- 595 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dua
Selamun Aleyküm kardeşlerim.
Ben kendi adıma Allah’ın ayetleri hakkında haddi aşarım korkusu yaşıyorum. Ancak, bizim gibi derin ilmi olmayan Müslümanların bile anlayacağı tarzdaki ayetleri yanlış yorumlayanları görünce, bir Müslüman olarak içimiz yanıyor.
Enam suresinin:116. ayeti, sosyal medyada, çeşitli gurupların, (fetöcülerin, işidçilerin ve ya farklı mezhep görünümü arkasına saklananların) Türkiye’deki ve şu an mazlum durumdaki, göçebe durumundaki Müslümanları kast ederek, (çoğunluğa uymayın, Allah böyle emrediyor" demesi üzerine, yanlış yolda olan, bu çoğunluğun nasıl bir çoğunluk olduğunu Kuranı Kerimden sordum.
Öyle ya, bu ikazın cevabını, bizim Alim bildiğimiz, başkasının tanımadığı birilerinin ve ya bir başka Müslüman kardeşimizin ilmine güvenip sözünü senet kabul ettiği bir Alimin izahıyla cevaplar isek, bu cevap doğru da olsa birbirimizi zan üzere görebiliriz.
Bu sorunun cevabını yalnızca temiz zannettiğimiz kalbimizin sözlerine bakarak bulmaya kalkışınca zaten zanna kapılmış oluruz,
çünkü: (çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırır.) diyen bunlar değil, ALLAH (c.c) yapıyor bize bu ikazı.
Öyle ise bu çoğunluğun kimler olduğunu Kuranı Kerimden sormalıyız.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla
Yer-yüzünde bulunanların çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırır. Çünki,onlar ancak zanna kapılırlar ve onlar, ancak yalan söylerler”.Enam suresi 116. ayet.
Bizi "çoğunluğa uymayın" diye uyaran Rabbimiz, dosdoğru yolda olan, uyulması gereken azınlığın ne için, hangi Emirleri yerine getirdikleri için, doğru yolda olduklarını da, bir çok ayette bize bildirmiştir. Mesela,
MÜ’MİNÛN Suresin’de: Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir;
Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler;
Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler;
Onlar ki, zekâtı verirler;
Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;
Ve onlar ki, namazlarına devam ederler.
İşte, asıl bunlar vâris olacaklardır;
(Evet) Firdevs’e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar. MÜ’MİNÛN1....5.9.11"
Bakara Suresinin ilk ayetleri de bize kimin doğru yolda olduğunu haber verir:
(O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.
Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.
Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.
İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır. Bakara:2..5)
(De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah’ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.
Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti. EN’ÂM151.152.
Ayrıca Peygamber efendimizden (sav) önce gelen Peygamberlerin de Ümmetlerine, hangi emirleri tebliğ ettiğini Allah (c.c) Kuranı Kerimde bize bildirmiştir. Bu emirler, Kuranı Kerimle bize bildirilen emirlerden köken itibaren farklı değildir.
Peygamber efendimiz (sav) ve Hz. Ali (r.a) ve bütün İmamlarımız Kuranı Kerimde Rabbimizin bildirdiği emir ve yasaklara nasıl uymamız gerektiğini, bize hayatlarıyla örnek olarak göstermiş, öğretmişlerdir. Bu emirlerin daha önceki ümmetlere de, geldiği fakat çoğunun bu emirlere uymadığı, yine Bakara Suresi:83. ayette bildirilmiştir.
(Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.
Bakara Suresi:83. ayet.
Kardeşlerim, ben bu ayeti kerimlerden şu dersi alıyorum: Müslümanların, "şu mezhep yanlış yolda, şu ırk yanlış yolda, şu ülke yanlış yolda, onlara uymayın demeleri boşunadır. Yanlış yolda olanlar Allah’ın emirlerine uymayanlardır.
Çünkü Allah (c.c) emir ve yasaklarına uyan insanların doğru yolda olduğunu, uymayanların ise yanlış yolda olduğunu açıkça bildirmiştir.
Bizler mezheplerin, ırkların, ülkelerin içinde, bu emir ve yasaklara kimlerin riayet ettiğini bilemeyiz. Kaldı ki, bir aile içinde bile, bu emirlere uyan var, uymayan var.
Ayrıca bu konuda Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in sevgili kızı Hazret-i Fâtıma’ya yaptığı şu îkaz da çok ibretlidir:
“Ey Allâh’ın Rasûlü olan Muhammed’in kızı Fâtıma! Allah katında makbul olan sâlih ameller işle! (Aksi hâlde, babanın peygamber olduğuna güvenme!) Çünkü ben, (kulluk yapmadığınız takdirde) sizi Allâh’ın azâbından kurtaramam!”
(İbn-i Sa‘d, II, 256; Buhârî, Menâkıb, 13-14; Müslim, Îman, 348-353)
Bu hadis-i Şerifin yaptığı ikaz, FURKAN Suresinin 43. ayet’inde de var.
Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? (Resûlüm!) Ona sen mi vekil olacaksın?
