Kendine Gurbet olmak
Sustuğum da oluyor benim. Kendimi diniliyorum sustuğum zaman. İçime çekiliyorum. Gönül dergahımda kendime ait, yıkık dökük odamda bağdaş kuruyorum. Kendime ait yerde o kadar şey birikmiş ki yılardır. Hesaplaşıp faturasını kestiğim şeylerin raflarında daha pek fazla bir şeyler yok. Bir elin beş parmağıyla sayılı. Hesaplaşmadığım, hesaplaşmaya korktuğum şeylerle baş başa kalıp susuyorum. Çevremdeki insanların neden sustuğumu anlamadıklarını da biliyorum ama kendimi ifade etmeye mecalim yok.
Hesaplaşmadığım Anılarım hiç beklemediğim bir anda aklıma gelir. Karın boşluğuna inen yumruğa benzer, bir an nefes alamazsın ve acısı bütün vücuduna yayılır. Suskunluğum nefesimin kesilmesinden, her yerimin acımasından. Söyleyecek bir şeyim olmadığından değil, söylesem de anlayacak kimsenin olmamasından suskunluğum.
Umudunu yitirince, bütün renklere kör olmanın verdiği çaresizlik nasıl anlatılır? Gökkuşağının bütün renklerini barındırırken içinde, ansızın çöken siyahı silmeye hangi renk kadirdir? Imtihandan imtihana girerken benliğin, mücadele ettiğinin kimsesizlik olduğuna nasıl inandırabilirsin kalbini? Bazı yaralar kabuğuna küs kalınca, iyileştiğini sanmak işe yarar mı?
İpte dans eden bir cambaz gibi, gitmekle kalmak arasındaki o ince çizgide, hayat dengeni nasıl sağlayacaksın verilen sözler tutulmayınca. Geçmişle hesaplaşmak, acaba hazmedemediğin duygularının ayaklanmasına sebep olurmu?
Kimse kalmak için gelmiyor, dinlenmek için geliyor anlıyorsun Zaman’la. Dinlenince de bir "hoşçakal" a sığdırıyorlar seni. Hikayelerinin Kahramanı olmayacağını anladığın an, senin hikayen de yaşanmadan oracıkta bitiyor...
Kelimelerin acizliği başgösterir, bir "hoşçakal" a sığdırılınca tüm geleceğin ve hayellerin. En çokta "gitme" kelimesinin acizliğine gücenirsin. İki dudağının arasından çıkmadı diye...
Hele birde, uzun bir dalış sonrası yüzeye çıkınca, alınan derin nefese benziyorsa giden... Nasıl yaşanır?
Hayatın dönemeçli yolarında, yolun sonuna kadar seninle olacağını sanıp gönül kapından içeri aldıktan sonra kaybettiklerin, sana en büyük kötülüğü gitmekle değil de kendilerini sana tekrar tekrar hatırlatmakla yapmaz mı?
"Umurum da değil" e bir adım kalmışken "Canım çok acıyor" da boğulup gurbet oluyorum kendime, susuyorum, gönül dergahımın yıkık dökük odasında bağdaş kurup, arada bir kendimi dinliyorum...
Sadece susuyorum, eskisi gibi bağırmıyorum, ortalığı birbirine katmıyorum...
Konuşacak çok şey var içimde birikmiş ama, bir kelime bile edemiyorum...
© BLAU, 2017
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.