- 542 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Üçten İkiye
Üçten İkiye
Önceki yazılarımda sıkça bahsettiğim “Boyutlar” konusuyla alakalı olarak; 3. Boyutta, açığa çıkan 2. Boyuttaki tesiri nasıl ifade edebilirim? Diye düşündüm ve aslında 2. Boyutta olup 3. Boyuttaki tesirini ifade etmek için hayali vücut verilmiş varlıklar, madde alanında nasıl işliyor? Bu sorulara cevap aradım.
Kuantum alanda 2. Boyut-ruh-levha, “Belirsizlik” halinin çökertme alanıdır; yani belirlemek! 1. Boyut, ben yani gözlemci tarafından, gözlemciye göreceli olarak çökertilir! 3. Boyuta bu çökertme sonucu belirlenen yansır! 3. Boyut için yani madde alanı için “Gözlem” ile sınırlanan bir alan söz konusudur. 3. Boyutta “Belirsizlik" mümkün değildir! Çünkü 3. Boyuta çıkan bir madde, zaten belirlenmiş ve belirsizlik durumu çökertilmiştir! Bu nedenle, 3. Boyutta maddi bedeni görünmeyen ama maddi tesiri, 3. Boyut araçlarında işleyen 2. Boyut çökertmeler yani gözlemlerin tesirini ifade için bildik maddi bedeni olmayan hayali tesire (Zamir gibi düşünebilir), adlar konulmuş! Bunlar, tesiri ifade için adlandırılır! Cin, şeytan, hortlak adlarıyla bilinen ruhsal tesirler! Ayrıntıyı herkes kendi zihninde halledebilir! Bu tesirlerin “Varlık” olarak düşünülmesinin asıl nedeni, tesirlerinin “Var” olması yani tesir de bir varlıktır! Madde alanındaki “Beden”, nasıl bir varlık ise “Ruh” da bedene tesir eden, bedene binmiş bir varlık olarak düşünülebilir! 2. Boyuttaki ruhsal tesirin, 3. Boyutta bedende işlemesi söz konusu! Varlık açısından, 2. Boyutta olan ile 3. Boyutta olanın birbirinden ayrı olması gerekmiyor ya da “Eşzamanlı” olması gerekir! Zaman ve mekanın, 3. Boyuta göreceli olmasından kaynaklı olarak ruh ve beden konusunda “Ruh’ un, ezeli ve ebedi olduğu; bedenin ise fani olduğu söylenir! Çünkü 3. Boyutta izafiyet vardır! Zaman izafiyetinden dolayı, “Önce-sonra” ayrımı; mekan izafiyetinden de büyük-küçük, az-çok, yukarı-aşağı sınıflamaları söz konusu! Hatta “Ben” yani tercih yani 1. Boyut tesiri için “Güzel-çirkin, iyi-kötü” sınıflamaları da devreye girer! Yazıda 2. Boyut tesirin, 3. Boyutta adlandırılması üzerinde duracağım. Yani ruhsal tesirlerin (ruh, cin, şeytan benzeri), maddi alana etkileri!
Belirlenen her şeyin bir kaderi var yani sınırsız hiçlikten çekilmesi ve tasarlanması, tercih ve kaderi gösteriyor! O halde 3. Boyutta gözlemlenen her şey için bir tercih ve kader mutlaka vardır! Tercih, “Ben"; kader, “Ruh"! 3. Boyutta görünmesi ise kaza! Her şey- herkes, kendi kaderini, şuuru kadar belirliyor! Belirlediğini de 3. Boyutta varlık alanında sergiliyor, yaşıyor!
2. Boyut varlıklara ad takılması aslında tesiri ifade açısından önemlidir! Mesela “Ruh” adı takılmasa, soyut varlığı düşünülmese idi “Ben”, sadece varlık sahasında “Beden” olarak düşünülecekti! Aslında “Düşünce” de 2. Boyutta “Soyut” bir tesir ama 3. Boyuta tesiri olduğu için önemli! Soyut tesiri somutlaştıran, 3. Boyuttaki “Beden” gibi maddi bir araç! Düşünce önemli olmasa, düşünceler yüzünden insanlar ayrışmaz ya da birleşmez idi!
2. Boyutun 3. Boyuta etkisini ifade eden diğer bir tesir, “Cin” olarak adlandırılan bazılarının “Enerji varlık” bazılarının “Sinyal varlık” bazılarının da “Data varlık” olarak düşünülen tesir nasıl işliyor?
Ben “Data varlık”, olarak adlandıracağım “Cin” tesirini! Bazıları bu tesirden o kadar korkar ki adını bile anmaz, “Üç harfli” der ki tesir ona yapışmasın! Oysa 2. Boyuttaki tesirin işlemesi ruhsal alanda olur, yansıması 3. Boyutta olur! Yani 2. Boyuttaki bir data varlık tesiri, 3. Boyutta işliyor ise zaten ruhsal alanda kabul edilmiştir! “Düşünce dünyası”, olarak bakalım 2. Boyuta; tüm düşüncelerin bulunduğu, bir levha gibi! İzafiyetin olmadığı bir alan; zaman- mekan, iyi-kötü, büyük-küçük, önce-sonra gibi ayrışmanın başlamadığı bir alan! İzafiyet, 3. Boyutta, madde alanında başlar! Bu levhada yani düşünce alanında, herkesin düşünceleri olduğundan etkileşim tercihe göreceli olarak açık! Bu levhadaki tüm düşünceler, tercih edici “Ben” açısından çekilmeye sunulmuş gibidir! Herkes, kendi görecesinde bu alandan düşünceleri çeker ve çekilen düşünceler O, “Ben”, açısından işlenir! Bu alanda, zaman ve mekan olmadığından düşüncelerin işlemesi “An” da olur ama 3. Boyutta, maddi alanda, zaman ve mekan görecesinde vücuda gelir! 3. Boyuttan bakıldığında önce-sonra veya büyük-küçük, az-çok gibi yansımalar olur! Bu yansımalara asıl olan 2. Boyuttaki ruhsal tesir için bu göreceli sınıflamalar, gerekmez ya da anlam ifade etmez! Tüm “Data varlık” adlandırmaları 2. Boyut tesirini ifade açısından düşünülebilir! Rüya alemi, kişinin düşünce dünyası, ruhsal alanı, inanç alanı, kabulleri, reddettikleri hepsi bu soyut alanda düşünülebilir!