Bu ikaz, Hz. Nuh (as) karısında, oğlunda ve Hz. Musa (as) döneminde Firavunun karısı Hz. Âsiye validemizin kıssasında da var.
Kur’an-ı Kerim’de Âsiye validemizin durumu şöyle anlatılıyor:
“Allah (cc) iman edenlere de Firavunun zevcesini bir misal olarak getirdi. O vakit o “Ya Rabbi bana katında cennette bir ev yap! Beni firavundan ve onun kötü amellerinden kurtar! Beni o zalimler gûruhundan selamete çıkar! demişti." (Tahrim, 66/11)
“Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan oğluna: ’Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma!’ diye seslendi."
"Oğlu: ’Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım,’ dedi. (Nuh): "Bugün Allah’ın emrinden (azabından), merhamet sahibi Allah’tan başka koruyacak kimse yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu” (Hud, 11/ 42-43) mealindeki ayetlerde Hz. Nuh (as)’ın oğlunun suda boğulduğu açıkça ifade edilmiştir.
"Bu gün (Ezanlar) ve Allah’ın emirlerine uyan, uymaya çalışan Müslümanlar, Hz. Nuh (as) gibi, ailesini, çevresini, insanları kurtuluş gemisine çağırıyorlar.
Bu gün, Allah’ın emirlerine göre yaşayan anne babalar, evlatlar, eşler, tarikat liderleri, Alimler, Peygamber Efendimiz (sav)’in, kızı Fâtıma’yı uyardığı gibi çevrelerini uyarıyor ve ya uyarmalılar.
Müslümanlar birbirlerini, "mezhep, ırk, renk, tarikat, cemaat ve alimlerimizi bahane ederek ayrıştırmaktan
vazgeçmeli.
Her gurup kendinde olanla övünmemeli, Allah’ın emirlerini, Peygamberimizin soyundan da gelse hiç bir şeyhin, hocanın, alimin hatırı ve sevgisi için, sohbeti için askıya almamalı geciktirmemeliyiz.
Hiç bir Peygamber, kendi ümmetini kendi önünde diz çöktürmedi, bunu unutmamalı, saygı ve sevgi ne kadar çok olursa olsun, hiç bir şeyhin, müridin önünde böyle saygı gösterileri yapılmamalıdır.
Allah’ın emir ve yasakları üzerinde yoğunlaşmalı, Allah’a boyun eğmeye, itaat etmeye, birbirimizi çağırmalıyız.
Bu cılız ve acemi seslenişim, önce nefsime ve İslam şemsiyesi altında olan bütün mezhep ve ırklara’dır.
Rabbimiz bize dualarımızda bile evrensel olmayı öğretmişken, küçük ayrıntıları büyük itilaflar haline ne olur getirmeyelim, hainlere karşı uyanık olalım" Benim mezhebimden, benim ırkımdan hain çıkmaz demeyelim.
“Allah, inkâr edenlere, Nuh’un karısı ile Lût’un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah’tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: ’Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!’ denildi” (Tahrim, 66/10)
Peygamberlerin karısından bile ihanet eden çıkıyorsa, şu mezhepten, bu ırktan hain çıkmaz mı sanıyorsunuz?
Kimseyi zan altında bırakmadan Allah’tan hepimizi birden doğru yola iletmesi, aldanmış olan yakınlarımız varsa uyandırması için bolca DUA EDELİM.
Rabbimiz! Bize ve ailemize verdiğin nimete şükretmemizi ve razı olacağın yararlı iş yapmamızı bize temin et. Bizim için de zürriyetimiz için de iyiliği devam ettir. Biz sana döndük. Ve elbette ki biz Müslümanlardanız.
Rabbimiz! Sana Hz. Yunus (a.s)’ın duası ile yalvarıyoruz.
"Ya Rabbi! Senden başka mabud yoktur. Seni noksanlıklardan tenzih ederiz, biz şüphesiz zalimlerden olduk.."
Rabbimiz! Sana, Hz. Mûsâ (a.s)’ın duası ile yalvarıyoruz,
"Rabbimiz! doğrusu bize göndereceğin her hayra muhtacız”
Rabbimiz! Sana Yûsuf (a.s)’ın duası ile yalvarıyoruz.
"Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de bizim sahibimizsin. Bizi müslüman olarak öldür ve bizi sâlihler arasına kat!»"
"Rabbimiz! Sana, Rahmet Peygamberin Hz. Muhammed Mustafa (sav) efendimizin duaları ile yalvarıyoruz:“
"Allah’ım! Ürpermeyen kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olmayacak duadan sana sığınırız.
Allah’ım senden hidayet, takva, iffet ve (gönül) zenginliği istiyoruz.
Ey Allahım! Bizi hatalarımızdan öyle temizle ki kardan paklanan beyaz elbise gibi olalım. Allah’ım bizi hatalarımızdan su, kar ve dolu ile yıka.
Ey Allahım, bilerek bir şeyi sana ortak tutmaktan yine sana sığınırız. Bilmediğimiz şeyler için senden mağfiret diliyoruz. Gaybı hakkıyla bilen ancak sensin.*
Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!
Alemlerin Rabbi olan Allah’a da hamd olsun!
AMİN AMİN AMİN ECMAİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.