- 1186 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
küçük çoban
Kendinden büyük İki ablası vardı , ablarının gözbebeğiydi Ahmet ,
Annesi bir oğlan evladı olsun diye çok defa hamile kalıp düşük yapmış ve sonunda duaları kabul olup bir oğlu olmuştu.
Ahmet serpilip büyümüş kendi kuzularının çobanı olmuş
Annesi ,
İkiyüz koyunu, kızlarıyla sağıyor .
Daha sonra ablaları yayıkta yoğurdu yayıp kış için yağ yaparlardı
Ah ;annesi nede çok yoruluyordu işten işe koşuyor
Kah kestikleri hayvanın etlerini iplere asıp kurutup güneşte kışlık durme yapıyor.
Kah kış için kurutmalık qatıx mast yani çortan yapıp pencere önlerine güneşe karşı sıra sıra diziyor
Köy yaşamında işler yoğun insanların geçimleri hayvancılık
Erkekler bütün gün kavurucu güneşte ekinlere tırpan sallamakta
Her gün tandır yakılır ,çökelek yapmak için kazanla süt kaynatılır tandırın alevi yavaş yavaş küllenmeye başlarsa ,sabah erkenden yoğurulup dinlenen hamurlar mis gibi lavaş ekmek olur .
Her çoçuğun koltuğunda bir ekmek koşarak dışarı oynamaya gider .
Anneleri arkadan bağırır Lâwo gel kaymak süreyim ekmeğine ...
Köy evlerinde işler her gün aynı koşuşturmayla yapılır...
Ahmet’in annesi akşam üzeri zaman bulursa kızlarıyla evin içinde kurduğu (tevn ,halı tezgahının başına geçer ,tezgahtaki kendi elleriyle Kazan’larda boyayıp hazırladığı çile çile rengarenk yün ipliklerle ipliklerle ,o yorgun elleriyle halıya iplik iplik sabırla nakış eder...
Ahmet’in ablaları çalışırken beline kadar örüklü saçlarını ,beline taktığı kemerle veya bir iple beline tuttururlar.
Tevnin başındaki ablaları desenlerde bir hata yapınca annelerinden azar işitmekten çok çekinirlerdi .
Evin küçük oğlu onüç yaşına gelince ikiyüz koyunun kuzularını tek başına dağda otlatmaya götürürmüş
Annesini aklı hep oğlunda kalırmış kıyamazdı oğluna hep dua ederdi oğluna
Allahım ne olur çocuğumu sen koru derdi ...
Ahmet’i uğurladığında gözleri dolar Ahmetine belli etmezdi
Allah’a emanet ol lâwemı derdi!
Oğlu Ahmet köpeği Qero ’ ile artık kendi kuzularının çobanı olmuştu .
Çok seviyordu kuzuları , onları severek otlağa götürüyordu Ahmet’e keçeden küçük bir çoban abası bile diktirmişlerdi Kuzuları çayıra otlamaya götürdüğünde bazen bir iki gece gelmez .
Kırlarda geceleri hava serin olduğu için ona çoban abasına sığınıp nefesinin ısısında tatlı bir uykuya dalardı.
Annesi arkadaşlarıyla ona azık ,taze tandır ekmeği taze peynir tereyağlı kete yollardı Arkadaşları gelince sevinirdi Ahmet ,onlarla kevir oyununu oynardı .
O’ gün Ahmet yine türküler söyleye söyleye kuzuları otlatmış köpeği Qero kuzuların etrafında kavis çizip havlayıp dururmuş kuzuların sürüden uzaklaşmasını engellermiş böylece .
Ahmet kavurucu sıcaktan bunalınca arkadaşlarıyla gölde yüzüp serinlermiş
Çimenlerin arasında pırıl pırıl akan buz gibi su fışkıran gözelerden kana kana su içip serinlemiş .
Ve gece olmuş gökyüzü pırıl pırıl yıldız dolmuş Ahmet bütün gün kuzularla ordan oraya koşuşturmaktan yorgun düşmüş.
Gece olmuş abasına sığınmış uyuklamış birden bir sıcak nefes vurmuş yüzüne gözlerini açmış karşısında kocaman bir ayı" Ahmet korkuyla irkilip ’o iri iri gözleri dehşetle öyle bir açılmış ,ani bir hareketle abasının altında elindeki sopasını havaya kaldırıp korkudan avazı çıktığı kadar "bağırmış ayı korkup tabana kuvvet kaçış o kaçış Ayı bir daha Ahmet’e görünmemiş, annesinin duaları ise her daim Ahmet’leymiş ..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.