2. Boyuttaki bir tesirin 3. Boyuttaki yansıması açısından bir örnek vermek isterim; ruhsal alanda hissedilen tesiri kişi kendi verileriyle işler ve tesir, kişiye göreceli olur! Köpekten korkan birisi, hastalık halinde “Halüsinasyon” gördüğünde “Korku” objesi “Köpek” olacaktır! Köpek seven birisinin ise “Korku” objesi başka olacaktır! Halk arasında tekrarlanan 2. Boyut korku tesirlerine yüklenen manalar, bir birikim oluşturacaktır! Loğusa tesirinde tekrarlanmış öğrenilmiş “Karabasan” sembolü adeta kabul görmüştür! Hasta kadın, 2. Boyutla alakalıdır, bedeninden yeni bir beden ve ruh çıkmış yani 2. Boyut tesiri fazladır ve tesir tazedir! Bu o kadar güçlüdür ki kadını bekleyeni de etkiler! Bu tesirin muhtemel olması ve beklentisinin çok güçlü olmasından kaynaklıdır! Zaten “Karabasan” sembolü de zihinde öğrenilmiş, hazır beklemektedir; tesir hissedildiğinde zihin karabasanı vizyon olarak üretecektir! Bu üretilen görüntüye esas teşkil eden tesir ise sanki gerçek gibi hissedilecektir! Çünkü gerçeklik zaten 2. Boyutta üretilir. “Belirsizlik” yazımda ve “Belirlenmiş kader” yazılarımda bahsettiğim gibi 3. Boyutta, varlık sahasında her ne var ise 2. Boyutta ruhsal alanda tasarlanmıştır! Tasarı olmadan, madde olmaz! “Zerre” konusu da tasarının maddi alana aktarılmasıyla alakalı! Şimdi bir kuantum yazıcı düşünelim. Adı “Zerre" olsun! Bu yazıcının üretim yapması için maddi olan hiçbir şeye ihtiyacı yok! Sadece “Tercih" onun işlemesi için yeterli! Hiçlikten tercih ile 1. Boyuta çekilen “Şey", 2. Boyutta adeta bu yazıcının marifetiyle ruh buluyor yani datası tasarlanıyor; 3. Boyuta ise bu tasarı, madde olarak yansıyor! Zerreyi 3. Boyutta arayan bulamıyor!
Son tahlilde; insan bilmediğinden korkar, korku düşmanlık üretir! Bilgi güçtür, kuvvettir! Mahiyeti bilinen her şey, korku olmaktan çıkar! Çünkü mahiyeti bilindiğinde tesiri de bilinir ve bu tesirin işlemesi, kişinin kendi ruhsal alanında kendine göreceli olarak olumlu şekilde tasarlanabilir! Bilinmeyen tesirin, tasarlanması mümkün olmaz! Tasarlanamayan yani kontrol edilemeyen tesir ise insan hafızasında yerleşen olumsuzluklar ve korku objelerine yapışarak açığa çıkar! “Vesvese” denen hal! 2. Boyuttaki mana tesirlerin 3.boyutta maddi alanda işlemesi kaçınılmaz ve bu işleyişe, 3. Boyuttan müdahale etmek imkansızdır! O halde, 2. Boyuttaki ruhsal alandaki tüm data verilerimizi bizzat kendimiz yönetmeliyiz! Kimse, kimsenin yerine yaşayamaz; kimse, kimsenin yerine de bedel ödemez! Herkes, kendi yerine, kendi kabulünü yaşar ve kendi tercihinin bedelini öder! Başkalarının kabulünü tercih edenler de aslında bu hazır kabulün sonuçlarını kendi tercihleri olarak yaşarlar! Emanet alan emanet aldığı her ne ise onunla yaptığı her şeyden bizzat sorumludur! Yani emanet akıl alan da o akıl kendisinin gibi sorumlu olur! Sorumluluktan kasıt da aslında 3. Boyuttaki açığa çıkanlardır! Sosyal alandaki tüm kabuller, felsefi öğretiler, ideolojiler ve dinsel inançlar hatta halk arasındaki genel söylemler ve kabuller, dedikodular ve belirli amaçlara hizmet eden söylemler, gönüllü veya gönülsüz zorlama veya güzellemeler bu kapsamdadır yani 2. Boyut tasarı kapsamındadır! Yansıyacaktır… 2. Boyuttaki kabuller, belki gizlenir gibi sanılır ama 3. Boyuttaki yansımalar ayandır! Tercihi ele verir! “Neyse halin, çıksın falın!” Yani 3. Boyuttaki halin ne ise 2. Boyuttaki tercihin de o dur! Kişi ne kadar tercihini saklamak için kıvranırsa kıvransın, tercihini inkar ederse etsin; 3. Boyut 2. Boyutu ele verir! Kişiden topluma da bakılabilir, yeter ki konu anlaşılsın; kişi anlamak istesin!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.