonraya en çok köpekler dışlanmış.YALANCILAR uydurmuşlar bir hadis yaymışlar. Ha köpek pis filan da değil. Adam tuvalate gider elini yıkamaz köpek o kuyruğuna çiş bulaşacak diye kırk saat konum belirleme çalışır. Kefi de pimpirikli ev hanımları gibidir ha bire temizlenir .Kirli bir kedi görürseniz bilin ki 3-4 gündür su içmemiştir olduğundan tükürük bezleri çalışmıyordu da ondan dolayı kirlidir, hasılı hayvanların salyası antiseptiktir bizzat test ettim :-)) yara iyileştirir.
" Kim ne kadar iyilik ederse karşılığını görür kim ne kadar kötülük ederse yine karşılığını görecektir"
Merhamet edin ki merhamet göresiniz.Kaybettiğimiz sevgiyi merhameti vicdanı hayvanlardan yeniden öğreneceğiz.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Merhamet etmeyene merhamet olunmaz denilmiştir evet.
Filiz teyze herşey insanın kendinde başlar dedirtti yazı sonunuda bana.
Usta bir anlatım yine.
Tebrikler değerli kaleminize
her daim saygılar.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.