- 603 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Totem İlah Mamon 5
Devletli olmak ilkin ilahi yasalarla, genel yararın devletli olmasıydı. İkinci hal ile devletli olmak demek hükmeden mal mülk sahipliği olmak demek olup; Mamon yasaları olan ezen sınıf egemenli imanı gözeten yasalara göre de özel mülk sahibi olmakla, kişilerin devletli olmasıydı.
Bırakalım geçsinler. Bırakalım yapsınlar da; neyi bırakacaktık? Bıraktıklarımızda neyi (kârı) yapar olacaklardı? Hiç kuşkunuz olmasın ki; emeğinizi, alın terinizi ve genel yarar olanı, egemen mülk sahipleri olan Mamon’ların eline bırakacaktık.
Onlar da emeğimizi türlü türlü yasal oyunlarla iç yapacaktılar. Oysa ilah olmayan, ama tasavvuru olan ilahi yetkilerle davranan Mamon haricinde; genel yararın sahipliğini (devletliliğini) isteyen ilahlar özel mülk sahipliği oluşu dilemezlerdi.
Günümüz Dünyasındaki genel Mamonluk, kendi ülkelerindeki çalışanlarına genel yararı sağlamanın en temel yasalarına göre hayatı ürettirirler. Bu birinci düzenletme görevidir. Bu genel yararı da refah payı adı altında istatistiki oluşla eşit olarak, reel olaraktan da eşitsiz dağıtmak devletin üstü örtük işiydi.
Devletli olmak ilkin ilahi yasalarla, genel yararın devletli olmasıydı. İkinci hal ile devletli olmak demek hükmeden mal mülk sahipliği olmak demek olup; Mamon yasaları olan ezen sınıf egemenli imanı gözeten yasalara göre de özel mülk sahibi olmakla, kişilerin devletli olmasıydı.
Bu düsturla; kamu sal olan genel yararın en stratejik yerleri dâhil olmak üzere, özelleştirilir. “Ben sizi sömürtüyorum. Ben yönetemiyorum” diyemediği için verimlilik gibi yaldızlı sözler altında; "devlet tüccar olmaz, devlet bakkal olmaz" türü algı operasyonlarıyla genel yararlar özel mülk sahipliği yararı kılınmakla "bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar", olmuşturlar.
Bu tarz liberal imanlı mantıkla oluş; yapının temeli olan ilahi imanlı devletli oluşa, kökten aykırı bir durumdur. Genel yararı gözeten devletli olmanın geri beslenim yasasındaki üretim ve paylaşım hedeflerine terstir.
Tüm oyunlar paylaşılırken ortaya konur. Mülk hakkı, sermaye hakkı, rant hakkı, kira hakkı, aracı hakkı, komisyon hakkı gibi oyunlar üzerinde ölü emeğin dolaşımı üzerinde sömürü yapılır.
Devletin sosyo toplumsa gücü, ezilen yığınlar üzerine doğru kullanır olması; ezilen güçler üzerinde, ezen güce karşı oluşan karşı direnci var eder. Demokrasi mantığını ve demokrasi fikrini bu dirençten doğdu. Kısaca demokrasi; sosyo toplumsa güçleri bir sınıf yararına kullanmanın karşısında doğan tepki dirençti.
Toplum çelişkili mantık olduğu gibi paylaşımları da anormal biçimde çelişkiliydi. Sınıfları da çelişkiliydi. Demokrasisi de çelişkiliydi. Yani demokrasi sınıfsaldı. Açıkçası demokrasi sınıflara göreydi. O halde kimin demokrasisiydi? Ezenlerin mi? ezilenlerin mi?
Her sınıfın kendisine göre olan demokrasisi içinde ezenlerin demokrasisi almaydı. Kimden alacaktı? Çalışanlardan veya emekten alacaktı. Bu demokrasiye göre çalışan ezilenler; üretim aracı sahibi; para ya da mal mülk sahibi kişilere çalışmalarını verecekti. Karşılığında da Mamonların takdiri kadar refah payı! alacaklardı.
Ezilenlerin demokrasisine göre ezilenler gasp edilen emekçi (çalışan) haklarını pazarlıkla ezenlerden geri alacaktı. Ya da ezilenlerin egemen olacağı bir devletli, oluş politikaları uygulanacaktı.
Yine ezilenler okumuş yazmış cahiller olacağından, bu yazılı politikalar da pek kez de gerçekleşir olmayacaktı. Ama köleci sistemin ilk halinden günümüze gelişine kadar olanlardan da çok şeydi. Bu çok şey içinde sömürü yok olmadığı gibi daha da vahşi olup; dinin yerine de kendilerini koymuşturlar.
Özü bütün olmakla kendisini tanımlayan kişiler bu kapitalist hal içinde sömürülür olmalarına her gün milyonlarca kes "Allaha şükür" derler. Bu hal ile kime "Allah" dediklerinin farkında bile değillerdir. Tıpkı yeni yıla kendileri de girdikleri halde, yeni yılı bilinç eden anmalara karşı çıktıkları gibi.
Şunu unutmayalım. Sosyo toplumsa paylaşım içinde emek en yüce değerdir. Ama sosyo toplumun da dışında; sosyo toplumdan da bağımsız bir gerçeklik vardı.
Siz sosyo toplumsa akışı genel yarara uygun yaptığınızdan daha fazlasını, dışımızdaki sosyo toplumdan bağımsız olan gerçekliğe uygun da yapmak zorundasınız. Yoksa zavallı kalırsınız. Doğa sosyo toplum gibi siyasi, hukuki eşitlik değil, denge gözetir. Doğada belki de, dengelerin eşitliği söz konusudur.
Tabii ki evrenin ve dünyanın var oluşu bize göre olmadığı için sosyo toplum dışında yapılan her iş az çok bize göre olmayacaktı. Ama yapılan iş olabildiğince denge değer noktalarına yakın yerde olacaktı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.